İsmail TÜRKBAY

İsmail TÜRKBAY

ismailturkbay@gmail.com

İklim Krizinin oluşumasında hepimiz suçluyuz!

Başlığı okuyunca birçoğunuzun, neden suçluyum? Hayatımda suç işlemedim, karıncayı dahi incitmedim, dediğini duyar gibiyim. Haklısınız, sizler bilerek suç işlemediniz ama bilmeyerek birçok suç işlediniz, anlatayım: Ceza yasasında suç olarak kabul edilmeyen; doğanın kirlenmesinde, eko sistemlerin çökmesinde, ısının artmasında, Ozon tabakasının delinmesinde, buzulların erimesinde, iklim krizinin oluşmasında katkımız olduğundan suçluyuz…

XXI. Yüzyılda, Dünyada kullanılan teknolojinin enerji kaynağı fosil yakıtlardır. Pazardan aldığımız sebze ve meyveden, çevre kirliliği yaratmadığından emin olduğumuz, doğa dostu olarak bildiğimiz bisiklete kadar birçok aracın üretimi sırasında karbondioksit salımı sonucu hava ve su kirliliği oluşur…

Sebze, meyve yetiştirirken Co2 salımı olur mu? Yeşil yapraklı bitkiler Co2’i fotosentez yoluyla özümser, oksijen üretir diyebilirsiniz, haklısınız ama ne yazık ki Atmosfere yoğun Co2 salımı olur. Nasıl mı?

Tarlayı sürmek için kullanılan traktör fosil yakıtla çalışır. Mahsulü sulamak için kullanılan pompa fosil yakıtla çalışır. Sulamada Elektrik kullanılıyorsa elektrik çoğunlukla fosil yakıtla elde edilir. Hasat edilen mahsulün pazara gönderilmesi için kullanılan araç fosil yakıtla çalışır ve atmosfere Co2 salınır. Sizin anlayacağınız Atmosferi kirleten, Ozon tabakasında delik oluşturan fosil yakıtlar, sera gazları ve Co2 salımı yapan gazlarla çalışan diğer araç gereci günlük yaşamımızın her alanında kullanmaktayız…

Teknolojinin nimetlerinden neden yararlanmayalım, tekrar mağara dönemine geri mi dönelim? Diyeniniz mutlaka olacaktır. Haklısınız, uygarlığın nimetlerinden elbette yararlanacağız. Kullandığımız her ürünün elde edilişi sırasında doğayı, suyu ve havayı kirlettiğini aklımızdan çıkarmadan, ölçülü ve bilinçli davranacağız. Uygarlığımızı geliştirirken doğa dostu, çevreyi kirletmeyen, sera etkisi yaratmayan yeni bir teknoloji bulmak ve kullanmak zorundayız…

Enerji olarak fosil yakıtlar ve sera gazlarını kullanan teknoloji, Dünyanın ısısını artırmış, iklim değişikliğine neden olmuş, canlı yaşamını altıncı yok oluşa sürüklemeye başlamıştır. İklim krizinin sonuçlarını can ve mal kaybı olarak ülkemizin her bölgesinde yaşıyoruz. Karadeniz bölgesindeki selleri, Batı Anadolu’nun on binlerce yıldır gürül gürül sorunsuz akan, nehirlerinin kuruduğunu unutmayalım…

Dünya canlı yaşamının altıncı kez, insan eliyle yok olabileceğini yıllar öncesinde öngören bilim insanları altıncı yok oluşu durdurmak için neler yapılmalıdır? Sorusuna yanıtlar aramaktadırlar. Bilim insanlarına göre, alınacak ilk önlemlerden birisi fosil yakıtların ve sera gazlarının sınırlandırılması, kullanımdan kaldırılmasıdır…

Bilim insanlarının öngörülerini önceleri pek dikkate almayan, sera gazlarını kullanmaya devam eden kapitalist ülkeler, durum ciddileşip iklim değişmeye başlayınca önlem almak için harekete geçtiler. Paris İklim Sözleşmesini kabul ettiler. Sözleşmeyi imzalamayan devletler oldu, Sözleşme Türkiye Cumhuriyeti tarafından 7 Ekim 2021 tarihinde 31621 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 7335 sayılı kanunla kabul edildi.

Devletler, fosil yakıtlar yerine doğa dostu, çevreyi daha az kirleten yeni yakıtlar aramaya başladı. Yenisi bulununcaya kadar, en az zararlı enerji kaynağının Güneş ve rüzgâr enerjisi olduğuna karar verdiler. Güneş ve rüzgâr enerjisinden yararlanma çok eski çağlarda kullanılmış, geliştirilmeyip unutulmuş bir teknolojidir. (Geniş bilgi Marsyas’ın Dilinden Meandros ve Havzası. S.122-125)

Yaşantımızın her alanına giren çok kullandığımız enerji, elektrik enerjisidir, elektrik olmazsa bugünkü şartlarda Dünya’da karışıklık yaşanır, sistemler çöker. Bunun bilincine varan gelişmiş ülkeler tükettikleri elektrik enerjisinin büyük bir kısmını Güneş enerjisinden elde etmeye başladılar…

Rakamlara boğmak istemem ama birkaç örnekle bazı ülkelerin Güneş enerjisinden elde ettikleri elektrik enerjisi miktarını açıklamalıyım: Almanya 45.000 MW, ABD 51.000 MW, Türkiye 5.095 MW. Petrol ithalatçısı, Güneşli günlerin diğer ülkelerden daha çok olduğu ülkemizde Güneş enerjisinden elde edilen elektrik enerjisinin ne kadar az olduğu dikkatinizi çekmiştir umarım…

Canlı yaşamın altıncı yok oluşunu yavaşlatmanın ve durdurmanın şimdilik tek yolu, fosil yakıtları sınırlamak, yasaklamak, yerine daha az çevre kirliliği yaratan rüzgâr ve Güneş enerjisi kullanarak elektrik elde etmektir…

Bireyler olarak; doğa dostu, çevre kirliliği yaratmayan yeni enerji kaynağı bulununcaya kadar her türlü elektrikli aleti daha ölçülü kullanarak tasarruf etmeliyiz. Yiyecekleri ve bayat ekmeği çöpe atmayıp değerlendirerek, daha az Co2 ve sera gazı salımı oluşturup, su tasarrufu sağlayabiliriz.

Bunları yaparak, altıncı yok oluş sürecinde geri dönülmez noktaya gelinmesini geciktirmiş, yeni enerji kaynakları bulunmasına zaman kazandırmış oluruz. Böylece, iklim krizinin önüne geçer ve Dünya canlı yaşamına karşı işlediğimiz suçu bağışlatmış oluruz. Bunun için iradeli, ölçülü ve kararlı olmak yeterlidir.