Polat BİLİCİ

Polat BİLİCİ

Plt4035@gmail.com

Kar

Hiç unutmam rahmetli annem beni öperek uyandırmaya çalışırdı "dışarıya ne güzel kar yağmış, her yer bembeyaz" diyerek.

Kar yağışını duyar duymaz yataktan fırlar, pencereye koşar, camdan dışarıya bakardım.

Alelacele kahvaltı yapar, kendimi dışarıya atmadan önce annem beni sıkı sıkı giydirirdi, "Dışarıda fazla durma." tembihleriyle.

Çocukluğumda herkes kar yağışına sevinir sanıyordum, ne bileyim memleketimin bir ucundan diğer ucuna kadar, yoksullukla boğuşan fitre ve sadaka verilen insanlarımızı...

Yoksul evdeki annelerin "Eyvah kar yağmış!" diyerek, çocuğunun üzerini sıkı sıkı bastırarak uyanmaması için çaba gösterdiklerini.

Yoksul anne ve babalar, çocuklarının pençe isteyen ayakkabılarını tamir etmeye çalışırlarken, varlıklı evlerde ise kar ile ilgili planlar yapılır.

"Hafta sonu hangi kayak merkezine gidelim." diyerek seçenekler gözden geçirilirken, evin çocukları geçen sene alınan kışlık elbiselerini beğenmeyerek; "Of ya, bunları giye giye bıktık!" diyerek isyanlarını oynarlar.

Ne bilsin çocuklar, tüm çocukları kendileri gibi, bir elleri yağda, bir elleri balda sanır. Bilmezler mevsimlik işçilerin yaşam hikayelerini, Çukurova ve Ege'de derme çatma naylon barakalarda yaşayıp, kış mevsiminin soğuk ayazında, elbiseleri ıslanarak, narenciye bahçelerinde portakal, limon, mandalina topladıklarını, sebze tarlalarında üç beş kuruşluk kazanç için, ellerinin soğukta morardığını?

Ne bilsin o çocuklar, yoksulluğu görme imkanları olmadı ki... Yaşadıkları yerleşkelerde, herkes onlar gibi yaşam sürdürür çünkü.  Ne bilsinler, yoksulluğu, ne bilsinler çocuk işçileri, tüm çocukları kendileri gibi özel okullara, özel servis arabaları veya babalarına ait olan makam araçlarıyla gittiklerini sanırlar...

Ne bilsinler delinmiş ayakkabı ve kış şartlarına uymayan giyeceklerin içerisinde tir tir titreyen çocukları...

Kar yağışını çok severim, hele de lapa lapa yağıyorsa, çocuklaşırım birden, çocukluğum aklıma gelir, yağan karın altında gezip dolaşmaya  bayılırım. Her taraf beyaza bürünür, yaşamı beyaz bir sayfa açılmış gibi hissedersin bir anda, çünkü kar geçici olsa da kirli görüntülerin üzerini kapatır.

Sevgili Yılmaz Erdoğan'ın "Ankara'ya yakışıyordu kar" şiirini bazen okur, bazen de dinlerim, çok hoşuma gider diğer şiirleri gibi bu şiiri de. Ancak "Ankara'nın nerelerine, yani hangi semtlerine yakışıyordu kar?" demekten de kendimi alamam.

Bir tarafta varlıklı kişilerin oturdukları semtler gelir aklıma, gerçekten de ne kadar yakışıyordu kar o yerleşkelere. Sonra, şehrin kenar semtlerinde derme çatma gecekondular gelir aklıma, o tepelerin üzerine yapılan evler ve alt tarafları uçurum olan görüntüleriyle...

Türkçe sözlerini Fecri Ebcioğlu'nun düzenlediği, müziği Salvatore Adamo'ya ait olan Ajda Pekan'ın seslendirdiği "Her Yerde Kar Var" arajmanını hepimiz severek dinlemişizdir ve ben hala severek dinlemekteyim.

Bu şarkıyı dinlediğimizde kendimizi hayal dünyasında sanırız, şarkı bitinceye kadar. Şarkı bittiğinde gerçek yaşamla yüz yüze geliriz, istemesek de.

O sene bol bol kar yağdığında insanlarımız sevinirler, "bu sene bolluk bereket olacak" diyerek. Ardında ise "Allah fakirin fukaranın yardımcısı olsun." diyerek fakirlere yardım etmeyi Allah'a havale ederler. Gerçekten de o yıl bolluk bereket yılı olur ancak, değişen hiç bir şey olmaz, zengin biraz daha zenginleşir, fakir ise, olduğu yerde sayar, bir santim dahi yerinde oynamadığı gibi, oynasa da onların yönü yoksulluğun merkezine doğrudur.

Anlayacağınız kar varlıklılar için güzel manzara, yoksullar, evsizler, sokak hayvanları için kabustur.

Ozan, ne güzel söylemiş: "Yazın yağar kar başıma..."