Ekolojiye dost eli: EKODOSD

Aydın’da çevre mücadelesinin öncülerinden EKODOSD’un Başkanı Bahattin Sürücü’yle söyleştik.

Ekolojiye dost eli: EKODOSD

RÖPORTAJ: Ünsal DİNÇER

2004 yılında Kuşadası’nda kurulan Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği'nin (EKODOSD) kurucusu, başkanı Bahattin Sürücü’yle EKODOSD’un amaçları,etkinlikleri,çevre ve ekoloji konusundaki görüşleri üzerine kısa bir söyleşi gerçekleştirdik.
Öncelikle özel bir soruyla başlamak istiyorum. Ne zamandan beri Kuşadalı’sınız?
Sökeli’yim ve 25 yıldır Kuşadası’nda yaşıyorum..

Ekoloji ve çevre konusuna ilgi ve duyarlılığınız nasıl başladı ? 
Ailem hayvancılık yaptığından çocukluğum doğanın içinde geçti. Doğaya, bitkilere ve yaban hayatına  ilgi duydum ve bu konularda hep araştırmacı oldum. Daha sonraları başlayan dalış tutkum sayesinde, deniz canlılarına karşı büyük ilgi duydum. 
Dernek kurmadan önce çevre mücadelesi içinde yer aldınız mı? 
80’li yıllarda, Ceratta caretta türü deniz kaplumbağalarının yuvalama alanı olan Dalyan İztuzu sahiline yapılması düşünülen otel inşaatının engellenmesi için yapılan eylemlere bireysel olarak katıldım.
Dernek kurma fikri ne zaman oluştu sizde? 
Aydın coğrafyasının doğal ve kültürel varlıkları bakımından zengin kaynaklara sahip olması ve bunların mutlaka korunarak geleceğe taşınması için birşeyler yapmak sorumluluğunu üstlenmek için dernek kurmanın önemli olduğuna karar verdim. Bunu yaparken üç yabancı kadının hikayesi ilgimi çekti. 
60’lı yıllarda Kuşadası’na yerleşerek, Dilek Yarımadası’nın Milli Park olmasında önemli mücadele veren, aynı şekilde Bafa Gölü’nü dünyaya tanıtmaya çalışan İngiliz vatandaşı Rose Mary Boldwin’in, bölgemizdeki  bu doğal alanların korunması için gösterdiği çabalar beni etkiledi.
80’li yıllarda Caretta caretta’ların yuvalama alanı olan Dalyan İztuzu sahiline otel yapılmasını engellemek için yapılan kampanyayı başlatan Kaptan June adıyla anılan, daha sonra Türk vatandaşlığına geçen June Haimoff isimli İngiliz kadının kendi ülkesinin dışında farklı bir ülkede nadir deniz canlıları için yaptığı mücadeleyi hayranlıkla izlemiştim.
Ömrünün büyük bölümünü Latmos (Beşparmak) Dağları’nı araştırmak için geçiren ve önemli keşiflere imza atan Alman arkeolog Dr. Anneliese Peschlow’un, kendi bölgemizin geçmişini meydana çıkarmak için gösterdiği olağanüstü çabalara saygı duydum.
Farklı ülkelerden gelerek kendi coğrafyamızın korunması ve tanıtılmasına katkı yapan bu üç insanın çalışmaları bizi etkiledi ve aynı zamanda doğal ve kültürel zenginliklerimizin yavaş yavaş kaybolmaya başladığını görerek EKODOSD’u kurmaya karar verdik ve 2004 yılında kurduk.
Çevre ve ekoloji mücadelesi için kurulmuş siyasi partiler, ülkemizin belli yerleriyle sınırlı olsa da ekolojik birlikler, hareketler var; derneğiniz bu türden yapılarla ilişkili mi işbirliği yapıyor mu ya da ne düzeyde işbirliği içindesiniz çevre hareketleriyle, ekolojik siyaseti önceleyen siyasal yapılarla? 
Siyasi partilerle işbirliği yapmıyoruz. EKODOSD bölgesel olarak doğal hayat, çevre ve kültürel konularda, daha çok araştırma, izleme ve projeler yapmaktayız. Korumayı ön planda tutarak, kamu kurumları, özel kuruluşlar, üniversiteler ve sivil toplum örgütleriyle işbirliği yaparak, sorunları çözmeye çalışmaktayız. Bu konuda da birçok çalışmalarımız oldu.

Birkaç örnek vermek gerekirse; Latmos (Beşparmak) Dağları’nın korunmasına yönelik, KVK Kurulunun yapmış olduğu sit çalışmalarına katkı yapmaktayız. Bölgemizin önemli sulak alanlarından olan Azap Gölü’nün Ulusal Sulak alan ilan edilmesi için, tüm kamu kurumları ve diğer kuruluşlarla işbirliği yaparak, gölün bu statüyü almasına destek verdik. Bölgemize hayat veren Büyük Menderes Nehri’yle ilgili, ülkemizin önde gelen doğa koruma kuruluşlarından WWF-Türkiye ve YADA gibi vakıflar ve EGE Derneğiyle ortaklaşa Havza Atlası’nın çıkarılmasını sağladık. Aslında bu Atlas çok önemli ve her kurumun mutlaka bundan yararlanması gerekli.
Kuşadası merkezli bir çevre mücadelesi mi veriyorsunuz veya Aydın ili sınırlarıyla kendinizi sınırlandırıyor musunuz? 
EKODOSD olarak Kuşadası dahil olmak üzere çalışma alanlarımız tüzüğümüz gereği tüm Aydın bölgesini kapsıyor. Ülke çapındaki sorunlara da kayıtsız kalmıyoruz.
Çevre ve ekoloji duyarlılığı, çalışması, siyaseti yapanlarda, gözlemlediğiniz, araştırdığınız kadarıyla, insan dışındaki tüm canlıları, doğanın bütünlüğünü ön planda tutan anlayışlar mı insan merkezli bir çevre ve ekoloji anlayışı mı öne çıkıyor ? 
Gözlemlediğimiz kadarıyla, doğanın bütünlüğünü ikinci plana alan, yaban hayatını, bitkileri, ağaçları, doğal peyzajı pek fazla önemsemeyen daha çok insan merkezli bir çevre yaklaşımının öne çıktığını görüyoruz.
Aydın ve çevresindeki doğal hayatı, doğal özellikleri değerlendirirseniz?   
Aydın bölgesinde doğal hayatın ve yaban hayatının en zengin olduğu ve oldukça iyi korunabildiği tek yer olarak Dilek Yarımadası Büyük Menderes Deltası Milli Parkı’nı gösterebiliriz. ÖDA, ÖMA, ÖKA alanlarını kapsayan bir yarımada ve sulak alan ekosistemlerinin olduğu ülkemizin nadir yerlerinden biridir. Biyolojik çeşitlilik açısından Bafa ve Azap Gölleri, Latmos (Beşparmak) Dağları, Madran Dağları, Koçak, Narlıdere ve Görle kanyonları zengin kaynaklara sahiptir. Bafa ve Azap göllerinin dışında olanlarının hiçbir koruma statüsü bulunmamaktadır. Ayrıca bazı lokasyonlarda endemik ve nadir türlerin bulunduğu alanlar koruma statüsünde olmadığından tehdit altındadır.

Aydın’ın doğal, tarihsel, kültürel yapısını, özelliklerini tehdit eden, bozan gelişmeler nelerdir? Yöre halkının bu tahribata, yıkıma yönelik duyarlılığı, farkındalığı için neler söylersiniz? 
Aydın bölgesinde en önemli çevre sorunlarının başında maden ocakları gelmektedir. Aslında en iyi korunması gereken yer olmasına rağmen ne yazık ki Latmos bölgesinde maden ocakları tarafından geri dönülmez bir biçimde tahrip edilmekte ve tehditler devam etmektedir. Benzersiz kaya oluşumları, yaban hayatı, bitki örtüsü, 8 bin yıllık tarihe sahip kaya resimleri, Hellenistik, Roma, Osmanlı dönemlerinden kalan tarihi yapılar ve yollar tehdit altındadır. Bu çok değerli alan gelecekte ülke turizmine, yöre insanına önemli katkısı olacak eşsiz zenginliklere sahiptir. Her ne kadar KVK Kurulu tarafından sit kapsamındaki alanlar tescil edilse de önemli olan bütünsel koruma olup, mutlaka Milli Park yapılmalıdır.

Aydın’ın birçok yerinde açılan jeotermaller bölgenin tarımını ve insan sağlığını önemli derecede etkileyen faaliyetlerdir. Tarım ve turizm bölgesi olan Aydın’ın hemen her bir köşesinde açılan taş ocakları, doğal peyzajı bozmakta ve tarımsal alanlara büyük zarar vermektedir. En büyük kirletici unsurların yukarı havzadan olmasına rağmen, en büyük zararı başta Aydın tarımına, Bafa Gölü ve Menderes Deltası gibi zengin biyolojik çeşitlilik alanlarına veren Büyük Menderes Nehri’nin sorunu bir türlü çözülememektedir.

Eski yıllara oranla yöre insanları da başta kendilerine olan olumsuz etkilerin aynı zamanda geçim kaynaklarını da etkilediğini görerek, engelleme ve karşı durma hareketlerini yasal çerçeve içinde savunmaya başladılar. Bunun en iyi örnekleri yöre insanları tarafından jeotermallerde gösterilen eylemler ve hukuki çalışmalar, Latmos’ta yeni başlayan ve olumlu sonuçlar alınan hukuki sonuçlar olarak gösterilebilir.
Derneğiniz şimdiye kadar, çevre mücadelesinin içinde hangi çalışmalarla öne çıktı; bu topraklara, doğal dokuya, her türden canlının doğal yaşamına yaptığınız çalışmalarla neler kattığınızı düşünüyorsunuz?  
Latmos Dağlarında yaptığımız çalışmaları 16 yıldır sürdürüyoruz. Maden faaliyetleri devam etse de burada olumlu yönde çok önemli gelişmeler oldu. Aynı şekilde Menderes Deltası, Bafa ve Azap gölleri gibi sulak alanlarda da olumlu sonuçlar alındı. 10 yıldır Aydın bölgesindeki leyleklerin sayımlarını, izlemelerini ve kurumlar ve Üniversite’yle birlikte halkalamalarını gerçekleştirmekteyiz. ADM işbirliğiyle yapılan yapay platformlar sayesinde leylekler eskisi gibi elektrik çarpmasından ölmüyor. Menderes deltasında nesli küresel ölçekte tehlike altında bulunan Tepeli Pelikanları aynı kurum ve Üniversite’yle izleme ve halkalama yapmaktayız. Aydın kıyılarında deniz kaplumbağalarını izleme, koruma çalışmaları yapmakta ve DEKAMER ve ADÜ’yle mikroplastik ve DNA çalışmaları için işbirliği yapmaktayız.

Aynı şekilde nesli tehlike altında bulunan Akdeniz Foku ve yunuslarla ilgili çalışmaları sürdürmekteyiz. Yöre insanının sosyal ve ekonomik gelişmesine katkı yapacak ve aynı zamanda doğalarının korunarak kullanılmasını sağlayacak ekoturizm faaliyetlerinin geliştirilmesine yönelik çalışmalar ve projeler yapıyoruz. Bölgemizin endemik ve nadir bitki türlerinin korunması, anıtsal nitelik taşıyan ağaçların araştırılarak bunların tescilinin sağlanması konusunda önemli çalışmalarımız bulunmaktadır. Bu çalışmaları da kamu kurumları, üniversiteler ve yerel yönetimlerin işbirliğiyle gerçekleştirmekteyiz. 
Yaptığınız çalışmalarda yaklaşım olarak sorunlara odaklı mı oluyorsunuz; “yaşam savunucusu” gibi ekolojik terimlerden biriyle dernek çalışmalarınızı ifade etseniz, nasıl bir terim ya da kavramı seçersiniz?  
Hem sorunlara odaklı oluyoruz. Hem de gelecekte çıkabilecek sorunları önceden öngörerek koruma için gerekli alt yapı çalışmalarını gerçekleştiriyoruz.
Son olarak, havanın, suyun, toprağın kirlenmesini; çevre sorunlarını, ekolojik yıkımları temelde kapitalizmle, neoliberalizmle ilişkilendiriyor musunuz?  
Kapitalizm teknolojik imkanları yaratmasına rağmen, bunun karşılığında ekolojik dengeleri alt üst ederek, geri dönülmez tahribatların ortaya çıkmasına, tüm canlıların yaşamsal ihtiyacı olan toprak, su ve havanın kirlenmesine, çözümleri imkansız hale gelen çevre sorunlarının çoğalmasına olumsuz etki yapmaktadır.
Yeşil Günebakan Haber Merkezi’nin sorularına verdiğiniz yanıtlar ve çevre-ekoloji mücadelesine EKODOSD olarak verdiğiniz katkılar için teşekkür ediyoruz. 

EKODOSD'Yİ TANIYALIM:

EKODOSD (Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Deneği) çalışmalarını, doğanın korunması, çevre kirliliğiyle mücadele, kültürel kaynakların tahribatının engellenmesi ve tanıtılması yönünde sürdürür. Bunları yaparken eğitim, araştırma, proje ve uygulama çalışmaları yoluyla katkıda bulunur.
Ekosisteme zarar verici unsurlara karşı çalışmalar yürütür.
Biyolojik çeşitliliği korumak ve doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımını sağlamak amacıyla çalışmalar yapar.
Doğal ve kültürel değerleri tanıtır, sevdirir, doğa koruma bilincini yaygınlaştırmaya çalışır ve doğayla ilgili sorunlar konusunda kamuoyunun dikkatini çeker.
Çalışmalarını ve etkinliklerini Kuşadası ve kıyılarda, Dilek Yarımadası-Büyük Menderes Deltası Milli Parkı’nda, Bafa Gölü Tabiat Parkı’nda, Azap Gölü’nde, Beşparmak Dağları’nda, Büyük Menderes Havzası’nda ve Leylek üremesi olan köylerde ve diğer otantik köylerde sürdürmektedir.