Beşiktaş'da Sivil Toplum Örgütlerinden 6 Şubat Depremi anması

DİSK İstanbul Bölge Temsilciliği, İstanbul Tabip Odası, KESK İstanbul Şubeler Platformu, TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu çağrısıyla Beşiktaş'da bir araya gelen yurttaşlar ülkenin gördüğü en büyük felekatlerden biri olan 6 Şubat 2023 Maraş depreminde hayatını kaybedenleri andılar. Zaman zaman görevini yapmayan iktidarı eleştiren sloganların atıldığı anma, hayatını kaybedenler için 1 dk. lık saygı duruşu ile başladı ve STK'ların ortak açıklamasıyla son buldu. Açıklamanın tam metmi aşağıdadır.

Beşiktaş'da Sivil Toplum Örgütlerinden 6 Şubat Depremi anması

Basına ve Kamuoyuna,

Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi’nde bulunan bir tesiste, henüz belirlenemeyen bir nedenle çıkan yangında 78 yurttaşımız yaşamını yitirmiş, onlarca yurttaşımız ise yaralanmıştır. Bu faciada yaşamını yitiren tüm yurttaşlarımızın yakınlarına başsağlığı, yaralılara ise acil şifalar diliyoruz.

Bu düzende yangınlarda ölen, depremlerde göçük altında kalan, iş cinayetlerine kurban giden, açlığa ve yoksulluğa mahkûm edilen bizleriz.

Bu karanlık düzende en ufak kazalar bile faciaya dönüşüyor!

6 Şubat 2023’te yaşadığımız deprem felaketinin üstünden ise 2 yıl geçti.

Öncelikle, depremde hayatını kaybeden yurttaşlarımızın acısını ilk günkü gibi yüreğimizde hissederek, başsağlığı, sabır ve dayanışma dileklerimizi iletiyoruz.

Ülke tarihimizin en büyük acılarından birisini bundan tam 2 yıl önce yaşadık, yaşamaya da devam ediyoruz. Afet sonrası sürecin yönetiminde gösterilen zafiyetler nedeniyle, ortaya çıkan her sorunun yeni sorunlara kapı aralamasıyla bugüne kadar geldik.

Ülke tarihimizin en büyük depremlerinden biri olan 6 Şubat depremleri geniş bir coğrafyayı etkileyerek 11 ilimizde yıkıcı sonuçlar yaratmıştır. Resmî rakamlara göre 53 bin 537 yurttaşımız hayatını kaybetti, 107 bin 204 yurttaşımız ise yaralandı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın verilerine göre 39 bin 441 binanın deprem anında yıkıldığı, 271 bin 892 binanın ise aldıkları hasarlar nedeniyle kullanılamaz hale geldiği belirtildi.

Deprem sonrasında hazırlanan resmî raporlara göre depremden etkilenen bölgede MEB'e bağlı 20 bin 340 eğitim binasından 8 bin 162'si incelendi. İnceleme yapılan binalardan 428 derslikli 72 okulun tamamen yıkıldığı, 3 bin 739 derslikli 504 okulun ağır hasarlı ve acil yıktırılması gereken, 3 bin 693 derslikli 331 okulun orta hasarlı, 30 bin 961 derslikli 2 bin 533 okulun az hasarlı olduğu tespit edildi.

Yine deprem bölgesinin genelinde 27’si Sağlık Bakanlığı Hastanesi, 6’sı Üniversite Hastanesi ve 9’u da Özel Hastane olmak üzere toplam 42 hastane binası ağır ve orta hasarlı olarak belirlendi. 75’i Sağlık Bakanlığı Hastanesi, 12’si Üniversite Hastanesi ve 7’si Özel Hastane olmak üzere toplam 94 hastane az hasarlı olarak bildirildi. Depremde 103’ü hekim, toplam 448 sağlık çalışanı hayatını kaybetti.

Yaşadığımız afetin yönetim sürecinde AKP iktidarının sergilediği tutumlardan şunu çok iyi gördük ki, resmî veriler gerçeği yansıtmaktan oldukça uzaktır. Depremde yaşanan kayıplara ve yıkımlara ilişkin tüm veriler aradan geçen 2 yıla rağmen henüz tam anlamıyla açıklanmış değildir.

Depremin ilk günlerinde, yaşanan yıkımın büyüklüğü toplumdan saklanmaya, her şeyin kontrol altında olduğu imajı yaratılmaya çalışıldı. Afetle mücadele konusunda büyük bir başarısızlık gösteren AKP iktidarı, ilk günden itibaren sorumluluğu üzerinden atmak için elinden gelen her şeyi yaptı. Felaketin boyutlarını büyüten ve hepimizin canının daha fazla yanmasına neden olan şey ise afetin hemen ertesinde yaşananlar oldu.

Deprem sonrasında arama kurtarma faaliyetlerinde yaşanan zafiyetler nedeniyle binlerce kişi günlerce enkaz altında kurtarılmayı bekledi. Depremzedeler enkaz altındaki yakınlarını kurtarabilmek için ne bir arama kurtarma timine, ne de gerekli teçhizata ulaşabildiler.

AFAD’ın yetersizliğine ve beceriksizliğine, bir yardım kuruluşu olmaktan çıkartılarak bir şirket haline dönüştürülen Kızılay’ın skandalları eklendi. Depremzedeler haftalarca çadır beklerken, Kızılay’ın elindeki çadırları şirketlere ve yardım kuruluşlarına sattığı ortaya çıktı. Yıkım ve enkaz kaldırma çalışmaları halk sağlığı ve çevre sorunları yaratacak biçimde yürütüldü.

AKP iktidarı tüm bu fiyaskolarını ve beceriksizliklerini bastırabilmek için her zaman olduğu gibi farklı kesimleri hedef haline getirmeye çalıştı.

Deprem sonrasında dünya tarihinde eşine az rastlanır bir dayanışma seferberliği yaşanırken, siyasi iktidar bölgeye giden yardım malzemelerine AFAD üzerinden el koymaya çalıştı. İktidar partileri ve yandaş gazeteler demokratik kitle örgütlerini, yardım sağlayan gönüllü kuruluşları, emek-meslek örgütlerini, belediyeleri hatta tribün gruplarını hedef gösterdi.

Yaşanan felaketin sorumluluğunu kabul etmek ve yanlıştan dönmek yerine türlü yalanlarla sorumluluğu başkalarının üzerine yıkmaya çalıştılar. Siyasi iktidar, tüm bu yaşananlardan hiçbir ders çıkarmadığını deprem sonrasındaki uygulamalarıyla bir kez daha gösterdi.

Daha arama kurtarma faaliyetleri bile tamamlanmadan, gerekli deliller toplanmadan alelacele enkaz kaldırma çalışmaları başlatıldı. Enkazlar kaldırılmadan ise yüz binlerce konutun inşası için sözleşmelerin yapıldığı ilan edildi. Henüz jeolojik inceleme ve etütler bile yapılmadan yeni yerleşim yerlerinin temel atma törenleri yapıldı.

Emek, meslek örgütleri olarak tek adam rejiminin bu uygulamalarının bilime ve tekniğe uygun hiçbir yanının bulunmadığını haykırdık.

Tüm bu başarısızlıkların gölgesinde geçen 2 yılın ardından depremden en fazla zarar gören illerimize baktığımızda temel sorunların dahi henüz giderilememiş olduğu görülmektedir. Barınma, sağlık, gıda, su gibi en temel ihtiyaçların tam anlamıyla karşılanamaması felakete dönüşen afetin etkisini artırmıştır. Enkaz ve yıkım çalışmaları ise tam bir kaos yaratmakta ve yeni sorunlara sebebiyet vermektedir. Bu durum depremden etkilenen tüm illerde neredeyse aynı düzeydedir.

6 Şubat depremleri, bugüne kadar yaşadığımız pek çok büyük ölümcül depreme karşın ülkemizin, şehirlerimizin, binalarımızın, kurumlarımızın ve halkımızın depreme hazır olmadığı gerçeğini çok acı biçimde ortaya çıkarmıştır. İktidarın gereken dersleri çıkarmadığı gün gibi ortadadır. Ülkemiz bir deprem ülkesidir ve hiçbir göstermelik adım, siyasi propaganda şovu depremlere karşı bizi korumayacaktır.

Deprem bölgesinde kurulan geçici barınma alanları ulusal ve uluslararası standartlara uyulmaması nedeniyle altyapı hizmetleri bakımından yetersiz kalmıştır. Hızla kurulan geçici barınma alanlarında insani gereksinimler dikkate alınmamış, salt kapalı alanlar oluşturma anlayışı egemen olmuştur.

Depremin üzerinden iki yıl geçmiş, kalıcı konutlar söz verildiği gibi bir yıl içinde tamamlanamamıştır.

Depremde sadece insanlarımız değil hukuk sistemi de enkaz altında kalmıştır.

Dava açma maliyetlerinin yüksek olması, kamu görevlileri de dâhil olmak üzere tüm sorumluların yargılanmaması ve uzun yargılama süreleri nedeniyle yurttaşlarımız hak arama ve hukuksal süreçleri işletme ile ilgili ciddi güvensizlik yaşamaktadır. Hukuka olan güvensizlik davaların açılmasında ve hak arayışlarında sayısal olarak gözle görülebilir bir düşüşe neden olmuştur.

Yıllar içerisinde, akıl ve bilimi dışlayan anlayışlar doğa olaylarının afete/felakete dönüşmesini sağlamıştır. “Kentsel dönüşüm” adı altında yürütülen süreç rantsal dönüşüme kurban edilmeseydi ve deprem tehdidi altındaki yerleşimlerimizin dönüşümü doğru bir şekilde sağlanabilseydi yaşadığımız acıların boyutunu en aza indirebilirdik. Kentleşme ve barınma politikaları kamucu bir anlayışla oluşturulsaydı, evlerimiz, iş yerlerimiz, kamu binalarımız depremler ile yıkılmazdı. Ancak, geliyorum diyen deprem gerçeği rant için ve aç gözlü sermayenin menfaatleri için bir fırsata çevrildi.

Yaşadığımız büyük kayıplar ve derin acılar bizlere bir kez daha göstermiştir ki aklı, bilimi, planlamayı ve denetimi dışlayan yönetim anlayışı, ülkemizin geleceğine yönelik en büyük tehdittir. Tüm bu kayıplar ve hasarlar, 6 Şubat’ın üzerinden geçen 2 yıla rağmen depremzedelerin çözülmeyen sorunları bizlere şunu göstermektedir:

Bu süreçte yaşanan felaketler gibi bundan sonra yaşanacak felaketlerin de sorumluluğu AKP iktidarındadır. Benzer felaketlerin tekrar yaşanmaması için ranta dayalı, piyasacı, kamusal denetimi ve kamu yararını hiçe sayan politikaların terk edilmesinden başka yol yoktur.

Tekrar hayatını kaybeden yurttaşlarımızın acısını ilk günkü gibi yüreğimizde hissederek, başsağlığı, sabır ve dayanışma dileklerimizi paylaşıyoruz.

Herkesi doğa, kent ve yaşam odaklı bir ülke kuruluşu için mücadeleye çağırıyoruz.

Yaşamlarımız için bu yıkımı ve talanı durduracağız!

DİSK İstanbul Bölge Temsilciliği - İstanbul Tabip Odası

KESK İstanbul Şubeler Platformu - TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu