EKODOSD Derneği Başkanı Bahattin Sürücü "NEDEN MİLLİ PARKIN ÖNÜNE KURULMAK İSTENİYOR?" diye soruyor.
Türkiye’nin ve dünyanın en benzersiz doğal alanlarından birisi olan Dilek Yarımadası-Büyük Menderes Deltası Milli Parkı’nın önüne, Kültür Balıkçılığı Tesisleri Projesi için, Milli Parkın içinde bulunan Doğanbey’de ÇED bilgilendirme toplantısı yapılmak istendi. Toplantıya katılan yöre insanları ve sivil toplum örgütleri tarafından, toplantının iptal edilmesi istendi. Yetkililer tarafından “Halk istemediği için toplantı yapılamamıştır.” denildi ancak toplantı tutanağı kimseye gösterilmedi.(?)
“Milli Parkın önündeki bu bölgeye balık çiftlikleri kurulamaz” diye mahkeme kararı olmasına rağmen, yaklaşık 15 yıldır kültür balıkçılığı neden Milli Parkın önüne yapılmak isteniyor?
Türkiye’nin uluslararası öneme sahip en önemli 10 sulak alanından birisi olan Menderes Deltası, sadece ekonomik boyut düşünülerek, çevresel, ekolojik, yaban hayatı ve geleneksel balıkçılık göz ardı edilmemelidir.
Dilek Yarımadası ve Menderes Deltası, Türkiye’de ki milli parklar içinde benzersiz özellikleri olan bir doğa alanıdır. 3 tarafı denizle çevrili, orman, deniz, sulak alan ekosistemlerini bünyesinde barındıran Önemli Kuş Alanı, Önemli Bitki Alanı ve Önemli Memeli Alanı olması nedeniyle aynı zamanda Önemli Doğa Alanıdır.
Tüm bu özellikleri itibariyle; Uluslararası Sulak alanlar Sözleşmesi (Ramsar), Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşam Ortamlarının Korunmasına Yönelik Sözleşme (Bern), Biyolojik Çeşitlilik Anlaşması (Rio) ve Akdeniz’in Kirliliğe Karşı Korunması Sözleşmesi (Barselona) kapsamında korunan alan niteliğindedir. Bitki çeşitliliği nedeniyle Avrupa Konseyi tarafından Flora Biogenetik Rezevr Alanı olarak kabul edilen Milli Park, nesli tehlike altında bulunan birçok türede ev sahipliği yapmaktadır.
Yapılacak faaliyetlerin Milli Parkın koruma alanı dışında kalması alanı olumsuz etkilemeyeceği anlamına gelmemelidir. Milli Park sadece karasal alandan oluşmamakta, aynı zamanda denizel bölgenin 250 metrelik sınırı da Milli Park kapsamı içinde bulunmaktadır. Dolayısıyla kültür balıkçılığı faaliyetlerinden en çok etkilenecek olan deniz ekosistemi ve kıyısal alanlardır.
Dünyada en nadir 10 deniz canlısından biri olan Monachus monachus türü Akdeniz Fokları bu bölgede yaşamakta ve beslenmektedir. Dünyadaki sayılarının 700, Türkiye-Yunanistan arasında 100 kadar kaldığı bilinen Akdeniz Fokları, Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmelerle, Barselona, Bern ve Cites sözleşmeleriyle korunması gerekli türler listesindedir.
Deltanın kıyı kumullarında Nesli küresel ölçekte tehlike altında bulunan Tepeli Pelikan (Pelecanus crispus), Küçük karabatak (Phalacrocorax pygmrus), Küçük Akbalıkçıl (Egretta garzetta) gibi 256 kuş türü üreme, barınma ve beslenme alanı olarak kullanmaktadır. Kültür balıkçılığı nedeniyle bölgede artacak insan baskısı ve peyzaj bütünlüğünün bozulması, kuşların üremesine ve beslenmesine büyük ölçüde zarar verecektir.
Menderes Deltası levrek ve çipura balıklarının üreme amacıyla kullandığı ülkemizdeki ender ekosistem ve rezevr alanlarından birisidir. Burada bölge halkının en önemli geçim kaynakları arasında olan Dalyan balıkçığı yapılmaktadır. Bahse konu olan bölgede kültür balıkçığı yapılması durumunda, Dalyan balıkçılığı büyük sekteye uğrayacak ve bu durum halkın ekonomisine yansıyacaktır.
Ülkemiz Biyolojik Çeşitlilik, Bern, Barselona, CİTES, Ramsar Sözleşmelerine taraf olarak, bu sözleşmelerden kaynaklanan yükümlülüklerimizin yerine getirilmesini uluslararası düzeyde taahhüt etmiştir.
Aynı zamanda 2872 Sayılı Çevre Kanunu’nun 9. Maddesi (e) bendi ve 4915 Sayılı Kara Avcılığı Kanunu’nun 4. Maddesi de bunu desteklemektedir. Bu bağlamda Dilek Yarımadası ve Büyük Menderes Deltası ekosisteminin etki alanları da düşünülerek bir bütün olarak korunması, bahse konu olan sözleşmelerin bir gereğidir.
Önceki yıllarda balık çiftliklerinin Mandalya Körfezi’nde ve Kazıklı Körfezinde yarattığı kirliliğin izleri hala dururken, Milli Parkın son derece bakir ve temiz kıyıları, balık çiftliklerinden kaynaklanacak kirlilik, denizel akıntı ve hareketlerle Dilek Yarımadası Milli Parkını ve delta sulak alan ekosistemini olumsuz yönde etkileyeceği kaçınılmazdır.
Türkiye kıyılarında binlerce kilometrelik yer varken, dünyada eşsiz bir yer olan ve böylesine önemli özellikleri bulunan bir doğa alanına kesinlikle kültür balıkçılığı tesisleri için izin verilmemelidir.
Yapılması gereken; Dünyaca meşhur insanların, AB büyükelçilerinin, Avrupa ülkelerinin büyükelçilerinin ziyaret ettiği Milli Park, planlamalarında yer alan Ekoköy projesinin hayata geçirilmesi için desteklenmeli ve ekoturizmin geliştirilmesi için tüm dünyaya tanıtılmalıdır. Bundan da en kazançlı Aydın-Söke ve yöre insanları olacaktır.