Sanayi tesisleri nedeniyle yıllardır çevreye zehir saçan Dilovası'na bağlı Orhangazi ve Turgut Özal mahalleleri arasında kalan vadide,su kaynakları yakınındaki bir yamaca gömülmüş endüstriyel atıklar yaklaşık iki yıl önce ortaya çıkarılmıştı. Resmen belirlenmiş çöp döküm alanı olmayan bu bölgede gömülü atıklar, yaklaşık iki dönümü kapsayan alana dağılmış,cam yünü, atermit parçaları, ve asbest ile kaplı cisimlerden oluştuğu tespit edilmişti. Yapilan labaratuvar araştırmalarında,cam yünleri arasına asbest karıştığı, atermit (çatı kaplaması) parçalarında asbest tespit edildiği, hatta atıkların gömüldüğü bölgede asbestli pek çok cismin serbest halde bulunduğu ortaya çıkmıştı.
Konu hakkında gazetemize açıklama yapan Kocaeli ÇMO eski başkanı Sait Ağdacı burası hakkında yıllardır mücadele ettiklerini fakat yetkililerden olumlu hiç bir adım göremediklerini belirtti.
"Asbest tepesinin, İzocam fabrikasının atık alanı olduğu bilinmektedir. Şirket yetkilileri inkar etseler de, 1980'lerden 2000'lere dek çeşitli zamanlarda İzocam tarafından hatalı ve kirli cam yünleri nin fabrikadan bu bölgeye götürülüp gömüldüğü bizzat fabrika çalışanları ve bu atıkları taşıyan şoförler tarafından da doğrulanmıştır" şeklinde konuşan Ağdacı, 80'li yıllarda Türkiye'de üretim yapan tek cam yünü üreticisinin İzocam olduğunu ve firmanın Dilovası'nda 1967'de üretime başladığını ifade etti.
Tüm itirazlara rağmen dönemin belediyesinin asbestli atıkların üzerini toprakla örtüp çevresini ağaçlandırmak suretiyle kamufle ettiği, kaymakamlığın ise "ağaçlandırmaya karşı çıkıyorsunuz" şeklinde kendilerini suçladığını anlatan Ağdacı, atıkların gömüldüğü bölgede hayvanlarını otlatan Dilovası sakinleri ile görüşmelerinde, hem atık sahası yakınındaki derenin hem de atık sahasının koyunlarını hasta ettiği, cam yünü içinde yatan köpeklerin ise sürekli kaşınıp tüylerini döktüklerini söylediklerini hatırlattı.
Atıkların son derece kanserojen özellikleri olduğunu vurgulayan Ağdacı, atık sahasına yakın olan dereye dikkat çekerek "Saka boğazı olarak adlandırılan vadinin tabanında akan dere ile atık sahası arasında ki mesafe 80-120 metre arasında değişmektedir. Atık tepesini geçtikten sonra binlerce kişinin yaşadığı mahallelerin arasından geçen derenin atıklardan dolayı kirlenmesi kaçınılmazdır. Asbest içerisinde folbiol,amfibol ve slikat gibi kanserojen maddeler bulunduran bir üründür. Asbest solunum yolu ile alındığında akciğer kanserine, ağız/sindirim yolu ile alındığında ise sindirim sistemi ve yumuşak doku kanserlerine yol açmaktadır. Dilovası'nda bulunan bu tepede insanlar hayvanlarını otlatmakta, tüketmek için sebze ekmektedir ve bunları elbette ki tüketmektedirler. Az önce bahsettiğim dereden de hayvanlar su içmektedir. Dilovası bugün Türkiye'de kanserden ölüm oranının en yüksek olduğu bölgedir. Diğer etkenler ile birlikte asbest tepesi de bunun nedenlerinden biridir. Asbest tehlikeli madde olup bertaraf edilmesi kesinlikle gerekir ki yetkili tesis ise birinci sınıf bertaraf tesisi olmalıdır, bunun adresi de İZYDAŞ'tır " dedi.
İzocam şirketi bu iddiaları reddetse de çevreciler ve yöre halkı konunun unutturulmaya çalışıldığını fakat atıkların zehir saçmaya devam ettiği söyleyerek ilgili kurumlar ile yapılan yazışmalarda özelikle Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'nin, Dilovası Belediyesi'nin ve İl Sağlık Müdürlüğü'nün birbirleriyle çelişen cevaplar verdikleri ifade edildi.
Dünyada kanserden ölümlerin tüm ölümlere oranı yüzde 12.5, Türkiye’de yüzde 12.9, Kocaeli’de yüzde 18.9, Dilovası’da ise yüzde 33.7 olduğunu ifade eden Sait Ağdacı, bu oranların sanayi tesislerinin ihmallerinden kaynaklandığını, 80'li yıllardan beri oluşturulan asbest tepesinin de 40 yıldır yerinde durmaya ve insanları zehirlemeye devam ettiğini, konunun tüm vehametine karşın yetkililerin hiçbir önlem almadığını ve bu durumu anlamakta zorluk çektiğini söyledi.