Murat Dağı'ndan doğarak Kütahya, Eskişehir illerini bin yıllardır besleyen Porsuk Çayı son dönemlerde artan sanayinin etkisiyle hızla kirlenmiş, Alpu Ovası'nda çok su isteyen pancar, mısır ekimlerinin artması nedeniyle suyu kontrolsüzce tüketilmeye başlanmıştı.
Beylikovası ilçesi'nden geçen Porsuk Çayı'nın geçtiğimiz günlerde artık tamamen kuruduğu, içinde yaşayan tüm canlıların öldüğü ortaya çıktı.
Porsuk Çayı'nın tamamen kuruduğu gösteren videoyu çekerek sosyal medyadan uyarıda bulunan Beylikovalı Celal Öngel "Durum çok üzücü, koca bir ırmak öldü." dedi.
Eskişehir Çevre Derneği üyesi de olan Celal Öngel, "Bundan sadece 40 yıl önce Porsuk koca bir nehirdi, debisi çok yüksekti. Çoluk çocuk suya girerdik burada. Plaj gibiydi. Tertemizdi. Hatta boğulanlar bile olurdu bu nehirde. O derece fazlaydı suyu. Maalesef ovaya boydan boya çok su isteyen soğan, pancar, mısır ekilmeye başlandıktan sonra suyu azalmaya başladı. Pompalarla nehir suyu 5 kilometre mesafedeki arazilere bile basılmaya başlandı. Nehri yıllarca tükettik. Porsuk'da ırmak ekosistemi binlerce balıkla beraber tamamen öldü. Alpu'dan Beylikovası arası ve daha ilerisi komple kurudu. Daha ileride de birkaç çeşmenin suyu akıyor ama çok cılız. Eskiden göl tabanıydı bu bölge. Kurutularak köylüye dağıtılmıştı arazisi. Çok bereketli ve sulak bir bölgeydi buralar. Şimdilerde taban suyu 200 metreye kadar indi. Aşırı su kullanılıyor. Hiç bir yetkili ilgilenmiyor. Oysa önceleri buğday, arpa ve münavebeyle pancar ekilirdi. Çok suya ihtiyaç duyulmazdı" diyerek gelinen duruma dikkat çekti.
Tarım politikalarının çevre felaketine neden olduğunu söyleyen Öngel, "Ovanın taban suyu da tükenince bölge tamamen çölleşecek. 90 kilometre uzunluğunda,15 - 20 kilometre uzunluğa sahip bereketli Alpu Ovası elimizden çıkmak üzere. 1 dekar mısır için 600 ton su gerekiyor, yağmur suyu bunun yarısını karşılıyor ancak. Geriye kalan su nehir ve yeraltından karşılanıyor ama nereye kadar? Böyle plansızca gidersek 15 - 20 yıl sonra suyumuz tamamen tükenecek burada. Herkes umutsuz, huzursuz. Çiftçiye sorsak üretim girdisi artmasına rağmen kredi batağı içinde çırpınıyor hepsi. Mazot, elektrik, ilaç fiyatları çok yüksek. Çiftçiyi kıskaca almışlar. Kazanan tüccar, makine imalatçıları, ilaç ve gübre sanayicileri. Kaybeden Alpu Ovası, Porsuk Nehri" dedi.
https://www.youtube.com/watch?v=IHbYIbZyt28
Topraklarımız, meralarımız elimizden alınıyor şeklinde konuşmasına devam eden Öngel, "Köyümüze ait 220 dönüm mera arazisi geçtiğimiz yıllarda ihaleye çıkararak Dubaililere kiralandı. Köylünün yıllarca hayvancılık yaptığı meralarımız elimizden aldı. Geleceğimiz çok parlak gözükmüyor maalesef" şeklinde konuştu.
Su krizi ve tarım politikaları hakkında uzun zamandır yaptığı bilimsel çalışmalarıyla tanınan Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Demir ülkemizin büyük bölümünün kuraklık tehlikesi altında olduğunu ve mevcut su kapasitesinin planlı ve verimli bir şekilde kullanılmasının zorunlu olduğu uyarısında bulundu.
Demir, "Maalesef tarımsal sulamadaki israfımız çok fazla. Türkiye'de kullanılan su miktarı yıllık toplam 55 milyar metreküp. Tarım amaçlı kullanılan su ise 45 milyar metreküp civarında. Ne yazık ki bunun 25 milyarını boşa akıtıyoruz yani israf ediyoruz. Bu da 83 milyonluk ülkenin evde ve sanayide ihtiyacı olan suyun iki katından fazlasının israf edilmesi demek oluyor. Su kıtlığı yaşamakta olan ülkemizin tarımda kullandığı suyun bilinçli kullanımı ve planlanması konusunda acil tedbirlerin alınması gerektiğini bir kere daha ifade ediyorum. Gerek yer üstü gerek yer altı su kaynaklarımızın üzerinde büyük bir baskı var. Sürdürülebilir bir tüketim için tüketim modellerinin bilimsel metodlarla planlanması ve uygulanmasına ihtiyaç var. Bunun için de bir yandan çiftçinin bilinçlendirilmesi gerekiyor, öte yandan sulama mühendislerinin bu süreçte aktif rol alması konusu da çok önemli" açıklmasında bulundu.