Geçtiğimiz günlerde, Çine’ye bağlı Topçam Köyü yakınlarındaki maden ocağına yakın oturan vatandaşların üzerine ateş açıldığını, kaçıp saklanarak kendilerini koruduklarını, can güvenliklerinin tehlikede olduğu haberlerini sosyal medyadan üzülerek takip ettik.
Latmos Dağları’nda pıtrak gibi çoğalan ve eşsiz güzellikteki doğal peyzajında derin yaralar açıp geri dönülmez tahribat yaratan maden ocakları, ne yazık ki Madran Dağları’nın en önemli sorunlarının başında gelmektedir.
Latmos’ta olduğu gibi, Neolitik Dönem’den günümüze kadar gelen kültürün yaşatıldığı Madran Dağları’nda, geçmiş birçok uygarlıklardan kalan ve hiçbir kazı çalışması yapılmadan bile kalelerin, kaya mezarlarının, kiliselerin, fresklerin, savunma yapılarının, tapınakların görülebileceği adeta bir açık hava müzesi niteliğinde çok önemli bir yerdir. Antik dönemlerde de kullanıldığı düşünülen tahıl ambarları eşsiz güzellikteki gnays kayalar ve fıstık çamlarıyla harika görüntüler oluşturmaktadır.
Madran Dağları’nda yaşayan yöre insanları, arıcılık, hayvancılık, zeytincilik ve doğal yayılış gösteren fıstık çamı küner üretimi yaparak bölgenin doğasına zarar vermeden geleneksel yaşamlarını sürdürmektedir.
Alman arkeolog Dr. Anneliese PESHLOW’un keşfettiği 8000 Yıllık Tarih Öncesi kaya resimlerinin, Latmos (Beşparmak) Dağları’nda geniş bir coğrafyaya yayıldığı bilinmekteydi
.
2016 yılında yapmış olduğumuz araştırmalarda Madran Dağları’nda ilk kez Topçam köyü yakınlarında bir kaya sığınağında, bir kadın figürünün olduğu ve 17 el figüründen oluşan Prehistorik Döneme tarihlenen kaya resimleri ve bazı kalıntıları tespit ederek, Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu’na başvurmuştuk.
KVKKurulu uzmanları tarafından yapılan incelemelerden sonra, kaya resimlerinin 6-8 bin yıl geçmişi bulunan Latmos resimleriyle benzerlik taşıdığı, yakınlarında bulunan madencilik faaliyeti riski altında bulunduğundan 1. Derece arkeolojik Sit Alanı olarak koruma altına alınmıştı.
Bölgenin Neolitik Dönem’de kullanıldığının önemli bir göstergesi olan Topçam’da bulunan bu kaya resminin tek olduğu düşünülemez. Binlerce kayanın bulunduğu bölgede bu resimlerin araştırılması, on yıllar sürecek titiz çalışmalarla keşfedilebilecektir. Sadece Topçam ve çevresi gezildiğinde bile, her tarafın tarihle dolu olduğu görülecektir. İşte bu yüzdendir ki, Madran Dağları’nda kesinlikle maden faaliyetleri için izin verilmemelidir.
Madran Dağları’nın, Latmos’la birlikte doğal ve kültürel kaynak değerleri açısından çok önemli zenginlikleri bulunmaktadır. Korunduğu takdirde ülkemizde yapılacak ekoturizm faaliyetleri için Aydın’ın en önemli destinasyonlarından biri haline gelebilir.
Madran Dağları, Latmos’la birlikte bütüncül olarak düşünülmeli, Bafa Gölü’nden başlayarak, Herakleia, Myus, Labranda, Euromos, Alinda, Alabanda, Gerga gibi antik kentleri de içine alarak, yüzlerce irili ufaklı kültür varlıklarıyla, gelecekte dünyada çok konuşulacak olan tarih öncesi kaya resimleriyle, eşsiz güzellikteki kaya oluşumları ve geleneksel şekilde sürdürülen insan yaşamlarıyla bir bütün olarak korunmalıdır.
Bahse konu olan bölge aynı Kapadokya’da olduğu gibi, bütüncül olarak koruma alanı ve ekoturizm destinasyonu ilan edilmelidir.
Yöre insanlarının geleneksel yaşamları bozulmadan sürdürülmeli, doğayı tahrip eden, insan sağlığını olumsuz etkileyen, bölgede yaşayanları hasta ve mutsuz eden maden faaliyetlerine kesinlikle izin verilmemelidir.
Son yıllarda birçok kamu kurumunun ve GEKA gibi kalkınma ajanslarının önem verdiği ekoturizm faaliyetleri için Madran Dağları’da kapsama alınmalı ve bu anlamda bölgenin doğal ve kültürel değerleriyle ilgili bir çalıştay yapılmalıdır.