Ankara Beypazarı’na bağlı Uruş ve Güdüllü sakinleri maden tesislerine karşı

Ankara’nın Beypazarı ilçesine bağlı Uruş Mahallesi sınırları içinde, İç Anadolu ve Ankara’nın tek “Sakin Şehir” unvanlı Güdül ilçesinin tarımsal üretim alanlarının yakınında, doğayı ve yerel halkın geçim kaynaklarını tehdit eden bir açık maden ocağı planlanıyor.

Ankara Beypazarı’na bağlı Uruş ve Güdüllü sakinleri maden tesislerine karşı

Beypazarı İlçesi, Uruş Mahallesi sınırları içinde ve Güdül İlçesi’ne bağlı Kırkkavak, Tahtacıörencik, Kayı, Kavaközü, Karacaören, Taşören, Adalıkuzu, Garipçe, Bozköy Mahallelerinin yakınında, açık ocak usulüyle maden (sepiyolit: kil) çıkarılmasını ve bir kırma-eleme tesisinde işlenmesini öngören bu proje, bölgede gelişmekte olan doğa dostu tarım ve hayvancılık faaliyetlerine ve yerel halkın sağlıklı bir çevrede yaşama hakkına geri dönüşü olmayan zararlar verme tehlikesi taşıyor.

Uruş, Tahtacıörencik ve çevre mahallelerin sakinleri, muhtarları, sivil toplum kuruluşları ve çeşitli kurumlar, olağanüstü doğal ve tarımsal değere sahip olan bu bölgede maden ocağı istemediklerini ifade ediyorlar. Uruşlular Derneği, Tahtacıörencik Köyü Güzelleştirme Yardımlaşma ve Kalkındırma Derneği, Uruş muhtarı Murat Uz ve Tahtacıörencik muhtarı Sebahattin Araç, Ankara İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’nün gerçekleştirilmesi planlanan proje için verdiği “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Gerekli Değildir” kararına karşı, Ankara İdare Mahkemesi’nde, kararın iptali ve yürütmesinin durdurulması talebiyle ortak bir dava açtılar.

11 Temmuz 2021 Pazar günü Tahtacıörencik Doğal Yaşam Kolektifi’nin davetiyle Süvari Çayı kıyısında yapılan Kahvaltı Şenliği’nde yerel üreticiler, yerel halk ve doğa dostu üretim destekçileri bir araya geldiler. Bölgenin doğasına ve tarımsal faaliyetlerine verdikleri değeri vurgulayarak bu maden projesine karşı duruşlarını sergilediler.

Tesisin planlandığı alan, DSİ’nin tarımsal yatırımlarının sulama alanlarının ortasında kalıyor. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından arazi toplulaştırma çalışması da yapılan bölgede fiilen tarımsal üretim gerçekleştiriliyor, yakındaki meralarda büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar otluyor. Planlanan tesisin etki alanı içinde birçok arı kovanı da var. Kayaköz deresi yatağı ve çevresi birçok canlı türünü barındıran bir orman ekosistemi oluşturuyor. Alanın yakınındaki bölgelerin ayı, kurt, geyik, domuz, çakal, porsuk, tilki, kara akbaba gibi birçok hayvanın doğal yaşam alanı olduğu da biliniyor. Planlanan tesis alanının 70 metre yakınında bir arkeolojik sit alanı da bulunuyor.

Planlanan açık maden ocağın ve kırma eleme tesisinin gerçekleşmesi durumunda doğal çevre ve tarım arazileri geri dönüşü olmayacak şekilde zarar görecek, rüzgarlarla yayılacak olan toz çevre mahallelerinin tamamında tarımsal faaliyetleri, hayvancılığı ve arıcılığı olumsuz etkileyecek; toz dışında yüksek gürültü düzeyi ve ağır tonajlı araç trafiği de çevre mahallelerdeki kişi ve halk sağlığını kötü etkileyecek, zengin yaban hayatını bölgeden tamamen uzaklaştıracak ve yakındaki arkeolojik sit alanına zarar verip ziyaret edilemez hale gelecek. Tahtacıörencik Mahallesi’nde ortaya çıkmış olan ve Uruş Mahallesi’nde hazırlıkları yapılan ekolojik tarım ve doğa-dostu üretime dayalı kırsal kalkınma faaliyetlerinin önü kapanacak; Uruş beldesi ve Sakin Şehir ünvanlı Güdül’ün mahallelerindeki huzurlu hayat ve kırsal turizm imkanları ortadan kalkacak.

Yaşam savunucuları tarafından yapılan açıklamada söz konusu projenin kamu yararı olmadığı gibi gelecek kuşakların haklarını da yok saydığı ifade edilirken, “Gerçekleşmesi durumunda doğal çevre, kırsal yaşam ve yerel halkın geçim kaynakları açısından geri dönüşü olmayan olumsuz sonuçlar doğuracağı aşikârdır. İstihdam edileceği söylenen 12 kişi için halkın sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını, çevredeki doğal varlıkları ve üretim imkanlarını feda etmek akıl ve vicdan işi değildir. Bölgedeki doğal, ekonomik ve sosyal dengeleri alt üst edebilecek olan bu maden projesinin gerçekleşmemesi için, yöre halkının girişimiyle başlayan bu hak ve hukuk mücadelesinde kamu kurumlarının, yerel yönetimlerin, siyasi partilerin, sivil toplum kuruluşlarının, basın-yayın kuruluşlarının ve sorumlu vatandaşların duyarlılığı belirleyici olacaktır” denildi.

Kaynak: www.iklimhaber.org