Muğla’nın Bodrum ilçesine bağlı Kızılağaç, Çamlık, Çiftlik ve Armutçuk köylerinde halen faaliyette olan taş ocaklarının faaliyet alanlarını büyütmek için ruhsatlandırmaya gitmesi üzerine 1 milyon metrekareye yakın zeytinlik arazisinin kamulaştırılması gündeme geldi. Geçimini zeytinden sağlayan köylüler kamulaştırılarak zeytin tarlalarının elinden alınmak istenmesine tepki gösterdi.
Yarın (23 Aralık) yapılacak keşif öncesi taş ocaklarının bulunduğu bölgedeki zeytinlik arazilerde Kızılağaç muhtarı Mehmet Karaca, Çiftlik muhtarı Halil Köse, Avukatları Remzi Kazmaz ve Esra Kazmaz ile birlikte eylem ve basın açıklaması yapan köylüler bölgedeki taş ocakları nedeniyle zeytin rekoltesinde düşüş yaşandığını belirtti.
Köylülerden evli ve iki çocuk annesi 45 yaşındaki Fatma Yağcı “Bizim bu dönen işlerden yeni haberimiz oldu. Bugün tarlamızdayız, dedemden babamdan kalma zeytinliklerimiz çocuklarımıza yadigar kalacak, 500 yıllık ağaçlarımız var, kamulaştırıp taş ocakları yapacaklarmış, ne hakla bunu yapacaklar malımızı canımızı elimizden alacaklar. Zeytin mi yiyeceğiz, taş mı?. 1 ton taş satsan 100 bin TL, 1 ton zeytinyağı 1 milyon TL. Zaten biz taş ocaklarının kapatılması için yıllardır mücadele verirken şimdi birde sahalarını büyütüleceğini ve arsalarımızı alacaklarını söylüyorlar, biz devletimize nasıl güveneceğiz, devlet vatandaşın malını elinden alır mı?” diye konuştu.
“Çocuklarımın Geleceği için Bırakacağım Zeytinlik Var”
Köy Muhtarı Mehmet Karaca “62 hektarlık alanda taş ocağı açılacağını belirten ilgili kurumlar hem ÇED raporu gerekli değildir raporu vermişler, oysaki burası Bodrum yarımadasının akciğerleri zeytinlik ve çam ormanları ile kaplı. Ayrıca köylülerin haberi olmadan zeytinlik tarlalarını bu ruhsatlandırmanın içine almışlar, ama köylünün bundan haberi yok, 134 köylü bir araya gelerek avukat tutup hukuk mücadelesi başlattık, biz bölgedeki taş ocaklarının ruhsatları bitince faaliyetine son verilmesini istiyorduk, bunlar alanlarını büyütmenin derdi peşinde” dedi.
Bodrumlu 46 yaşındaki iki çocuklu Osman Sarıçakır “Burada mahallenin, köylünün yararına hiçbir şey yok. Bir şahsın, bir şirketin çıkarları doğrultusunda bir çalışma. Benim çocuklarımın geleceği için bırakacağım zeytin tarlası var. Taşocağı sahibi gider ocağını başka yere kurar, ama ben çocuklarım tarlamızı nereye götüreceğiz, zeytinsiz tarlasız ne yapacağız. Biz buna karşıyız. Bu nedenle hakkımızı aramak için hukuk mücadelesi başlattık” ifadelerini kullandı.
“Her Geçen Gün Bodrum Rant Uğruna Yağmalanıyor”
Avukat Avukat Remzi Kazmaz ise taş ocağının genişletilmesi ve bölgeye kırma eleme tesislerinin kurulmasıyla yeraltı su kaynaklarının biteceğini, toz toprak gürültüye neden olacağını, trafiği olumsuz yönde etkileyeceğini, tarım ve hayvancılığı biteceğini belirterek “Kültür ve Turizm Bakanlığı bölgeyi turizm alanı ilan etti. Ayrıca burada 1. Derece Arkeolojik sit Alanları var. Bodrum’un çam ormanları 500 yıllık zeytin ağaçları ile kaplı bölgesindeki taş ocaklarını 1 milyon metrekare artırmak için ÇED raporuna bile gerek görmemişler. Bu kapasite artırımı ile ormanın büyük bölümü ve zeytinlikleri içine alacak. Orada vatandaşların tapulu arazileri var, köylünün faydalandığı orman alanları var, bütün bunlar köylünün elinden alınıp, şirket kendisine aldıktan sonra buraların yasal temsilcisi olacak. Sizin de artık oralara girme olanağınız kalmayacak. Şirket buralar benim diyecek. Zeytinliğine girme ben buraları kamulaştırdım diyecek. Bunun adına acele kamulaştırma diyoruz” şeklinde konuştu.
Kapasite artırımının hem doğaya, ormana ve zeytine zarar vereceğini hem de madencilik faaliyeti sonucu ortaya çıkacak ve o bölgede yaşayan insanlara hayatı zehir edeceğini belirten Kazmaz şöyle devam etti: “Bodrum bir taraftan merkezi yönetim tarafından çıkartılan özel ve adrese teslim projelerle betona teslim edilirken diğer taraftan RES’ ler ve madenlerle de bir çevre gürültü ve görüntü kirliliğine neden olmaktadır. Köylüler yaşamlarını felç eden maden ve taş ocaklarının kapatılmasını beklerken bunlar yaşamı cehenneme çeviren tesislerin kapasite ve alanlarını artırıyor. Bu hem hukuka hem vicdana aykırıdır. Artık sermaye her şeyi para olarak görmekte çevre ile hiç alakadar olmayıp doğayı hiç önemsemiyor. Bu projeye ÇED gerekli değildir kararı verenler gelip bu işletmenin yerini gördüler mi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı acilen ÇED gerekli değildir raporunu iptal etmeli. Açtığımız davada yürütmenin durdurulma kararının da yakında çıkacağına inanıyoruz. Her geçen gün Bodrum rant uğruna yağmalanıyor.”
Kaynak: www.iklimhaber.org