DİYADİN – MOLLAKARA 'DA ALTIN MADENİNE HAYIR

Türkiye’nin 20 ilinden gelen 55 Çevre ve Ekoloji Örgütü temsilcileri ile yerel halk, Ağrı’nın Diyadin Mollakara Köyünde faaliyette olan ve Murat Nehri’ne karışarak Mezopatamya’yı boydan boya siyanür ile zehirleyecek olan Koza Altın Madeninin çalışmalarının durdurulmasını istediler..

DİYADİN – MOLLAKARA 'DA ALTIN MADENİNE HAYIR

Çevre örgütlernin açıklamasında şu açıklama yapıldı.

“Diyadin – Mollakara bir altın madeni değil, bir ekokırım projesidir! Yeni bir İliç katliamı yaşanmaması için henüz  işin başında iken, yani doğa tahrip edilmeden, insanlar ölümcül hasta olmadan, çevre kirlenmeden bu  projeyi durdurun!!!!,

Türkiye’nin her köşesinden gelen 55 Çevre ve Ekoloji Örgütü temsilcileri olarak, bugün Diyadin Mollakara Köyünde, Koza Altın Madeninin önündeyiz. Destek imzası veren 26 Ekoloji Örgütü, Destekçi Çatı Örgütlerimiz olan Ekoloji Birliği ve İklim Adaleti Koalisyonun 188 bileşeni ile birlikte 269 Ekoloji Örgütünü temsilen bu basın açıklamasını yapıyoruz.

Fırat Su Havzası içindeki İliç ve Bakırtepe altın madeni, Divriği ve Kemaliye maden işletmelerinden sonra şimdi de aynı havzada Anadolu’nun en büyük eko-kırım projesi olma riski taşıyan Mollakara Altın madeni işletmeye geçmektedir. Murat Nehri kaynağında kurulan bu işletmenin yaratacağı kirlilik; yalnızca ülkemizin değil, Türkiye’den sonra geçtiği ülkeleri de ilgilendiren bir uluslararası sorundur. Dahası altın madeni deprem fayının üzerinde, sönmemiş bir volkan olan Tendürek dağının yakınında yer alıyor. Proje sahasının çevresinde birçok aktif kırık ve faylar bulunmaktadır ve rakımın yüksek oluşu nedeniyle olası bir felakette önü alınmaz zayiatlar oluşacaktır.

Diyadin altın madeni, 3 ayrı ÇED alanında ve 6 köyün ortasında yer alıyor. Maden sahasının en yakınındaki köy olan Mollakara köyüne mesafesi sadece 190 m. En uzaktaki köyün mesafesi ise 2.2 km. Diyadin Mollakara altın madeni, bu 6 köy için adeta bir yok oluş habercisi.

Diyadin Mollakara köyündeki altın arama çalışmaları 2004 yılında Amerikan şirketi olan Newmont Mining Corporation tarafından başlatılmış ve 2008 yılında saha Koza Altın işletmelerine geçmiştir.

2012 yılında “ÇED Olumlu” kararı verilen Mollakara altın madeni bu yıl işletmeye açılmıştır. Projenin işletme ömrü 4 yıl olarak planlanmasına karşın, arazinin hazırlanması, inşaat, işletme, kapatma ve rehabilitasyon faaliyetleri ile 8 yıllık faaliyet süresi belirlenmiş, ancak işletmenin ruhsat süresi 2022 -2042 arası, yani 20 yıl olarak alınmıştır. Koza Altın Madeninde toplam 470 hektarlık 3 ayrı ÇED alanında üretim yapılacak. Her 3 ÇED alanında açık ocak sahası, cevher stok sahası, bitkisel toprak depolama alanı, şantiye alanı, kazı fazlası depolama alanı, cevher stok sahası, kırma-eleme tesisi, yığın liç alanı, havuzlar, ADR tesisi alanı yer alacak. Altın tenör ortalaması 0,87 gram/ton olduğu için üretim metodu olarak siyanür kullanılacak.

Raporda “Tesiste çıkarılacak malzemenin 11.115.760 tonluk kısmının cevher, 12.108.356 tonluk kısmının pasadan oluşacağı” yazıyor. Bu devasa bir doğa yıkımı demek. Maden ocağında 10-15 yıl yıllık işletme süresinde yılda 300 ila 500 kişiye istihdam sağlanacağı söylense de, sonuç olarak bölgede yıllar boyu hastalıklı-kanserli bir toplum oluşacak.

Nihai ÇED raporundaki tüm veriler ve bölgede inceleme yapan bilim insanlarının açıklamaları bize toplum olarak yaşananlardan ders alınmadığını ve yeni bir İliç faciasının önümüzdeki yıllar içersinde bizi beklediğini göstermekte. Kaldı ki, böyle bir felaket yaşanmasa bile, projenin kendisi yüzyıllarca telafisi olmayan bir doğa kırımını berberinde getirecek ve bölge için sayısız kritik sonuçlar doğuracaktır. Bunlara sadece başlıklar ile bakarsak,

1- Fırat’ın zengin bir kolu olan Murat Nehri kirlenecek, muhtemelen bölgesel bir soruna yol açacaktır.

2- Maden ocağının 10-15 yıllık bir sürede tahrip edeceği alan 300 yıl zehir yaymaya devam edecektir.

3- Madencilik yaylaları ile meşhur Tendürek ve Aladağlardaki hayvancılığı bitirecektir.

4- Bölgenin yapısında bulunan termal su kaynakları, patlayıcılar ile yapılacak tahribattan etkilenecek ve mevcut termal yatakları büyük oranda yok olacak, Kaplıca turizmi büyük bir sekteye uğrayacaktır.

5-Termallere bağlı Türkiye’nin en büyük Diyadin Sera Organize Sanayi Bölgesinde üretilen domatesler ve diğer tarım ürünleri büyük oranda kaybedilecektir.

6- Bölgede yetişmekte olan birçok endemik bitki yok olacaktır.

7-Altın ocaklarından yayılan toz bitkileri kurutacak, çiçek döllenmelerini engelleyecek; balarıları çiçek özü alamayacağı için bölgede arıcılık yok olacaktır. Arıların yok olması yaşamın da yok olması demektir.

8-Diyadin’de açılacak olan 3 adet altın ocağı çukuru, iş bittikten sonra ağaçlandırılamayacağı için çöp ve atık maddelerin doldurulduğu birer depoya dönüşecektir.

Peki doğa ve çevre bunca bedel öderken kazanan kim olacak?

Verilen raporda Şirketin 222.702 ons altın ile 13.305 ons gümüş elde edeceği öngörülmüş. Bir ons altının 3200 Dolar olduğunu düşünürsek, teşvikler ve iadeler göz önüne dahi alınmadan şirketin karının milyonlarca dolar olacağı aşikardır.

Sevgili Dostlar, son 20 yıldan bu yana ülkemiz madenleri, özellikle Altın Rezervi adeta talan edilmektedir.

“Sürdürülebilir çevre ve madencilik”, “Sürdürülebilir kalkınma”, “Kesilenden daha çok ağaç dikeceğiz”, “En iyi ve en son teknolojiyi kullanacağız”, “Cari açığı kapatacağız, katma değer üreteceğiz”, gibi çok sık duyulan ifadeler, madenlerimizin rahatça sömürülebilmesi için söylenen, algı operasyonuna yönelik sosyal yalanlardır. Bu yalanlar, altın madenciliğinin verdiği zararı gizlemek adına sürekli dillendirilir ve maalesef genellikle amacına ulaşır. Ta ki halk gerçeklerle yüzleşene, cehennem çukurları ve hastalıklarla baş başa kalıncaya kadar…

İşte tam da bu nedenle, Diyadin Mollakara’ya dikkat çekmek için Ekoloji Örgütleri ve Doğayı, doğada yaşayan tüm canlıların yaşam haklarını savunanlar olarak Diyadin Koza Madeninin önünden sesleniyoruz:

“Diyadin – Mollakara bir altın madeni değil, bir ekokırım projesidir! Yeni bir İliç katliamı yaşanmaması için henüz işin başında iken, yani doğa tahrip edilmeden, insanlar ölümcül hasta olmadan, çevre kirlenmeden bu projeyi durdurun!!!!”

ÇAĞRICILAR:

DİSDER – Doğa İçin Sanat Derneği

DOĞÇEP – Doğu Anadolu Çevre Platformu Diyadin Çevre İnisiyatifi VAN ÇEVDER – Van Çevre Koruma Derneği Zilan Ekoloji Platformu

 

KATILIM SAĞLAYAN KURUM VE İNİSİYATİFLER:

Ağrı Barosu Ayvalık Doğa Koruma Batman Barosu Batman Çevre Gönüllüleri Derneği – TÜRÇEP Bazid Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü Bergama Sivil İtaatsizlik BİNÇEV-DER Bingöl Sürdürülebilir Kalkınma Çevre, Gençlik ve Sivil Toplum Geliştirme Derneği Bodrum Dağdaşlar Grubu Bodrum Yurttaş İnisiyatifi DEDEF Munzur Koruma Kurulu Dirmil Kadın Kollektifi Diyarbakır Barosu Doğaya Güç Kat Ağı Doğu Akdeniz Çevre Platformu Doğubayazıt İş İnsanları Derneği Ekoloji Birliği (85 Bileşeni ile birlikte) Erciş Süphan Dağcılık Arama Kurtarma Sanat Kültür ve Doğa Koruma Derneği Halkevleri Kent ve Ekoloji Iğdır Barosu Iğdır Emek ve Demokrasi Platformu İÇAÇEP – İç Anadolu Çevre Platformu – TÜRÇEP İAK – İklim Adaleti Koalisyonu (103 Bileşeni ile birlikte) İHD Ağrı Şubesi İHD İnsan Hakları Derneği İHD Doğu Beyazıt Temsilciliği İHD Iğdır Temsilciliği İzmit Yerel Gündem 21 Çevre Kooperatifi KESK Ağrı Şubeler Platformu Kocaeli Çevre Platformu Mardin Çevre, Tarihi Eserleri Koruma ve Geliştirme Derneği – TÜRÇEP Meşe Erezyonla Mücadele, Doğayı Koruma ve Ağaçlandırma Derneği – TÜRÇEP MUÇEP – Muğla Çevre Platformu MUÇEP Bodrum Meclisi MUÇEP-Datça Munzur Çevre Kültür ve Dayanışma Derneği Muş Barosu Muş Kültürü Derneği Muş Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası Niğde Çevre Eğitim Kültür Derneği – TÜRÇEP Polen Hareketi Sarım Havzası Derneği Süphan Dağcılık Çevre ve Ekoloji Politikaları Derneği TÜRÇEP Türkiye Çevre Platformu UTGB – Ulusal Tarım Gıda Birliği Van Barosu Van Erciş Zilan Çevre Platformu Yaşam ve Dayanışma Yolcuları Yeşil Direniş Gazetesi Yeşil Yaşam İnisiyatifi Zortul Çevre Grubu

Kaynak: www.bodrumguncelhaber.com