Gümüşhane, Doğa Severlerin ziyaretlerini bekliyor

Sıradışı coğrafyası, tarihi ve kültürel güzellikleri ve zengin bitki örtüsüyle son yıllarda doğa turizmi noktasında dikkat çeken Gümüşhane, Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanından gezginleri ağırlamaya devam ediyor.

Gümüşhane,  Doğa Severlerin ziyaretlerini bekliyor

Haziran ayından itibaren Türkiye’nin hemen her bölgesinden dağcıları ağırlayan Gümüşhane, geçtiğimiz günlerde İzmir, Antalya, İstanbul, Ankara ve İrlanda'dan gelen 14 gezgini kendine hayran bıraktı.

Türkiye’nin önde gelen yürüyüş rotaları rehberi Ersin Demirel liderliğinde 7 gün boyunca Gümüşhane coğrafyasını adımlayan gezginler gördükleri manzaralar karşısında hem şaşkınlıklarını gizleyemedi hem de Gümüşhane’nin doğal, tarihi ve kültürel zenginliklerini keşfetti.

Birçok dergi ve gazetede gezi yazıları yayımlanan, Türkiye’deki birçok şehrin doğa ve kültür rotalarını turizme kazandıran, Gümüşhane Valiliği tarafından 2016 yılında Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı (DOKA) desteğiyle hazırlanan “Gümüşhane Kültür Rotası ve Turizm Keşif Rehberi” kitabının da yazarı olan Ersin Demirel’in liderliğindeki grup 4 gün boyunca Artabel Gölleri Tabiat Parkı, Abdalmusa Zirvesi, Krom Vadisi, İmera Manastırında doğa yürüyüşü, 3 gün boyunca da Zigana Kayak Merkezi, Limni Gölü Tabiat Parkı, Örümcek Ormanları Tabiatı Koruma Alanı, Torul Kalesi Cam Seyir Terası, Karaca Mağarası, Kurum Antik Kenti, Süleymaniye Mahallesi, Canca Kalesi, Çakırkaya Kilisesi, Tomara Şelalesi Tabiat Parkı, Çağlayandibi Şelalesi Tabiat Parkı, Santa Harabeleri, Kov Kalesi, Taşköprü Yaylası, Yağmurdere Köy evleri ve Sarıçiçek Köy Odalarına da kültür gezisi düzenledi.

Gümüşhane’ye son yıllarda yılda en az 2-3 kez tur talebi aldıklarını kaydeden ve son olarak yapılan bir haftalık tur sonunda tüm katılımcıların mutlu bir şekilde Gümüşhane’den ayıldığını kaydeden Türkiye’nin önde gelen yürüyüş rotaları rehberi, doğa fotoğrafçısı, Atlas, Magma, AnadoluJet dergileriyle Hürriyet Gezi ekinde de Gümüşhane ile ilgili yazıları bulunan Ersin Demirel, “Konuştuğumuz bazı gezgin konuklar Gümüşhane kentini beklentilerinin çok üstünde bulduklarını ve bugüne kadar niçin Türkiye turizminde ön plana çıkmadığını merak ettiklerini belirttiler. Bazı gezginler ise birçok arkadaşlarının “Ne işin var Gümüşhane’de dediklerini, ancak her gün paylaştıkları fotoğraflar sonucunda arkadaşlarının fikir değiştirdiğini ve onların da gelmek istediklerini” söylediler. 2000 metre üzerinde devasa birer anıtsal heykel gibi dimdik yükselen sarp dağları, dağların kuytuluklarında şavkıyan buzul gölleri, sıradağlarda eriyen karların oluşturduğu coşkun akarsu havzaları, milyonlarca yıl aşınarak meydana gelen derin vadileri, insanda hayranlık uyandıran mağaraları, iğne ve yapraklı karışık orman denizi, 400'e yakın yaylası, yalçın dorukları süsleyen zapt edilemez kaleleri, tarihi taş kemer köprüleri, etnik mozaiğinin zenginliğini vurgulayan kiliseleri, kadim geçmişini yansıtan ören yerleri 384 kilometre uzunluğundaki yürüyüş rotalarıyla Gümüşhane, keşfedilmeyi bekleyen büyüleyici bir turizm merkezi” ifadelerini kullandı.

Temiz ve sakin doğasıyla şehir hayatının stresinden uzaklaşarak rahat bir nefes almak için harika bir liman olma potansiyeline sahip bir şehir olan Gümüşhane, 400 metreden 3 bin 331 metreye kadar yükselti farkı olması nedeniyle doğa sporlarının her türüne uygun bir il olan ve doğanın cömertçe boyadığı tabloya benzetilen Gümüşhane’nin coğrafyasının yüzde 60’ını dağların oluşturması nedeniyle uzmanlar tarafından “enteresan ve sıradışı bir coğrafya” olarak ifade ediliyor.

Gümüşhane tarihi

Doğuda Bizer ve Muşkilerin yaşadığı Skidides ile batıda Pariyadres dağlarına uzanan ve Güneyde Satala (Sadak) ovası ile çevrili Gümüşhane bölgesinde tam bir kavimler mozaiği oluşmuştur. Yapılan araştırmalarda elde edilen buluntular ancak M.Ö. 3000-2000 arasına tarihlenen ilk Tunç Çağı’nın aydınlatılmasına yardımcı olmaktadır. Bulunduğu coğrafi konum itibariyle tarihisel olaylar karşısında daima tampon bölge olarak kalan Gümüşhane’de mimari eserlerin çoğu günümüze ulaşamamıştır.

Kapadokya yazılı kaynaklarında bir zenginlik kaynağı olarak sık sık adı geçen ve yoğun ticari ilişkilere konu olduğu belirtilen gümüşün, Asur koloni dönemindeki yoğun çıkarımlar nedeniyle yataklar zenginliklerini büyük ölçüde yitirmiş ve eski çıkarım izleri hemen hemen silinmiştir.

Gümüşhane yöresinin Azzi ülkesi adıyla, güneyinden Suşehri’ne kadar uzanan topraklarına ise Hayaşa ülkesi olarak anıldığı Hititler zamanında zenginlik kaynağı yine gümüştür. Hititler alışverişte değer ölçüsü olarak gümüşü kullanıyorlardı.

Hitit İmparatorluğu gerek batıdan gelen Frigllerin ve gerekse kuzey komşuları Kaşkarların saldırıları sonucu zayıflayınca Urartular bölgeye hakim oldular. (M.Ö. 860) Asurların zayıflamasından da faydalanan Urartular bölgedeki nüfuzlarını artırdılar. Aynı yıllarda Ege adalarında ticaretle uğraşan Argonotlar “Konuk kabul etmeyen hırçın deniz” diye tabir ettikleri Karadeniz’in madenleriyle ünlü yöresine koloniler kurdular. (M.Ö. 756) Böylece Gümüşhane yöresi madenleri de uygarlığa açılmıştır. Bu gelişmeyle birlikte Urartu kültürü ve maden işçiliği Argonotlar aracılığıyla Ege adalarına dek yayıldı. 

M.Ö. 560’ lı yıllarda Medler Gümüşhane yöresini ele geçirdiler. Ancak Medler yine aynı sülaleden gelen Ahamemiş sülalesinden II.Kiros (Kuraş) ‘ın başkaldırısı ile yıkılmış ve M.Ö. 550 de Pers Krallığı kurulmuştur. Gümüşhane’de bu sınırlar içinde olup yılda 300 gümüş talen vergi ödemekle yükümlü tutulmuştur. Persler Yunanlılarla yaptıkları savaşlarda yöre insanını da kullanmış, nitekim Kserkes’in M.Ö 480’de Yunanistan’a yaptığı sefere Khalip (Khaledi-Haldi= Gümüşhane, Trabzon ve çevresinde yaşadığı belirtilen halk ) Askerleri de katılmıştır. Heredot bu seferde Khaliplerin küçük kalkanlar, kısa mızraklar ve eğri kılıçlarla donandığını yazmaktadır. Bazı kaynaklar ise bu sefere Çoruh Havzasında yaşayan Muşkillerin katıldığını kaydederler. 

İmparator II. Artakserkses döneminde (M.Ö.400 ) Bölgeyi güneyden kuzeye dolaşmış olan tarihçi Ksenefon ise, Pers ordusunda paralı askerlik yapan Makedonyallıların Babil yöresinde Karduklara yenildiklerini, daha sonra ki geri çekilme sırassında Gümüşhane yöresinden de geç tiklerini yazmaktadır. 

M.Ö 350’lerde zayıflamaya başlayan Pers İmparatorluğu’na Makedonya Kralı Büyük İskender son verdi. (M.Ö. 334 ve 331 ) İskender orduları Gümüşhane yörelerine kadar uzanamadılar Yöre bu yüzden M.Ö 4.yüzyıl başında siyasal bir boşluğun içine düştü. Büyük İskender’in hakimlerinden Flikos’un Gümüşhane’de gümüş madeni bulması üzerine buraya önem verdiği söylenir. Ege adalarından biri olan Kios adasının tiranı Mitridates Ktistes doğuda İris (Yeşilırmak) ve Lykos (Kelkit) havzasına dek uzanan toprakları ele geçirdi. (M.Ö.301 ) Pontos Krallığının kurucusu olan 1.Mitridates öldükten sonra yerine oğulları geçti. vunma üstünlüğünü korumak için yüzlerce kale yapıldı. Ordunun zor duruma düştüğü zamanlarda da bu dağlık bölgeye iyi bir saklanma yeri oluyordu. Pontos Krallığının üstünlüğü Kerona savaşında sarsılınca iç çalkantılar başlamış, Lykos (Kelkit) yakınlarındaki Kabira dolaylarında Romalılarla yapılan ikinci büyük savaşta da yenilince Gümüşhane dağlarına çekilmişlerdir . Yöredeki Roma hakimiyeti M.Ö.20. yılda başlamış ve M.S. 395’lere kadar devam etmiş.Kavimler göçü neticesinde Roma İmparatorluğu Doğu ve Batı Roma diye ikiye ayrılınca Gümüşhane yöresi Doğu Roma (Bizans) sınırları içinde kalmıştır.

Bizans İmparatorluğu döneminde Gümüşhane yöresi de Bzans-Hazar askeri işbirliğinde önemli rol oynamıştır. Kral Jüstinyen zamanında Keçi Kale Kalesi (Kale Bucağında) onartılmıştır.

Roma ve Bizans dönemlerinde yörede kurulu kente Argyropolis adı verilmiştir.Yöredeki savaşların asıl sebepleri tarihi İpek Yolu üzerinde bulunması ve madenleri ile ün şyapmış olmasıdır. 7. ve 8. yüzyıllarda bölge birkaç defa el değiştirmiştir. 

Halife Hz. Ömer zamanında ( 634-644) Erzincan ve Erzurum Arapların eline geçince Gümüşhane’ de bu egemenliği tanıdı . Halife Hz. Osman zamanından, Emevi ve Abbasilere kadar olan dönem içerisinde el değiştiren yöre Çağrı Bey’ in 1016 yılında Anadolu’ya yaptığı ilk akın sırasında Türklerin eline geçmiştir.

1071 Malazgirt Savaşından sonra yöre Selçuklu Egemenliğine girmiş , son olarak da 1467 ‘de Akkoyunlular yörede egemen olmuşlardır.

1461 yılında Fatih Sultan Mehmet’in Trabzon Rum İmparatorluğuna son vermesiyle bölgede Osmanlı etkisi görülmeye başlanmıştır. Gümüşhane, Trabzon Rum İmparatorluğunun fethedilmesinden sonra Osmanlı hakimiyetine girmiş ve bu hakimiyet 1461 ‘den 1467’ye kadar sürmüştür. Bu tarihten sonra Gümüşhane Akkoyunluların hakimiyetine girmiştir. Bu hakimiyet 1473 yılında Fatih ile Uzun Hasan arasında vuku bulunan Otluk beli savaşı ile sona ermiştir.1514 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından kesin olarak alınmış ve Osmanlı topraklarına katılmıştır. 

Kanuni Sultan Süleyman (1520/1566 ) İran Seferi sırasında Harşit Vadisinden geçerken Gümüş madeninin bulunduğu eski Gümüşhane yöresinin imar edilmesini emretmiş, böylece buraya 50 ev ve Süleymaniye Camii yapılmıştır. 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı ile 7 Temmuz 1916 tarihinde Ruslar’ın doğu Anadolu ve Doğu Karadeniz de yaptıkları işgaller ve bunun sonucundaki göçler Gümüşhane’de hayat bırakmamıştır. Ruslar 16 Temmuz 1916 da Bayburt’u aldıktan sonra yollarına devam ederek 19 (20) Temmuz 1916 günü Gümüşhane’ye girmişlerdir. Türk birlikleri fazla karşı koyamayınca Ruslar aynı gün Torul’a girmişlerdir. Böylece Trabzon yolu Ruslar’a açılmıştır. 

22 Temmuz 1916 günü Kelkit üzerine yürüyen Rus Ordusu akşama doğru burayı ele geçirmiştir. Gümüşhane ve çevresi bu işgaller karşısında ve özellikle Ermeni zulmü altında ezilirken Rusya’da Bolşevik ihtilalinin çıkması ve iç çalkantılar sebebiyle Ruslar 18 Aralık 1917 Erzincan mütarekesini imzalamış ve ordularını geri çekmeyi kabul etmiştir. Ancak Ermeniler katliamlarına devam etmişlerdir. Bunun üzerine mütareke geçersiz sayılarak yeniden savaş başlamış ve bu suretle Torul 14 Şubat Gümüşhane 15 Şubat ve Kelkit 17 Şubat 1918 de Rus işgalinden kurtarılmıştır. Osmanlı hakimiyetinin ilk zamanlarında Erzurum eyaletine bağlı iken sonraları Trabzon’a bağlanan Gümüşhane sancağı 20 Nisan 1924 tarih ve 491 sayılı kanunun 89. maddesinde “Vilayet” başlığı altındaki kanunla 1925 yılında il olmuştur. 1925-1926 tarihli Trabzon salnamesinde “Gümüşhane Vilayeti merkez ilçe ile birlikte Bayburt, Kelkit, Torul ve Şiran olmak üzere 5 ilçe, 5 Bucak ve 377 köyden oluştuğu, 16943 evde 101153 kişinin yaşadığı şehirde hastane olmadığı…

Vilayetin ticari durumunun Trabzon-Bayburt-Erzurum büyük yol üzerinde ve İran Transit yolu üzerinde bulunduğundan oldukça iyi olduğu, aslında tarım memleketi olan vilayetin bazı yerlerinde ürünleri yerel ihtiyacı karşılamadığından, halkın bir kısmının işçilik, meyvecilikle, katırcılıkla geçindiği” belirtilmektedir. Gümüşhane’nin il olması ile birlikte Ahmet DURMUŞ (Evren-Dilek) Bey Vali olarak atanmıştır. Cumhuriyet döneminin ilk Belediye Başkanı ise Osman Bey (Ataç) olup, 1922-1934 tarihleri arasında görev yapmıştır. Bayburt’un 1989 tarihinde il olması ve ayrıca yeni ilçelerin oluşturulması ile idari taksimata değişiklik meydana gelmiştir. 1988 yılında Köse 1990 yılında Kürtün ilçe olmuştur. Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhurbaşkanlığı döneminde Gümüşhane’de yol ve köprü yapımına önem vermiş, tarım geliştirilmeye çalışılmıştır.

Kaynak: www.gumushane.gen.tr