COP 26 Kapsamında Yeşil Yaşam İnisiyatifi ve Akçakoca emek demokrasi güçlerinin Akçakova'da düzenlediği 'Karadeniz Marmara Olmasın' temalı Paneli geniş bir katılımla Akçakoca Bel.Nikah Salonunda gerçekleştirildi.
Panelde Trabzon, İzmir, İstanbul, Ankara, Bodrum, Ereğli, Düzce ve Zonguldaktan katılan aktivistlerde vardı.
2
CHP, Yeşil Sol Parti, Yeniden Refah Partisi temsilcilerinin de katıldığı panelde, sırası ile Çevre Müh.Yeşil Yaşam İnisiyatifi aktivisti Eylem Tuncaelli Kanal İstanbulun yapılması halinde oluşacak ekolojik felaketin boyutlarını, Foçep sözcüsü Bahadır Doğutürk, Foça da 30 yıldır süren Cüruf mücadelesini, Endüstri Müh.Kerçep sözcüsü Önder Öner, Ereğli de Erdemir'in yaratığı hava,su ve toprak kirliliği, cüruf'un denize, akarsuya, toprağa, tarıma, yer altına verdiği zararı, bölge sorunları ve tehditleri ile öncelikli olan sorunları, y apılması gerekenleri, Cehav sözcüsü Av.Yakup Sekip Okumuşoğlu ise İklim krizi genelinde konuları ele alan, yasam hakkının gaspınin önceliğine ve önemini anlattı. Panel esnasında Ereglide süregelen dava kazanım haberi de büyük bir mutluluk yarattı.
Paneli yöneten Haytap Düzce İl Tem.Yesil Yaşam İnisiyatifi aktivisti Neşe Perihan Kulak,katılımcılara teşekkür ederek, çocukluğundan bu yana,yeryüzündeki tüm canlıları, ağaçları,renkleri sevgi ile koruma duygusunun, günümüzde milyonlar tarafından paylaşılmasının mutluluk verici olduğunu ve yeryüzü halklarının kazanacağı inancını yineledi.
6 Kasım Cumartesi ise Akçakoca merkezinde düzenlenen basın açıklamasıyla COP 26 değerlendirildi ve ortak basın açıklaması okundu. Aşağıda verilen basın açıklamasının okunmasından sonra grup 'İklimi Değil Sistemi Değiştir ' sloganlarını atarak dağıldı.
BASIN AÇIKLMASI
Artık hepimiz biliyoruz.
Yaşadığımız iklim krizi, gezegenimizi yok oluş sınırına getirdi.
Özellikle son iki yılda hayatımızı alt üst eden koronavirüs; sadece Türkiye, Latin Amerika ya da Afrika ülkelerinde değil görece zengin denebilecek birçok ülkede de kitlesel ölümlere neden oldu. Haftalar, hatta aylarca söndürülemeyen orman yangınları, kuraklık, sel gibi ardı arkası kesilmeyen felaketler, iklim krizinin yadsınamaz sonuçlarından.
Sürekli büyüme felsefesi ile tüketim toplumu yaratan, doğal varlıkları kaynak olarak gören politikalar ve uygulayıcıları, gözünü kar hırsı bürümüş sermaye bu krizin gerçek sorumluları.
Karadeniz’in derelerinin, Ege’nin bereketli topraklarının, 12 bin yıllık Hasankeyf’in ve Dicle Vadisi’nin nasıl tarumar edildiğini; Çernobil’den Fukuşimaya nükleer santrallerin yenilenebilir değil, kontrol edilemez felaketlere neden olduğunu gördük.
Bugüne kadar süregelen uygulamaların sorunun çözümü olmaktan oldukça uzak olduğunu, aksine krizi daha da derinleştirdiğini biliyoruz. Krizin sorumluları biz değiliz; ancak krizin faturasını ödemek zorunda kalan bizleriz, yoksul halklar…
Dünyanın en büyük ekonomileri olan ABD, AB ve Çin toplam küresel emisyonların % 41,5’ine sebep oluyor. Bu üçlüden sonra Hindistan, Rusya, Japonya geliyor. Türkiye dünya karbon salınımında %1,05’lik oranla 16. sırada yer alıyor. Dünyadaki 2153 milyarder, 4,5 milyar insandan daha fazla servete sahip. Yani, Dünyanın en zengin %10’u emisyonların % 52’sine neden oluyor.
Birkaç devletin ve bir avuç zenginin ekonomik faaliyetleri sonucu küresel ısınma 2 derecelik sınırı geçmek üzere. Bilim insanlarına göre küresel ısınmanın 1,5 dereceyi aşması yeryüzündeki canlı yaşam için kritik önemdeki dengelerde geri dönüşü olmayan kırılmalara neden olacak.
1990 yılından bu yana 178 milyon hektarlık orman yok oldu. Dünyanın akciğerleri olan Amazonlar’da her yıl İstanbul’un 5 katı büyüklüğünde orman yok ediliyor. 1 milyon canlı türü yok olmakla karşı karşıya. Halihazırda her yıl sel felaketlerinden etkilenen nüfusun yaklaşık %80’i “az gelişmiş” ya da “gelişmekte olan” 15 ülkede yaşamakta. İki milyar insanın temiz su kaynaklarına düzenli erişimi yok. Dünyada halen 115 milyon kişi aşırı yoksulluk içinde yaşıyor. İklim değişikliği 2050 yılına kadar 140 milyondan fazla insanı “iç” iklim göçmeni haline getirecek. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre her yıl 4,2 milyon insan hava kirliliğinin sebep olduğu hastalıklar yüzünden yaşamını kaybediyor. Dünya nüfusunun yüzde 91'i kirlilik limitinin üzerindeki ortamlarda yaşamlarını sürdürüyor.
Artık hepimiz biliyoruz.
Dünyanın ve insanlığın ihtiyacı hızlı ve radikal bir yol değişikliğidir. Bu radikal değişiklik içinse bütün eşitsizlikleri ve adaletsizlikleri bir arada görmemiz ve bütüncül bir çözüm sunmamız gerektiğine inanıyoruz. Bir araya gelerek yaşam hakkını, sadece insan için değil gezegenimizi paylaştığımız bütün türler için savunmaya ihtiyacımız var.
Bugün bu koalisyonu kurmamıza ve harekete geçmemize neden olan iklim krizinin nedeni; insanın emek gücü de dahil, doğanın her parçasını metalaştıran endüstriyalizm ve kapitalizmdir! Bizleri; açlık, savaş, yoksulluk, göç, eşitsizlik ve ekolojik yıkıma maruz bırakan krizin çözümünü, halkların dayanışması ve birlikte mücadelesi ile bulacağımıza inanıyoruz.
Gezegenin geleceği için karbon emisyonunu sıfırlama hedefiyle radikal politik adımların derhal atılması gerektiğini biliyor ve bunun mücadelesini veriyoruz. Türkiye bu yönde ilk olarak ilkeleri net bir iklim kanunu hazırlamalıdır. İklim adaleti, enerji demokrasisi, sosyal adalet, toplumsal cinsiyet eşitliği, gelecek nesillerin sağlıklı bir çevrede yaşam hakkı bu kanunla teminat altına alınmalıdır. Bu kanun toplumun her kesiminin katılımı ile hazırlanmalıdır. Atılacak en önemli adımlardan birisi de ekosistemle barışık yerinde ve yerel yenilenebilir kaynaklardan enerji eldesine geçilmesi, kömürden çıkış olarak tarih belirlenmesi ve adil dönüşüm politikalarının hazırlanması gerekliliğidir.
Bizler COP26 süresince verilen her taahhüdün takipçisi olacağız. Bu taahhütler uyarınca atılacak her adımın samimi ve hedefe ulaşmadaki etkinliğini sürekli olarak izlemeye ve uyarılarımızı seslendirmeye devam edeceğiz.
Bu kapsamda iklim adaleti için mücadele eden herkesi enternasyonal dayanışmaya çağırıyoruz.
Artık hepimiz biliyoruz! Bilmekten öte, yaşıyoruz…
Bugün iklim adaleti için, doğa için, yaşam için eylemdeyiz! Birlikte yaşam için mücadeleyi ve dayanışmayı büyütüyoruz.