Van’ın Çatak ilçesinde bulunan Çataksuyu (Sortkin) Çayı üzerinde 2020 yılında kurulan ve faaliyete başladığı günden sonra yakınlardaki balık tesislerinde yaşanan balık ölümleri ile çevreye verdiği zararlarla gündeme gelen Gökkartallar Enerji Elektrik Üretim Limited Şirketi ‘ne ait “Saral-3” isimli HES’in faaliyetlerine dönük açılan “Yürütmeyi durdurma” davası sonuçlandı. Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) olumlu raporunun kriterlere uygun hazırlanmadığını belirten mahkeme, raporu iptal etti ve kararın taraflara tebliğinden bir ay sonra yani 28 Nisan’dan itibaren faaliyetlere son verilmesi gerektiği yönünde karar verdi.
Sortkin Çayı üzerindeki HES’in faaliyete geçmesi ile ilk olarak deredeki su seviyesi düşmeye ve balıklar ölmeye başladı. Bölgedeki alabalık tesislerinde de ciddi zararlara neden oldu. Bunun üzerine Alabalık tesisi sahibi Orhan Mantaş, HES için yürütmeyi durdurma ve maddi tazminat davası açmıştı. Balık tesisinin yanı sıra bölgede bulunan Işıklı ve Elmalı Köyü sakinleri de HES’ten olumsuz etkilendi.
Mantaş’ın, 2020’nin Kasım ayında faaliyete geçtikten sonra doğaya ve canlılara verdiği zararlarla sürekli gündeme gelen Gökkartallar Enerji Elektrik Üretim Limited Şirketi ‘ne ait “Saral-3” isimli HES’e karşı “Yürütme durdurma” davası sonuçlandı. Santral hakkında daha önce verilen ÇED olumlu raporu iptal edildi ve 28 Mart ile 28 Nisan tarihleri arasında HES faaliyetinin durdurulması gerektiği yönünde karar verildi. Verilen karar Doğu Anadolu Bölgesi için bir ilk mahiyeti taşıyor.
Avukat Karay: Santral Sadece Tesislere Değil bir Bütün Olarak Çevreye Zarar Veriyor
HES faaliyetlerinin balık tesisine ve çevreye verdiği zararları yargıya taşıyan avukatlar Yılmaz Karay ve Berrin Dinçer dava sürecine ve sonucuna ilişkin İklim Haber’e değerlendirmede bulundu. Konu hakkında konuşan Karay, ÇED raporunun iptaline dönük yaptıkları başvuru sırasında birçok sorunla karşılaştıklarını söylüyor. Santralın sadece Alabalık Tesisine değil bir bütün olarak çevreye büyük zararlar verdiğini belirten Karay şöyle devam ediyor: “ÇED raporunun iptali için açtığımız davada birçok sorunla karşılaştık. İlgili kurumlardan evrak temini ile ilgili sıkıntı yaşadık. Davayı açmadan önce tespitler yaptık. Bu tespitte ilk olarak müvekkilimize ait olan alabalık çiftliğine verilen zarara ilişkin çalışmalar gerçekleştirdik. Yaptığımız keşiften sonra söz konusu santralın sadece alabalık çiftliğine değil bir bütün olarak çevreye zararlar verdiğini gördük. Balıkların geçiş güzergahına, dere yatağına, iklim yapısına verdiği tahribatlar hat safhadaydı. Bunları gördükten sonra ÇED raporunun iptaline dönük bir başvuru yapalım dedik.”
Devlet Su İşleri’nden (DSİ) talep ettikleri su anlaşması evrağının gelmesinin ardından ÇED olumlu raporunun mevzuata uygun hazırlanmadığını tespit ettiklerini dillendiren Karay, zaman kaybetmeden raporun iptali için dava açtıklarını ifade ediyor: “DSİ’ye başvuru yaptık faaliyeti yürüten özel firmanın kim olduğunu öğrenmek için 2 ay sonra verdikleri cevapta su anlaşmasını gönderdiler. Gönderilen evraklarda söz konusu firmanın ÇED olumlu raporlarında ÇED kriterlerine uygun davranmadığını tespit ettik ve ivedilikle Van 4. İdare Mahkemesi’nde dava açtık. Dava süreci biraz uzun sürdü ve yıpratıcıydı. İlk incelemesi bile dört ay sürdü. Bu süreçte baraj faaliyetlerine devam etti.”
Mahkemenin davayı süreden reddetmesi üzerine başvuru yaptıkları Danıştay 6’ıncı Dairesi’nin ÇED raporunun ilgili kurumlar tarafından askıya çıkarılmadığını tespit ettiğini ve dosyayı yeniden değerlendirilmek üzere yerel mahkemeye gönderdiğini aktaran Karay, şu ifadelere yer veriyor: “Bir ara dilekçelerimize ret verdiler. Dilekçelerdeki usule ilişkin eksiklikleri giderdik. Yürütücü firmayı tespit ettikten sonra davayı yeniden revize ettik. Daha sonra mahkeme davamızı süreden reddetti. Bu süreçte biz Danıştay’a temyiz talebinde bulunduk. Danıştay devamında ilgili kurumlardan belli evraklar istedi. Giden evraklarda Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın ÇED olumlu raporunu askıya çıkarmadığı ortaya çıktı. Danıştay da kararın yeniden değerlendirilmesine karar verdi ve dosyayı geri gönderdi. Dosya Van 4. İdare Mahkemesi’ne geldi tekrar. Burası da bozma ile geri dönen dosyaya yeniden esas vererek incelemeye başladı, davamızın süresine ilişkin değerlendirmesini yaptı. Danıştay’ın aldığı kararı takip ederek söz konusu ÇED raporunun ne Van Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü bünyesinde ne Çatak Kaymakamlığında ne de muhtarlıkta askıya çıkarılmadığı tespit edilerek burada usule uygun işlem yapılmadığı, bu nedenle bizim dava açma süremizde 2015 yılında verilen ÇED olumlu raporunun yeniden verilemeyeceği sonucuna varıldı.”
İkinci Kez Keşif Yapıldı
“Mahkeme tüm bunların sonucunda yeni bir keşif kararı aldı. Bilirkişi ile beraber keşif mahallindeyken bile HES suyu kesti. Dere yatağında hiç su bırakılmadığını, balık geçişlerinin belirlenen usule uygun olmadığını, oradaki iklim yapısının tahrip edildiğini, atık deposunun olmadığını ve dere yatağına hafriyatın döküldüğünü kendi gözleriyle gördüler ve kayıt altına aldılar. Daha sonra bunu mahkeme de gördü” sözlerini kullanan Karay, yaşanan ihlallerin keşif sırasında bir kez daha kayıt altına alındığına dikkat çekiyor.
Karay, konuşmasının devamında asıl amaçlarının HES’in verdiği çevresel zararlar olduğunu dile getiriyor: “Amacımız sadece HES’in balık çiftliğine verdiği zarar değildi, onunla ilgili ayrıca bir dava açtık zaten. Asıl amacımız HES’in orada verdiği çevresel zararları ortaya koymaktı. Derede canlı kalmamıştı, ağaçlar yeşermiyordu, bitki örtüsü zarar görmüştü.”
“23 Mart’ta karar taraflara tebliğ edildi. Ancak süre 28 Mart’ta başladı. 28 Nisan itibarıyla idarenin mahkeme kararını yerine getirme zorunluluğu var. Hem valiliğe hem de Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’ne üst yazı yazdık. Karar doğrultusunda hareket ederek faaliyetlerin durdurulmasını istedik. Eğer durdurulmazsa suç duyurusunda bulunacağız” değerlendirmesinde bulunan Karay, normal süreçte 28 Nisan tarihinde sürenin dolduğunu ve nihai karar çıkana kadar santralın faaliyetlerini durdurmak zorunda oluğunu hatırlatıyor ve Danıştay’ dan aleyhte bir karar çıkması durumunda ise santralın nihai karar çıkana kadar faaliyetlerine devam edebileceğinin altını çiziyor.
ÇED yönetmenliğine ve Çevre Koruma Kanununa atıfta bulunan Karay şu sözlerle devam ediyor konuşmasına: “Canlıların yaşaması için can suyu bırakmaları lazım. ÇED yönetmenliğinde Çevre Koruma Kanununda su canlıların geçişlerinde toplam kapasitenin %10’undan az olmayacak şekilde su bırakılmalı deniliyor. Kaldı ki HES’in kurulduğu alan işletme için yetersiz. Kurak dönemlerde suyun debisi 2 cm ile 0.5 cm arasına kadar düşebiliyor, en güçlü olduğu dönemlerde ise 20 cm’yi geçmiyor. Suyun tamamını kullandıkları için deredeki canlıları yok oluyor. Hakim ve mahkemeyi takdir etmek lazım. Toplum olarak baskı altında olduğumuz bu süreçte vicdani bir karar verdiler. Hakkın tecelli edilmesi yönünde büyük adımdı. Umarım Danıştay da bu yönde karar verir ve iptal edilen ÇED’e dönük kararı onaylar.”
Doğu Anadolu Bölgesi’nde İptal Edilen ilk ÇED Raporu Oldu
Karay, konuşmasının sonunda ÇED olumlu raporunun iptal edilmesinin Doğu Anadolu Bölgesi için bir ilk olma özelliği taşıdığı bilgisini veriyor: “İlgili kurumlardan aldığımız bilgiye göre söz konusu davamız; lehe sonuçlanan ilk dava ve iptal edilen ilk ÇED olumlu raporu oldu. Umarım artar. Sadece hukuki olarak mücadele etmek yetmez , toplum olarak da mücadele etmek lazım sonuçta bu topraklar ve bu coğrafya bizim.”
Çev-Der Başkanı Kalçık: “Yürütme Durdurma Kararına Rağmen Suyun Gaspı Devam Ediyor”
Son olarak konuşan Van Tarihi Eserleri Koruma, Araştırma ve Geliştirme Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kalçık ise bir kişiye tahsis edilen santralın faaliyetleri sonucu canlı organizmanın yok olduğunu, çevrenin büyük zararlar yaşadığını ifade ediyor: “Şu an Van’ın simge yerlerinden olan Kani Spi (Beyaz Su) üzerindeyiz. Bu su Çatak’ın irsaliye hattıdır hem de bu güzelliğin kaynağı durumunda. Burada birçok balık tesisi ve yüzlerce vatandaş yaşıyorken bir kişiye tesis edilen HES ile beraber hem canlı organizma yok oluyor hem doğa harikası dere katlediliyor. Üretici arkadaşların açtığı yürütme durdurma davasını kazanmalarına rağmen hâlâ su gaspına devam ediliyor. Suya kelepçe vurularak üretim sürdürülüyor. Bir kişinin faydası uğruna binlerce canlının zarar görmesi, yüzlerce vatandaşın zarar görmesi kabul edilemez. Acilen hukuka uyulması ve faaliyetlerin durdurulması lazım. Bu suyun tüm canlıların ortak kullanımın açılması gerekiyor.”
Kaynak: www.iklimhaber.org