Marmara Denizini bekleyen büyük tehlike

Geçtiğimiz yıl Marmara Denizi'ni etkisi altına alan müsilaj yüzeyden temizlense de tehlike halen devam ediyor. Bandırma 17 Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı, Marmara Denizi'nin halen daha soğuyamadığını ve müsilaj tehlikesinin yeniden kapıda olduğunu ifade etti.

Marmara Denizini bekleyen büyük tehlike

Marmara Denizi’nde geçtiğimiz aylarda suyun yüzeyini ve derinlerini saran ve “Deniz Salyası” olarak bilinen müsilaj her ne kadar yüzeyde temizlense de denizin derinliklerinde sinsi bir düşman gibi bekliyor. Bandırma On yedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı, İhlas Haber Ajansı’na yaptığı açıklamada, müsilaj yoğunluğunun denizin yüzeyinden 8 metre derinliğe kadar olan kısımda hafiflediğini, ancak 8 metre ile 22 metre arasında, yani denizin derinlerinde aşırı alg çoğalması olduğunu belirtti.

Bandırma On yedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı Marmara Denizi’ni bekleyen tehlikeler konusunda bir kez daha uyararak Marmara Denizi’nin Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edilmesine dair Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sunulmak üzere hazırladığı teklifi ise isabetli bir yaklaşım olarak değerlendirdi. Prof. Dr. Sarı, “Nisan ayından bu yana çok yoğun bir müsilajla karşılaştık. Aslında müsilaj geçen sene Kasım ayından itibaren vardı. Bahar aylarında yoğunlaşıp yaz aylarında devam etti. 17 Ağustos itibarıyla yüzeyde ve su kolonunda müsilaj kalmadı. Müsilajla mücadele kapsamında 6 Haziran 2021 tarihinde Çevre Bakanımız 22 maddeden oluşan Marmara Denizi Çevre Koruma Eylem Planını açıkladı. Bu planın en önemli eylemi Marmara Denizi’ne bir koruma statüsü kazandırılması idi. Şu anda Marmara Denizi’nin özel çevre koruma alanı ya da bölgesi ilan edilmesi ile ilgili çalışmanın bu planla ilişkili olduğunu değerlendiriyoruz ve çok heyecan verici, memnuniyet verici bir şey. Marmara’yı korumayı ve bundan sonra Marmara’da müsilaj görmemesi istiyorsak Marmara Denizi’ne bir koruma statüsü kazandırmamız, bir şemsiye koymamız gerekiyor. Ondan sonra onun altında özel koruma bölgeleri, tür koruma alanları oluşturabilelim. Onun için çok yerinde ve isabetli bir yaklaşım. Umarım ki bu süreç vakit kaybetmeden hızlı bir şekilde gerçekleşir ” dedi.

“ALG çoğalması var”

Marmara Denizi’nde müsilaj tehlikesinin yeniden kapıyı çalabileceği Kasım ayı için uyarılarda bulunan Prof. Dr. Sarı, ” Müsilaj birden bire ortaya çıkmıyor. Biz müsilajı deniz yüzeyine çıktığı Nisan ayında fark ettik. Halbuki 2020 yılının Kasım ayından bu yana denizde müsilaj vardı zaten. Bu nedenle geçmiş yıllardaki tecrübeleri de dikkate alarak diyoruz ki, Kasım ayında yeni bir müsilaj oluşma ihtimali çok yüksek. Zira nedenlerini ortadan kaldırmadık. Müsilaja neden olan şartlarda bir değişiklik yok. Nedenler değişmeden sonuç neden değişsin. Yaptığımız incelemeler ne yazık ki şunu gösteriyor. Şu anda yoğun bir alg çoğalması var. Su kolonunda 8 metreden itibaren başlayan 22 metreye kadar devam eden, görüşün çok az, alg çoğalmasının çok yüksek olduğu bir alan var. Henüz müsilaj yok çok şükür. Ama müsilaj oluşmadan önce algler çoğalıyorlar ve ondan sonra müsilaj salgılanmaya başlıyor. Bundan kaygı duymaya devam ediyoruz. Umarız ki, önümüzdeki dönemde müsilaja neden olan üçlü tetikleyici dediğimiz küresel iklim değişikliğine bağlı sıcaklık artışı, kirlilik ve durağan deniz şartlarından en az birisi devreye girer, yani kırılır ve böylece müsilaj oluşumu engellenmiş olur. Aksi halde yeniden müsilajla karşılaşma durumumuz çok yüksek” dedi.

“Müsilaj zehrli değil”

Müsilaj sorununun ortaya çıktığı ilk günlerden bu yana vatandaşların kafasındaki en önemli soru işaretlerinden biri olan “Marmara Denizi’nden çıkan balık yenebilir mi?” sorusunu da yanıtlayan Prof. Dr. Sarı; “Balık tüketimi ile ilgili olarak yetkili organ Tarım ve Orman Bakanlığı. Bu Bakanlığın altında Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü var, Gıda Kontrolü Genel Müdürlüğü var. Bu otoritelerin sürekli olarak vatandaşı aydınlatıcı bilgiler vermesi gerekiyor. Şu anda neden bu kadar çekimser davranıyorlar anlamış değilim. Bu soruların muhattabı akademisyenler değil, bu otoritelerdir. Bizim düşüncemiz şu. Müsilaj doğal bir madde. Zehirli, zararlı bir madde değil. Tarım Bakanlığı’nın birimleri sürekli olarak Marmara Denizi’nin çevresinde analizler yapıyorlar. Eğer balık tüketimi zararlı görülürse emin olun ki, derhal açıklama yapacaklardır. Eğer açıklama yapılmıyorsa normal şartlarda balık tüketirken biz neye dikkat ediyorsak aynı özeni göstererek balık tüketmeye devam etmemiz lazım. Diğer taraftan devletin yetkili otoriteleri dışında Tarım Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Çevre Bakanlığı gibi yetkili otoriteler dışında hiç kimsenin sözüne itibar etmesinler. Uzmanlığı kendinden menkul televizyonlarda, orada, burada konuşan Fen Bilimci, Gök Bilimci, Asabiyeci, Cildiyeci; bunların görüşlerine itibar etmesinler. Devletin yetkili otoritelerinin yapacağı açıklamalara baksınlar” şeklinde konuştu.

Marmara soğuyamıyor, musilaj kapıda

Müsilajı oluşturan üç tetikleyiciden biri olan küresel iklim değişikliğine bağlı sıcaklık artışı ve ortadan kalkmayan diğer etkenler nedeniyle Marmara Denizi’nin halen soğuyamadığına dikkati çeken Prof. Dr. Mustafa Sarı, “Şu andaki gidişat halen daha Marmara Denizi’nin soğuyamadığı yönünde. Uzun yılların ortalaması alındığında sıcaklık halen daha 1,5 derece daha yüksek. Önümüzdeki aylar ümit ederiz ki böyle olmasın. Marmara Denizi ümit ederiz ki soğusun. Marmara Denizi soğursa hem Karadeniz’den gelecek olan bir balık göçü gerçekleşir ve balıkçılık daha verimli hale gelir hem de müsilaja etken olan üç tetikleyiciden biri devre dışı kalmış olur. Gidişat pek onu göstermiyor. Üzgünüm” diye konuştu. (İHA)

Artüz'den korkutan müsilaj açıklaması: "Berbat durumda"

Marmara’da müsilaj tehlikesi sürerken Hidrobiyolog Artüz, kirlilikle ilgili mücadele yürütülmediğine dikkat çekti: Ergene’den 11 aydır deşarj devam ediyor. Sonuçta Ergene hâlâ kirli, Marmara Denizi’ni de berbat ettik.

Marmara'nın kirlenmesindeki en büyük etkenlerden biri de pek çok kimyasal atığı içinde barındıran Ergene Nehri için yapılan arıtma tesislerinin tüm atıklarını Marmara'ya bırakması. Analiz edilen Ergene Nehri’nde siyanür, kurşun, bakır gibi ağır metaller tespit edildi. Uzmanlara göre nehir suyu tam anlamıyla kanalizasyon suyuna dönmüş durumda.

Marmara Denizi’nin son durumunu değerlendiren Hidrobiyolog Levent Artüz, “Ne yazık ki berbat durumda. Hiç ara verilmeden gittikçe artan bir tempoda kirletilmeye devam ediliyor” sözleriyle durumun vehametini ortaya koydu. Artüz, yapılan deşarjın Ergene’nin kirliliğine çözüm olmadığını ifade ederek şöyle konuştu:

“Akarsuyumuzu kirleten kimyasal bazlı bu atıkları, ‘biyolojik arıtma tesislerinde’ arıttığımızı iddia edip Marmara’ya basıyoruz. Eğer gerçekten arıtıyorsak neden tekrar nehre kazandırıp hem nehrin temiz akmasını, hem de bu suyun tarımda kullanılmasını sağlamıyoruz? Tekirdağ açıklarından 47 metre derine yapılan deşarj 11 aydır devam ediyor. Sonuç; Ergene hâlâ kirli, Marmara Denizi’ni de berbat ettik. Bu işin mantığını anlayan biri varsa lütfen bana da anlatsın. Ergene gün geçtikçe daha da kirlenecek, Marmara Denizi berbat olacak. Bunca yatırıma ne gerek vardı? Dünyanın en kirli akarsularından biri olan Ergene Nehri kirletici unsurlarına 50 kilometre yol kat ettirip, Tekirdağ açıklarından Marmara Denizi’ne basıyoruz, yani taşmış bardağa bir kova daha kirletici ekleme çabasındayız. Diğer yapılan deşarjlar da cabası.”

Deniz anaları kıyıda

BirGün'den Dilara Şimşek'in haberine göre, geçen günlerde İzmit Körfezi kıyılarına binlerce denizanası vurdu. Artüz, Marmara kıyılarında görülen balık ölümlerinin Ergene deşarjının bir sonucu olduğunu kaydetti:

“Bu olgular, zaten kirletilmiş bir ortamın göstergeleri olarak, 32 senedir gittikçe artan boyutlarda Marmara Denizi’nde gözleniyor. İzmit Körfezi’nde ölenler sadece denizanaları da değil, denizanaları hareket kabiliyeti düşük canlılar; ortamdaki değişikliklere tepki verip terk edemiyorlar ve ağırlıkla bu canlıların ölümünü görüyoruz. Ancak bunlar ile beraber balıklar başta olmak üzere farklı canlıların da öldüğünü biliyoruz. Ağırlıkla Ergene deşarjı etkisi bu bölgeye ve üst su kütlesine ulaştı ve dayanabilen türler kaldılar, dayanamayanlar ya o bölgeyi terk ettiler ya da denizanaları gibi birçok canlıda gözlendiği gibi öldüler.”

Çözüm girişimi yok

Artüz, kirlilikle ilgili bir mücadelenin yürütülmediğini dile getirerek, “Bir uygulamayı yeterli veya yetersiz bulabilmek için ortada bir uygulama olması gerekir. Varsa da böyle bir uygulama, ben bilmiyorum. Bundan 2-3 ay önce müsilaj olgusunun teşviki ile bir eylem planı açıklandı. Bugüne kadar bu planda sözü geçen unsurlar ile ilgili hangi düzenleme yapıldı, hangi yönetmelik düzenlendi? Bırakın onları hangi kanun hükmünde kararnameyle acil bir girişimde bulunuldu?” dedi.