1950’lerden bu yana sanayileşmenin ve nüfus artışı baskısının etkisinde olan Marmara Bölgesi, 1980’lerden itibaren tüm ekonomik ve sosyal gelişmeye damgasını vuran neoliberal politikaların, sermayenin kazancını ön plana çıkaran ranta ve talana dayalı çarpık kentleşmenin, betona dayalı yoğun inşaat faaliyetlerinin ve tüketimin devamlı teşvik edilmesiyle ağır tahribata uğramıştır. Buna bağlı olarak Marmara Denizi, arıtılmadan denize verilen evsel ve endüstriyel kimyasal atık sular yüzünden yoğun kirlilik baskısı altındadır. Bunlara yasadışı olmasına karşın trol ve gırgırlarla sürdürülen vahşi endüstriyel balıkçılık eklendiğinde, 100 yıl öncesinin benzersiz Marmara Denizi ekosistemi bugün oksijen oranının çok azalması ve tür çeşitliliğinde ciddi kayıplar nedeniyle can çekişmektedir.
Marmara Yaşasın grubu tarafından organize edilen ve İklim adaleti koalisyonu’nun desteklediği Marmara Kervanı, deniz ekosistemini yıkıma uğratan nedenleri kamuoyuyla paylaşmayı ve çözüm yolları üretmeyi amaçlayan yolculuğuna 26 mayısta İstanbul’da başladı ve Marmara çevresindeki ekokırım suç mahallerini inceleyerek, 29 mayısta yine İstanbul’da tamamladı.
Kervanın ilk durağı olan Marmara Ereğlisi’nde, Marmara Ereğlisi Çevre Derneği gönüllüleri ile birlikte Kınıklı deresinin Sultanköy Plajı’nda denize döküldüğü yer incelendi. Çok güzel bir kumsalı ve çevresinde yazlık evler bulunan bölgede, sanayi tesislerinin atık sularıyla kirletilen Kınıklı deresinin, plajda önemli kirliliğe neden olduğu gözlendi. Ardından Kervan, Marmara Ereğlisi Çevre Derneği gönüllüleri ile birlikte Çorlu’ya doğru yoluna devam etti. Sayıları bugün 2000’in üzerinde olan ve 10’dan fazla Organize Sanayi Bölgesi’nde bir araya getirilen endüstriyel tesislerin atık sularıyla artık bir nehir olma özelliğini yitiren ve yoğun kokusu nedeniyle civarında solumakta güçlük çekilen Çorlu çayının kirliliği görüntülendi. Nehre komşu Sağlık(!) mahallesinde yerel halkla yapılan görüşmelerde kanser ve solunum yolu hastalıklarının çok sık görüldüğü vurgulandı. Kervan, Ergene Derin Deniz Deşarjının yapıldığı sahil şeridine de gitti, ancak Devlet-Özel ortaklı bir şirket tarafından işletilen derin deşarj alanı, bir jandarma tümeni konuşlandırılarak askeri alana dönüştürüldüğünden girişe izin verilmedi.
Ertesi gün incelemelerine Karabiga’da devam eden kervan burada Biga Ekoloji ve Yaşam Platformu, Kapıdağ Dayanışma Platformu, Bandırma Demokrasi Platformu üyeleri ile buluştu ve birlikte Balıkçı Barınağı ziyaret edilerek, buradaki balıkçıların sorunları hakkında bilgi alındı, yasaklanmış olmasına karşın troller ve gırgırla yapılan avcılığın küçük balıkçılara ve balık türlerinin azalmasına yönelik zararları balıkçılar tarafından dile getirildi.
Kömürlü Termik Santrallerin hava ve su varlıkları üzerinde yoğun kirliliğe sebep olduğu Biga’da, Alarko-Cengiz ortaklığı olan Cenal Elektrik A.Ş. Termik Santrali önünde Biga Ekoloji ve Yaşam Platformu ile Kazdağları Ekoloji, Kapıdağ Dayanışma Platformu, Bandırma Demokrasi Platformu tarafından pankart ve dövizler eşliğinde basın açıklaması okundu. Karabiga bölgesinde termik santraller, günde 3,8 milyon m3’e yakın soğutma suyunu Marmara Denizi’nden almakta ve sıcak, kirli suyu tekrar denize deşarj etmektedirler. Bu uygulama, deniz suyunun ısınmasında ve denizin kirletilmesinde önemli ölçüde sorumludur. Termik santral soğutma sularının Marmara’ya deşarjı acilen yasaklanmalıdır. Ardından Aksaz’a gidilerek bir diğer deniz kirliliği unsuru olan İÇDAŞ Çelik Enerji Tersanesi görüntülendi. Kervan daha sonra İÇDAŞ Termik Santrali üzerinden Bandırma’ya yöneldi.
Bandırma yolu üzerinde kervana Güney Marmara Dayanışması katıldı ve Marmara Denizi’ne dökülen Gönen çayında incelemede bulunuldu. Başta deri sanayisi olmak üzere endüstriyel atık sularla “çok kirli su” olarak nitelenen Gönen çayı, halen tarımsal sulamada kullanılmakta, bu durum yetiştirilen ürünlerde ciddi sağlık risklerine yol açmaktadır. Ardından Beyköy’de, köylülerin elinden alınan 1.sınıf tarım arazilerinde yapımına başlanan Metal İhtisas OSB inşaatı görüntülendi. Balıkesir-Çanakkale çevre planlarına aykırı olarak yapımına başlanan bu OSB, Marmara Denizi kirliliğini ve bölgedeki nüfus baskısını önemli oranda arttıracak, Kapıdağ ve Manyas Kuş Cenneti’ndeki biyolojik çeşitliliği yok edecek, bölgenin sınırlı su kaynaklarını tüketecek, verimli tarımsal üretime darbe vuracak, sonuç olarak gıda arzındaki sorunlar artarak devam edecektir.
Kapıdağ yarımadasına geçen kervan, bölgede Kapıdağ Dayanışma Platformu ile birlikte Marmara Denizi’nin bir diğer kirletici unsuru olan Bağfaş Gübre Fabrikası’nı görüntüledi ve Kyzikos harabelerine yakın bölgede, bu antik medeniyet hakkında Kapıdağ Dayanışma Platformu tarafından açıklama yapıldı ve Kyzikos medeniyetinin sonunu getiren deprem tehlikesine dikkat çekildi. Bandırma Meydanı’nda Güney Marmara Dayanışması bileşenleri tarafından okunan basın açıklaması sonrası, Marmara Denizi kirliliğiyle mücadele konulu bir forum düzenlendi. Ardından kervan Bursa Su Kolektifi’nin katılımıyla Bursa’ya doğru rotasına devam etti.
Ertesi gün Kervan, Bursa Su Kolektifi ile birlikte Bursa Nilüfer çayında ve Nilüfer’in bir kolu olan Deliçay’da farklı noktalarda incelemelerde bulundu ve Bursa Su Kolektifi tarafından pankart ve dövizler eşliğinde basın açıklaması okundu. Uludağ’ın eteklerinden doğan ve Bursa’nın içinden geçip, Karacabey’de denize dökülen Nilüfer çayı adeta bir atık su kanalına dönüşmüş durumda! Uygun şekilde arıtılmayan evsel ve endüstriyel atık sular yüzünden 4.seviye olan “çok kirli su” tanımına giren Nilüfer çayına, önce şehrin doğusundaki OSB’lerin, ardından batı tarafındaki OSB’lerin kirli atık suları boşaltılıyor, ayrıca arıtma sonrası oluşan çamurlar da Nilüfer çayına veriliyor! Şeftali bahçeleriyle ünlü, verimli Bursa ovasında, halen Nilüfer çayından tarımsal sulamadan yararlanılıyor ve bu durum ciddi sağlık risklerini beraberinde getiriyor, zira bu seviyede kirletilen sularda sucul canlı yaşamı mümkün olmamakta, buradan su içen hayvanlar yaşamını yitirmekte, bu su ile sulanan tarım arazilerinde yetişen meyve ve sebzelerde toksik maddeler bulunabilmektedir. Bu nedenle tarımsal sulamada kullanılmamalıdır. Sözde arıtma yapan Yeşilçevre Atık su Arıtma Tesisi’nin deşarj noktasındaki kirlilik te kervan tarafından görüntülendi. Oysa yetkililer, Bursa Su Kolektifi’nin bu konudaki sürekli sorgulama ve şikayetlerine, evsel ve endüstriyel atık su arıtma tesislerinin çalıştırıldığı ve uygun arıtmanın yapıldığı şeklinde yanıt veriyorlar!
Kervan, İzmit Körfezi’ne doğru yoluna devam etti ve Yalova Çevre Platformu gönüllüleri ile bir araya gelerek, Yalova’da verimli tarım alanları üzerinde üretim yapan Aksa Elyaf Fabrikasının önünde, devam eden kapasite arttırma faaliyetleri hakkında bilgi aldı. Ardından panoramik körfez görüntüsü izlenerek tersaneler bölgesi görüntülendi; Bölgede çok sayıda ve yan yana dizili tersaneler, giderek içeriye doğru ve kıyı boyunca genişleyerek tarım alanları ve kıyılarda tahribata neden oluyorlar, ayrıca çok miktarda su tüketiyorlar ve kimyasal atıklarıyla deniz suyunda kirliliğine yol açıyorlar. Kervan Kocaeli’ni geçerek, Körfez’de panoramik tepe üzerinde sanayi tesisleriyle kuşatılmış İzmit Körfezi’ni görüntüledi, Kocaeli’nde ekoloji mücadelesi veren örgütlerden hava ve su kirliliği ile sağlık sorunları hakkında bilgi aldı; 16 OSB ve 34 adet limanla Türkiye’nin kimya sanayi üretiminin 26%’sını karşılayan Kocaeli’nin hava ve su varlıkları, sanayiye ek olarak limanlardan kaynaklanan çok ağır bir ekolojik yıkımla karşı karşıya. Bunların sosyal hayattaki bedelini yerel halk yüksek orandaki kanser ve solunum yolu hastalıkları ile ödüyor. Bu duruma rağmen yeni sanayi tesislerine ve kapasite artırımlarına izin verilmekte, yıkımların kümülatif etkisi katlanarak artmaktadır! Kirli atık sulara ek olarak liman ve sanayi kuruluşları denizde dolgu ve dip tarama faaliyetleriyle, sıcak ve kirli soğutma sularının boşaltılmasıyla deniz ekosistemine ciddi tahribat vermektedirler. Körfez rotası Dilovası’nda bulunan Dilderesi’nde yapılan incelemelerle tamamlandı. Dilderesi de Marmara çevresinde sürekli görüntülenen, sucul varlıkların atık su kanalı olarak kullanılmasının diğer bir dramatik örneği; sanayi yoğun olan Dilovası’ndaki endüstriyel tesislerin kimyasal atık suları arıtılmadan nehre veriliyor, yoğun kirlilik ve kokunun hâkim olduğu dere, bir fosseptik çukuru muamelesi yapılan Marmara Denizi’nde son buluyor.
Kervan yolculuğunun son günü, Marmara Denizi kirliliğinden büyük oranda sorumlu olan mega kent İstanbul’a ayrıldı. İstanbul Kanalı projesinin güzergahı üzerindeki Sazlıdere’de yapılan ilk basın açıklamasında, Kuzey Ormanları’nda ağır tahribata yol açan mega projelerin Marmara Denizi’nde yaratacağı yıkım dile getirildi ve kanalın deniz ekosistemine vurulacak son darbe olduğu vurgulandı. Ardından Yenikapı’ya geçerek, Ön Arıtma tesisi önünde basın açıklaması yapan kervan ekibi, 1989 yılında Yenikapı’dan başlatılan Derin Deniz Deşarjıyla birlikte Marmara’daki kirliliğin önemli boyutlara ulaştığını ve aslında arıtma olarak nitelenemeyecek bu uygulamanın bugün de İstanbul’daki evsel atık suların 60%’ını kapsadığını dile getirdi. Kadıköy Ön Arıtma tesisi önünde yapılan basın açıklaması sonrasında kervan, son uğrak yeri olarak deniz ekosisteminin sosyal yaşantısında çok önemli rol oynadığı Adalar’dan Burgazada ‘ya geçti ve adalı dostlarla birlikte düzenlenen foruma katıldı. Forumda Marmara ekosistemini korumak için ileriye dönük eylem planları tartışıldı. Evsel atık suların ileri biyolojik arıtma sonrası, endüstriyel atık suların da tesis bazında kimyasal arıtma sonrası geri kazanılarak kullanılması gerektiği, Marmara Denizi’nin arıtılsa dahi atık sular için alıcı ortam olmaya uygun olmadığı ve su fakiri olan Türkiye’de suyun hoyratça tüketiminin durdurulması gerektiği vurgulandı. 18 adalı yurttaşın Ergene Derin Deniz Deşarjına karşı açtıkları dava hakkında bilgi alındı.
Marmara Kervanı, tüm Marmara’yı kuşatan yoğun sanayi baskısı ve ona bağlı artan nüfusun karasal ve sucul ekosistemler üzerinde yol açtığı ağır tahribatın sonuçlarını ve bu tahribatın bedelini doğrudan sağlıklarını yitirerek ödemek zorunda bırakılan yerel halkın sorunlarını belgeleme imkânı sağladı. Kervan Marmara etrafında yol alsa da, aslında farklı bölgelerde aynı olguyu gözlemledi; Bizlere dayatılan ve sessizce itaat etmemiz beklenen, sermayenin güdümündeki neoliberal düzen, verimli tarım alanlarını, temiz yeraltı ve yerüstü su varlıklarını tüketmekte, kirletmekte, temiz hava, temiz su, sağlıklı gıda haklarımızı elimizden almaya yeltenmekte ve Marmara denizini pervasızca, sorumsuzca bir ölü denize dönüştürmekte, yıkıma uğratmaktadır. Gerek proje, gerekse işletme aşamalarında, kanun ve yönetmelikler toplumun değil sermayenin çıkarlarını savunacak şekilde uygulanmaktadır.
Bu bağlamda Marmara Denizi’nin yaşatılması için verilecek mücadele dayanışmayla yol almalı, bir bölgede yaşanan ekolojik yıkıma, yereller bir araya gelerek karşı koymalıdır. Deniz ekosisteminin yıkımıyla, karasal ekolojik tahribat ve yerel halkın sosyal yıkımları birlikte ele alınmalı, bütüncül bir mücadele ağı örülmelidir. Tabandan gelen bir kamuoyu oluşturularak, tüm sorunlar yüksek sesle dile getirilmelidir.
Marmara Kervanı, ekokırım suç mahallerini yerinde belgeleyen Marmara Yaşasın Grubu için eylemlilik anlamında güzel bir başlangıç oldu. Karşımızdaki devlet destekli sermayeye karşı gücümüz, Anayasal güvence altındaki temiz ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkımıza hep birlikte sahip çıkmaktır. Yolumuz açık olsun!