Erol DEMİR

Erol DEMİR

eroldemir@yesilgunebakan.net

Ebru Sanatı

Ebru sanatını ben şöyle tanımlıyorum: Boyalarla suyun dansı. Bu dansın nerde baslayacağını sen belirlersin, duracağı yeri belirleyemezsin. Bu sanatın geçmişi 1400‘lü yıllara kadar uzanmakta. O zamanlar ve sonraki yıllarda kitap ve süsleme alanlarında kullanılmış, günümüzde de az da olsa devam etmekte.

Ebruyla tanışmam Istanbul’da,  orta okul yıllarında oldu. Şehzadebaşı‘nda  ZEVK CİLTEVİ’ne kitaplarımı kaplamaya gidiyordum. Bozdoğan Kemeri‘nin hemen dibindeydi . Aynı zamanda  o bölgenin otantik yapısı da ilgimi çekiyor ve fırsat buldukça ara sokaklarında kaybolmak bana başka bir duygu veriyordu.

Cilt evinde amcamın bazı kitaplarını ciltlerken, özel kağıtlar kullandığını gördüm.  Sordugumda; Ebru kağıdı olduğunu söylemisti. Sözkonusu kağıtların herbiri farklı desenlerle bezenmisti. Genellikle dış kapakları eskimiş Kuran-ı Kerim ve elyazması kitapların iç kapağında kullanılıyordu. Bu kitapların Süleymaniye Camii‘nin kütüphanesindeki tarihi kitaplar oldugunu öğrendikten sonra, kütüphane müdürüne giderek nasıl yapıldığını sormuştum. Ortaokula giden bir çocuğun merakı hoşuna gitmisti. Müdür, bu sanatın çok az kişi tarafından tatbik edildiğini ve matbalarda ofset baskıların yapılmasıyla birlikte, ilginin azaldığını dile getirmişti.

Muhafazakar çevrenin son yıllarda bu alana ilgi duyması, sanırım tarihi nedenlerden. İlkokularda resim derslerinde öğreltildigini duyuyorum. Ebru sanatına bu kadar ilgi duyulması sevindirici. Sanatın ideolojisi, dini, milleti olmaz, onun amacı; insanları duygulandırmak, düşündürmek, daha iyiye, güzele, doğruya yöneltmektir bence.

Konumuza dönelim.  Karamustafa Grafik Evi‘nde çalışırken,  Grafik Sanatçısı Sadık Karamustafa, resim yapmaya ilgin var mı diye sordugunda,  Ebru sanatı öğrenmek istediğimi söyleyince,  neredeyse unutulmak üzere olan bu alana ilgi duymamı şaşkınlıkla karşılayıp, hemen başlamamı önermişti.  Ama ben,  bir türlü ilk adımı atamamıştım.

Uzun yıllar sonra, bir gün Yeşil Ev‘de Bahar arkadaşımızın elindeki rengarenk kağıtları görünce, ‚Ebru mu yapıyorsun ?‘ diye aniden sormuştum. Böyle bir soru ile karşılaşacağını ummadığı için şaşıran Bahar, Berlin’de Ebru sanatı yapan bir atölye olduğunu ekleyince, bukez şaşıran ben oldum. Çocukluğumdan beri hayalim olan sanata böylece ilk adımı atmış oldum. Yardımlarından dolayı Mine Hoca‘ya (MG Kunstgalerie) burada teşekkür ederim.

Atölye calışmalarım yaklaşık iki yıl sürdü. Zaman buldukça evde de Ebru icra ediyorum. Ancak,  verimli bir çalışma grupla birlikte olur. İnsan kendini disipline edip, diğer arkadaşların deneylerinden faydalanıp daha anlamlı eserler ortaya koyabilir.

Ebrun‘un boyasının hazırlanmasından, kağıdın üzerine aktarılmasına kadar bir çok aşamadan geçmesi gerekiyor. Toprak un haline gelene kadar ezilir ve suyla karıştırılıp, içine bir miktar sığır ödü karıştırılarak 15 gün bekletilir. Daha sonra deniz lalesinden yapilan kitre suyla karıştırılarak süzüldükten sonra tekneye aktarılır ve istenilen kıvama getirilinceye kadar karıştırılır. Hazırlanan boyalar at kılından fırçayla suyun yüzeyine damlatılır. Akabinde bu sıvı özel yapım ve emici özelliği olan kağıda aktarılır. Ebru yapılan alan tozdan arındırılmış olmalı ki teknenin üzerine düşen küçük bir toz tanesi yaptığınız çalışmayı berbat hale getirmesin.

Ebru çalışmaları Tasavvuf müzigi eşliğinde yapılıyor. Bu durum,  insanın ruhunu dinlendirip, daha sakin düşünmesini sağlıyor. Teknenin başına geçtiğinizde, fırçayı elinize alıp, boyanın tekneye serpilmesi ve  arka planda Tasavvuf müzigi ruhunuzun derinliklerine iştirak ettiğinde, suyun yüzeyinde boyanın dansı baslıyor. Ruhun serinligi tekneye , güzelliği kağıda yansıyor.

 Ebru Sanatı’nın yanısıra doğa fotograflari çekmek bende bir tutku haline geldi. Hemen her hafta sonu Berlin dışına çıkarak uzun yürüyüsler yapiyorum, bolca fotograf çekiyorum. Büyük bir fotograf arşivim oldu. Bazen bana can yoldaşım, eşim Selma eşlik ediyor, arada bir de diğer dostlar. Kimse gelmezse, yalnız başıma doğaya gidiyorum.  Bir ağacın altına oturup,  yanımdan hiç ayırmadığım kitabımı çıkarıp bir müddet okuyorum, sonra havanın, ışığın durumu uygunsa fotograf makinamı çıkarıyorum. Ebru ve fotograf çalışmalarımı fırsat ve imkan bulursam sergilemek istiyorum.

Not: Bu yazı www.telefaxx.com sitesinden alındı.