Doğa, iklim krizinin oluşmasının asli sorumlusu insana gittiği yolun doğru olmadığını, Karadeniz bölgesinde sel ve heyelanla, Marmara Denizinde müsilajla, Ege ve Akdeniz bölgelerinde göllerin, nehirlerin kurumasıyla meydana gelen kuraklıkla hatırlattı… Hatırlatmaya devam ediyor. 24 Ocakta Yurdun büyük bölümünde başlayan ve yaşamı olumsuz etkileyen kar yağışı sonunda yaşananlarla ilgili düşüncelerimi yazmak için bir hafta geçmesini bekledim. Kar yağışı ile ilgili neler söylenmedi ki, son 36 yılın en çok kar yağışı alınan yılı olduğundan tutun, beyaz bir felaket olduğuna, karın bereket getirdiğine dair olumlu, olumsuz birçok söz söylendi… En önemli konular yine hiç konuşulmadı. İklim krizinin, fosil yakıtların kullanımının yanında ormanların ve canlıların yok edilmesinin sonucu oluştuğu söylenmedi. Gelecek yıllarda ılıman iklimin ortadan kalkacağı söylenmedi. Bilim insanları krizin önü alınmazsa dünyada sıcak-soğuk iklimin hakim olacağını bunun da bir çok olumsuzluğu beraberinde getireceğini, daha ekstrem hava olaylarının yaşanacağına işaret ettikleri görmezden gelindi. İklim krizine ayak uyduran leyleklerin bu yıl alışılmış göç zamanı dışında Ocak ayında Anadolu’ya geldikleri (1) yerel basın dışında hiç yazılmadı…
Bu günkü yazımda işin politik yanını görmezden gelerek böyle olumsuz doğa olaylarının ileriki yıllarda daha da sık yaşanacağını ve alınması gereken önlemleri anımsatmaya çalışacağım. Yazılarımı okuyanlarınız anımsayacaktır, üretmeden tüketen bir ülke, savaş, kuraklık, sel, aşırı kar yağışının olduğu olağanüstü zamanlarda parası olsa bile halkını doyuracak besin ürünlerini, ulaşımda ve ısıtmada kullanılan enerji kaynaklarını alamayabileceğini hep yazdım… Dışa bağımlılıktan kurtulmak için, yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının devreye sokulmasını. Bu yapılırken doğayla dost teknolojilerin tercih edilmesini, havanın, suyun, toprağın ve ormanların korunması gerektiğini ısrarla belirttim… 2021 yılında Karadeniz bölgesi hariç diğer bölgelerinde çekilen kuraklıktan sonra gelen yağışlar çiftçinin ve üreticinin yüzünü güldürdü. Ocak ayının son haftasında yurdun büyük bölümünde etkili olan yağmur ve kar yağışları gölleri, barajları doldurdu, nehirler eski günlerdeki gibi gürül gürül akmaya başladı herkesin yüzü güldü. Kentlerin susuzluk sorunu şimdilik ortadan kalktı. Bu bolluk bizi yanıltmaz umarım…
Kar yağışı bize bir gerçeği daha hatırlattı. Bir ülke, yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına sahip değilse? Sebze, tahıl ve meyve üretimi yeterli değil, ithalata dayanıyorsa? Ormanları yok edilmişse? Hayvancılıkta geri kalmışsa? Yeterli besin ve enerji stoku yoksa? Halkının hali perişan demektir… Peki, yaşanan olumsuzlukların kökünde ne yatıyor dersiniz? Hemen söyleyeyim; iklim krizi, fosil yakıtların kullanılmaya devam edilmesi, orman varlığının yok edilmesi, krizin geldiğini görerek doğayla dost olmayan teknolojilerin kullanılması. Havanın, suyun, toprağın kirletilmesi yatmaktadır… Türkiye yeteri kadar maden, kömür, petrol, doğal gaz yataklarına sahip olmasa da onları aratmayacak doğal enerji kaynaklarına sahiptir. Bunları kısaca sayarsak, Hidrolik güç, jeotermal, rüzgâr enerjisi ve Güneştir… Yerli ve yenilenebilir enerji kaynakları doğru ve akılcı kullanıldı mı? Ne yazık ki kullanılmadı. Maden, mermer aramak ve çıkarmak için yapılan çalışmalarda dağlar delik deşik edildi, ormanlar yok edildi. Yasa gereği eski hale getirilmesi gereken alanlar olduğu gibi terkedildi… Birinci sınıf tarım arazileri kentleşmeye açıldı, JES ve RES kurularak işgal edildi. İklim krizinin hâkim olduğu bu günlerde insanın en çok ihtiyaç duyacağı; temiz hava, içilebilir su, tarım yapılacak toprak ve iklimi yumuşatıp su döngüsünü düzenleyecek ormandır. Bunu unutmayalım…
(1): https://www.aydinparagraf.com/genel/yilin-ilk-leylegi-golbent-e-geldi-h11675.html
Not: Bu yazı ilk oarak www.aydinparagraf.com 'da yayınlanmıştır.