Filistin’deki çatışmaların kökeni...ve barış1
ABD'nin dünyada "kaos" yaratarak Rusya ve Çin'e karşı hegemonyasını sürdürme stratejisi, Biden Yönetimi ile başlamadı. Emperyalist politikasının teorik temelleri, tarihindeki yayılmacı aşamasına ve Soğuk Savaş yıllarına kadar uzanır. Ancak, tek kutuplu ekonomik, politik ve askeri dünya düzenini yirminci yüzyılın 90'lı yıllarında kurdu. Amerikalı neo-muhafazakarlar, dünyanın her alanında Amerikan hegemonyasını hakim kılmak için başarılı politikalar izlemelerine rağmen 21. yüzyılın ilk on yılında, ABD’nin tek kutuplu hakimiyeti sarsılmaya başladı.
Savaşlarla Amerikan imparatorluğunu korumak, birincil hedefi olmaya devam ediyor. Ve Biden ile yeni muhafazakarlar iktidarın dizginlerini ellerinde tutuyorlar. Bunu başarmak için, nerede ve nasıl olursa olsun, barbarca bir savaşı çıkarmaya hazırlar. Bunu doğrulamak için Filistin’e Ukrayna’ya, Suriye’ye, Afganistan’a ve dünyanın birçok köşesinde neler olduğunu görmek yeterlidir.
Amerikalı neo-muhafazakarlar, ulusal büyüklüğü sadece hegemonya ile sınırlı tutmuyorlar, aynı zamanda tek kutupluluğu stratejilerinin ana eksenine yerleştirdiler. Bu da onlar için dünya hegemonyasını sürdürmek ve tek gerçek güç olmak anlamına geliyor. Bu nedenle liderliği, askeri gücün sürekli caydırıcı ve önleyici kullanımına dayanmaktadır.
Bu nedenle, ABD hegemonik gücünü koruyabilmesi için BM’leri etkisizleştiriliyor, NATO’yu ise daha saldırgan hale getiriyor. Bununla da kalmıyor gerekli gördüğü zaman ve yerde müdahale etme hakkını koruduğu gibi askeri gücünü genişleterek militarist stratejiyi her alana yayıyor. Filistinlileri her gün katleden İsrail'e arka çıkma nedeni budur.
Yeni muhafazakarlar, bildiğimiz "Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi" (PNAC) adlı bir düşünce kuruluşunu 2000’li yıllarda kurdular. PNAC (Amerika'nın Savunmasını Yeniden İnşa Etmek). Tek kutuplu dünya düzenini korumak ve genişletmek ve Amerika'nın küresel liderliğini gelecekte genişletmek için bir strateji. Ya da başka bir deyişle, "Amerikan krallığını" garanti altına almak ya da belki de askeri üstünlüğüne dayanarak büyük Amerikan imparatorluğunu kurmak.
Ancak bu strateji, öne sürülen ilk strateji değildi. 1996'da Temiz Mola. ABD krallığını Güvence Altına Almak İçin Bir Strateji daha geliştirilmişti. ABD Savunma Bakanlığı stratejiyi o dönemin başbakanı Benjamin Netanyahu'ya hitaben yazdı. Son derece düşündürücü ve açıklayıcı olan başlığı: "Siyonist krallığı" güvence altına almak için "yeni koşullar" sıralanıyordu.
Yeni muhafazakarlar PNAC’ta Siyonist krallığı savunmayı daha da geliştirdiler. Filistinlilere ve diğer Arap ülkelerine karşı sert bir çizginin ABD'nin stratejik çıkarlarına en uygun olduğuna dair inançlarının ifadesinden başka bir şey değildir.
Geliştirilen stratejiler iki "krallığı" onaylamak anlamına gelir. Ya da başka bir deyişle, "Amerikan krallığının" dünya hegemonyasını, yani ABD emperyalizmi, müttefiki "Siyonist krallığın" bölgesel saldırganlığı aracılığıyla Ortadoğu'daki hegemonyasını güvence altına almak. Stratejinin hedefleri arasında ikisi dikkat çekicidir.
· Bitmeyen savaşlar; dünyanın tüm bölgelerinde birden fazla ve uzun süren savaşlar başlatmak
· ABD hegemonyasına karşı herhangi bir potansiyel rakibin, özellikle de "gelişmiş sanayileşmiş ülkelerin" ortaya çıkmasını engellemek.
Başka bir deyişle, dünyanın önde gelen gücü olarak kalabilmek ve hem kendisi hem de müttefikleri için yoksul ülkelerin doğal kaynaklarının siyasi engeller olmaksızın sömürülmesini garanti altına almak için ABD savaşa başvurmak zorunda kalacak. Bunu yapmak için, Ukrayna’da olduğu gibi NATO’nun etki alanını genişleterek askeri güçlerini yeniden inşa ediyor ve güçlendiriyor.
Eylül 2002'de Kongre, meşru müdafaa ilkesi altında sözde "Ulusal Güvenlik Stratejisini” onayladı. Bu, ABD'nin uygun gördüğü her yerde tek taraflı olarak güç kullanma hakkını kendisine verildiği anlamına gelir. Yasal açıdan sert eleştirilen bir politika, yasadışı kabul edilmesi bir işe yaramadı. Ayrıca, Irak ve Suriye'de olduğu gibi, aslında bir işgale yasallık kazandırılmış oldu.
Ortadoğu’daki Siyonist krallık ABD’nin global politikasının bir uzantısıdır. Gazza’nin surlarla çevrilmesi, ablukaya alınması, aralıksız bombalanması ve şimdilerde savaş ilan edilerek işgal girişimi tek kutuplu emperyalist/Siyonist savaşların bir devamıdır.
Günümüzde savaşlarda haklı ve haksız taraf kalmamıştır. Şiddetin ve savaşın her türüne karşı barışı savunmadan bu bitmek bilmeyen savaşlar durdurulamaz, ABD emperyalizminin savaş makinası kırılamaz. Hamas’ın füze saldırılarını alkışlamak, Türkiye’nin Rojova’yı bombalamasına sessiz kalmak, Ukrayna savaşında taraf tutmak savaşların sürmesini istemek anlamına gelir.
Türkiye’nin ilericileri, bağımsız bir barış hareketi organize edebilirse, Filistin ve Kürd halklarıyla enternasyonal dayanışmanın en somut örneklerini sergileyebilir, milyonları barış için alanlarda buluşturabilir.
1Nicola Hadwa ve Silvia Domenech’in “İki Krallık; ABD ve İsrail”, Rebelion. 7.10.2023