AKP neden girdiği hemen her seçimden galip ayrılıyor? Buna aşağı yukarı verilecek cevaplar belli; kitleleri etkilemeyi bilen bir lidere sahipler, genel sağ-milliyetçi ve dini söylevlerinin toplumda bir karşılığı var, son on senede devlet bankaları ile fonlanan el değiştirmeler neticesinde medyanın büyük bir bölümü ellerine geçti, gerektiğinde dini her vakfı, her derneği ve nerdeyse her bir Mevlüt merasimini kendi propaganda vesilesi yapan bir etkileşim ağına sahipler vs.
2023 Milletvekilliği ve Cumhurbaşkanlığı Seçimleri Cumhur İttifakının zaferi ile sonuçlandı. Seçimlerin sonuçlanmasının akabinde Millet İttifakının küçük partileri elde ettikleri vekilliklerin kendi güçleri ile elde edildiği konusunda kamuoyunu ikna etme gibi bir çabaya giriştiler. İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener ise çıtayı daha yükseğe koydu; daha önce mecliste grup kurmaları için 15 milletvekilinin CHP’den İyi Parti’ye geçmeleri hakkında “Ölene kadar Kemal Beye minnettar olacağım. Kendisi bizim aileye emanet” diyen Sn. Akşener seçimden sonra “CHP’den aldığımız 15 vekil hayatımın en büyük pişmanlığımdır.” demeye başladı.
Bu çıkışları kendilerine malzeme çıkmış gibi bir hevesle köpürten yandaş/muhalif bir kesim olduğu gibi, otoriter rejimlerde iktidarla mücadelenin ancak farklı görüşlerdeki partiler arasında kurulacak iş birlikleri ile mümkün olabileceğini belirterek seçim sonrasında Millet İttifakı partileri arasında oluşan gergin havaya dair endişelerini dile getirenler de var. Netice itibarıyla yerel seçimlere az süre kala ortalık toz duman.
Sağ/sol siyasi görüş dağılımında %60 sağ - %40 sol gibi bir dağılım olduğu kabul edilir. Türk Tipi Cumhurbaşkanlığı Sisteminin getirilmesi ile partiler seçimlere ittifaklar yoluyla girme durumunda kaldı. İttifak veya koalisyonlarla ülkeyi yönetmeye talip olma ve yönetme öyle dünyada görülmemiş deneyimler falan değil. Dünyanın birçok gelişmiş ülkesi uzun sürelerdir koalisyon hükümetleri ile yönetiliyor ve bizdeki gibi krizler görülmüyor. Ancak, yazılı protokollere uyma, kararları seçilmiş kurullarda alma, öngörülebilir ve de hesap verebilir olma gibi demokrasilerin olmazsa olmaz kuralları bizim siyasi partilerimizde maalesef gelişmiş ülkelerde olduğu gibi işlemiyor. 83 Darbe Anayasasının parti liderlerine hediye ettiği sonsuz yetkiler söz konusu çünkü.
Millet İttifakı Partileri biraz da bu durumu bildikleri için seçimler öncesinde her şeyi mutabakata bağlama güdüsü ile hareket ettiler. Bu da çok hantal bir görüntü verilmesine neden oldu. “Kazanılacak aday” çıkışları ve masadan kalkma, oturma krizleri derken de bugünlere geldik. Seçimlerin ardından da “bu vekiller zaten bizlerin hakkıydı”, “yerel seçimlere kendi adaylarımızı çıkartacağız” çıkışları geldi.
Söz konusu %60’a %40 durumuna bir de 50+1’ dayatan Türk tipi başkanlık sistemi de eklenince farklı siyasi görüşten partilerin ittifakla ortak hareket etmelerini zorunlu kıldı. 2023 seçimleri ise bu birlikteliğin beklenen iyi sonucu vermediğini herkese gösterdi.
Hayatta 2+2’nin her zaman 4 etmeyeceği söylenir. Farklı siyasi eğilimlerden parti ve kişilerle seçim sathı mahalinde aceleyle yapılan iş birlikleri belli ki murat edilen sonuçları vermiyor.
Bu karmaşa içerinde Cumhuriyet Halk Partisi kuruluşunun 100. yılını kutluyor. Tüm tartışma ve moral bozuklukları geride bırakıp hüküm süren otoriter iktidarla rekabete girişmek diğer tüm partilerden önce Kurtuluş Savaşı cephesinde kurulmuş koca çınara düşüyor.
Sadece seçimlerden seçime aktive edilen parti örgütleri ile bu organize gericilikle başa çıkmak mümkün olmadığı gibi toplumun farklı kesimlerine ulaşmak da mümkün olamıyor.
Uzaklardan model-örnek aramaya gerek yok. AKP seçim çalışmalarına başlarken sadece parti örgütlerini değil, koskoca bir yapıyı da harekete geçiriyor. Geleneksel olarak CHP’ye yakın oldukları malum olan Sivil Toplum Örgütleri de dahil olmak üzere birçok toplumsal yapıyı da bu aydınlığı daim kılma mücadelesinin birer paydaşı haline getirmek gerekiyor. Bu yapıları aktive edebilecek bir yerden yeni bir siyaset örmek mümkün ve gerekli.
Toplumun farklı kesimlerine el uzatmak, dinlemek, beslenmek çok önemli. Yeter ki atalete düşmeden halk kesimleri ile direkt ilişkinin yolları aransın.