Geçen hafta medyanın gündemini İstanbul halkının sevgilisi, can dostu, İBB’nin kadrolu köpeği “Boji’ye” tramvay koltuğuna pisledi diye kurulan kumpas oluşturdu. Kumpası kuran kişi ya da kişilerin hedefi konusunda çeşitli iddialar ortaya atıldı, yorumlar yapıldı, tahminlerde bulunuldu. Kumpası kuran kişilerin amacının ne olduğu, kimi hedef aldığı tartışıldı, değerlendirmeler yapıldı. Bu yazı yazılmaya başladığı ana kadar kumpasçıların kim oldukları ve amaçlarının ne olduğu henüz belirlenmedi.
Yazılı ve görsel basında, sosyal medyada yer alan tartışmalara hiç girmeden, konuyu farklı bir açıdan ele alıp değerlendirmeler yapacağım…
İnsanın avcı toplayıcı yaşam sürdürdüğü dönemde, bundan 15.000 yıl önce evcilleştirildiği tahmin edilen köpek, o günden bu güne insanla birlikte yaşamış, can dostu ve en yakın yardımcısı olmuştur.
Avda av hayvanlarının izini sürmüş, onları insan avlaması için bulmuş. Beslediği sürü hayvanlarını yırtıcı hayvanlardan, evini yağmacılardan, hırsızlardan korumuş, çocuklarına arkadaş olmuş, onları tehlikelerden korumuş, gözleri görmeyen insanlara göz olmuş, patlayıcı ve uyuşturucu bulunmasına yardım etmiştir.
Evcil hayvan beslemek, onlarla dost olmak özveri ister, emek ister, sabır ister. Geçmiş yıllarda, biri çoban, biri kurt, biri seter olmak üzere üç köpeğim oldu. Hiç birisi yattığı yere veya evin içine pislemedi. Onlarla konuşurdum, beni anlarlardı, arkadaş gibiydik, sevildiklerini bilir, sevgime karşılık verirlerdi.
Köpeklerin öğrenme becerileri çok yüksektir. Onların 150 kelimeyi öğrenecek zekâya sahip oldukları bilimsel olarak anlaşılmıştır. Öğrenmeye ve eğitilmeye yatkın oldukları bilimsel olarak saptanmıştır. Sahiplerine ölümüne bağlıdırlar, sadakatları dillere destan olmuştur.
Yaşadığım deneyimlerimden daha fazlasını öğrenebileceklerini iyi biliyorum. Tanık olduğum, ilginç bir anımı sizlerle paylaşmak isterim. Köpeğiyle konuşan yaşlı bir avcıyı gören genç bir avcı; “Amca! O, senin sözlerini anlamaz boşuna konuşuyorsun!” Deyince, yaşlı avcı: “Benim sözlerimi anlamayacağını biliyorum, anlasın diye konuşmuyorum, ona Türkçe’yi öğretiyorum.” Cevabını verince genç avcı yaptığı yanlışı anlayıp özür dilemişti.
Dünyada 800 tür köpek ırkı olduğu sanılmaktadır. Her ırkın kendine ait özelliği, yaşam zincirinde görevi vardır ve insana sağladığı yarar değişiktir. Her iklimde Güney kutup bölgesi hariç dünyanın her yerinde yaşarlar, oralarda onlara rastlarsınız. Vahşi türleri Avusturalya ve Afrika’da yaşamaya devam etmektedir.
İnsana yararlı olan bu canlılar neden sokaklarda başıboş gezmekte hiç düşündünüz mü? Kentlerimizin sokaklarında başıboş gezen sahipsiz köpeklerin, bir zamanlar sahipleri vardı, sahipleri onları oyuncak olarak aldı, heveslerini alıp bıkınca acımadan sokağa attı. Özellikle sahil kasabalarında başıboş gezen köpekler, tatilcilerin, büyük kentlere dönerken terk ettiği canlardır.
Onları, kendilerinin veya çocuklarının hevesi için alıp sonrada sokağa bırakanlara bir çift sözüm var! “Ey kalpsiz insan, seni de aynı şekilde kullanıp sokağa atsalar ne hissedersin? Önce düşün sonra yanıt ver. Kabullenmezsin değil mi?” Onlarda size alıştıktan sonra sokağa bırakılmayı kabul etmiyor, yaşama küsüyorlar, yalnız kalmaktan korkuyorlar. Bunu yapmaya, onları üzmeye hakkınız yok!
Ağzı, dili, sahibi, barınacak yeri olmayan, derdini kelimelerle anlatamayan, insana zararı dokunmayan, tek arzusu, karnını doyurmak ve yaşamak olan bir canlıya komplo kuracak kadar küçülmüş insan! Sana söyleyecek söz bulamıyorum. İnsanın bu kadar alçalmasına, bir can dostuna kumpas kuracak kadar insanlıktan çıkmasına üzülüyorum
Bir de can dostlarını beslemek, korumak için çabalayan, kendisine yapılan saldırılara göğüs geren, yılmayan Şenay Beytaş’ın özverisini düşünüyorum. İnsanlık henüz ölmemiş diye seviniyorum.
Dünya sadece insana ait yaşam alanı değildir. Diğer canlılarla kullandığı ortak yaşam alanıdır. Onlar olmazsa insan ve yaşam olmaz! Bunu aklımızdan çıkarmayalım.
NOT: Bu yazı ilk olarak www.aydinparagraf.com da yayınlanmıştır.