“Koşma!” demeyin bana. Biliyorum ayaklarım, bacaklarım küçük. Ama en fazla, düşerim. Sadece dizim kanar. Hem annem öperse geçer ben biliyorum.
“Bırak onu!” deme bana abi. Biliyorum ellerim küçük. Tutamam kocaman şeyleri. Küçük parmaklarım güçsüz saramaz her şeyi. Ama en fazla bir sürahinizi kırarım. Sonra ağlarım affedersiniz.
“Terleme!” demeyin bana. Terliyken su içmek kötü bilirim. “Ciğerlerim küçük. çok acırmış” öyle dedi doktor teyze. Ama annem sararsa bedenimi, babam beklerse başımda sabah yine uyanırım unutursunuz.
“Yaramazlık yapma sakın!” demeyin bana. Ben çocuğum unutmayın. Farz edin ki kırdım camı, kapıyı, yırttım gazetenizi, ıslattım halınızı… Ne olur ki? Şimdi ben size şöyle gülerek baksam affedersiniz biliyorum.
Biliyorum çocuğum. Ayaklarım, ellerim ve kollarım küçük. Gülüşlerim de küçük ağlamalarım da. Biliyorum tek başıma bakkala bile gidemem. Siz olmasanız oyun oynayamam, futbol seyredemem ve bir bebeği bile giydiremem.
Biliyorum kocaman ayaklarım olsaydı ilk tankların frenine basardım. Ellerim büyük olsaydı asla basmazdım o tetiğe. Çekmezdim bir bombanın pimini.
Peki, ölmek için çok mu büyüğüm abilerim ablalarım.
Bir tankın paletlerinden kaçabilir mi minik ayaklarım
Bir kimyasal bombanın gazına dayanabilir mi bir bardak soğuk suya dayanamayan körpe ciğerlerim.
Hangi doktor teyzem tekrar birleştirir parçaladığınız körpe bedenimi.
Annem öpünce geçer mi ölümün soğukluğu. Isınır mı ayaklarım ve ellerim. Atar mı bir serçe yavrusu gibi çırpınan kalbim. Babam başımda günlerce beklese açar mıyım tekrar gözlerimi. Bakar mıyım onun nasırlı ve kutsal ellerine.
Peki, ölmek için çok mu büyüdüm amca. Bakkala gitmekten daha mı kolay ölüme gitmek. Neden ses çıkarmıyorsunuz? Neden susarsak bakıyorsunuz toprakta yatan bedenime. Neden "kalk" demiyorsun Ayşe teyzem. Ahmet amca neden "Kalk yoksa kırarım bacaklarını?” demiyorsun. Böyle sahipsiz zamansız ölmem yaramazlık yapmamdan daha mı iyi?
Peki, neden sığmıyorum kocaman dünyanıza? Neden sınırları bir suçlu gibi geceleri geçiyorum. Neden ülkenize, şehrinize, mahallerinize yakışmıyorum. Neden bir çöp poşeti gibi kapıların dışında tutuluyorum?
Peki, neden göz yumuyorsunuz bir lastik botla ölüme gönderilmeme. Ülkelerinizin politik ve sosyal çıkarları için koz olarak kullanılıyorum? Söyleyin abiler uçsuz bucaksız ülkelerinizde, dağlarınızda denizlerinizde payıma düşen cansız bedenimin karaya vurması mı?
Peki, dünyanın her yerinde beni neden öldürüyorsunuz. Neden en çok ben ölüyorum. Yoksa siz büyükler bizi sevmiyor musunuz?
Bir çocuk parkında salıncak sırasına girmek isterdik oysa. Burada cansız bedenlerimizi saymak yerine misketlerimizi saysaydık çok mu üzülürdünüz. Çok mu üzülürdünüz denizin tuzu ve plajlarınızın kumu üstüme yapışsa çok mu üzülürdünüz?
Abilerim, ablalarım, şimdi beni sardığınız bu beyaz bezden bebeğime gelinlik dikseydim annem yine ağlar mıydı? Sahi kocaman abiler ablalar, ben neden öldüm ki... Anne! ne olur öp beni... Belki yine uyanırım…