Dukas, 1400-1470 yıllarında yaşamış, İstanbul’un fethini yazan dört Bizans tarihçiden biridir. Anlattıkları, Vladimir Mirmiroğlu tercümesi ile Kabalcı Yayınları tarafından İstanbul’un Fethi adıyla yayımlanmıştır.
Dukas, kitabında Orhan Bey’den II. Mehmet’e kadar olan dönemi anlatır.
Elbette ki hemen her tarih kitabında olduğu gibi anlatılanlar olayların kendi taraflarından görünüşüdür. Kaldı ki, kitabın eldeki nüshaları orijinalleri değildir, dolayısıyla ne kadarının yazarın anlatımı, ne kadarının eklenti ya da değiştirme olduğu da tarihçiler arasında tartışma konusudur. Buna ragmen dönem hakkında çok değerli bilgiler içermektedirler.
DUKAS’IN ANLATIMIYLA OSMANLI-BİZANS VE DİĞER ULUSLARIN İÇİÇELİĞİ
Milli Eğitim tarih kitaplarına bakacak olursak Osmanlı ve Bizans’ın hep karşı kamplarda, sürekli birbirleriyle savaş halinde olduklarını düşünülür. Oysa bir aile gibi birlikte yaşamışlar, zaman zaman aynı tarafta, zaman zaman karşı taraflarda savaşmışlar. Zamanı gelmiş I. Bayezit’in oğullarının yaptığı anlaşmaya, kral şahitlik etmiş, zamanı gelmiş Bizans’ta çıkan anlaşmazlıklara Osmanlı karışmış.
Arada fırsat buldukça her padişah İstanbul’u kuşatmış ama fetihten önce de İstanbul Osmanlı’nın birçok kez girip çıktığı bir şehirmiş. İstanbul’da yaşayan türkler, müslümanlar, Osmanlı topraklarında yaşayan Bizans’lılar var.
I. Bayezid’ın oğlu Musa, padişah iken İstanbul’u kuşatır, yine Bayezid’in oğlu Mehmed (sonraki padişah), Bizans’la birlikte İstanbul’u savunmak üzere kardeşiyle savaşır.
O dönemde kral ve padişahın karşılıklı olarak oğul veya kardeşleri rehin olarak vermesi var. Kafası kızan elindeki rehineleri ya öldürüyor, ya da gözlerini çıkartıyor. Hatta isterse karşı tarafa “bakın sizin asıl kralınız-padişahınız budur” diye sürüyor.
Bu içiçelik sadece Osmanlı Bizans arasında değil, o dönemdeki bütün uluslar için geçerli. Türk olmak, Bizanslı olmak, Sırp olmak kimsenin umurunda olmamış. Herkes herkesle savaşırken, işine gelen herkesle de ittifak yapmış.
ORHAN DÖNEMİ
Kantakuzinos isyanından sonra Bizans Orhan’dan yardım ister. Onbin Osmanlı askeri Trakya’daki Kantakuzinos ile savaşmak üzere İstanbul’da ağırlanır. Sonrasında Bizans ordusuyla birlikte Kantakuzinos’la savaşırlar. Galip gelen olmaz.
Arkasından Kantakuzinos da Orhan’dan yardım ister. Kantakuzinos’un vaadleri daha çekici gelir ve Orhan Kantakuzinos’a beşbin asker yollar.
Kantakuzinos, Osmanlı askerleriyle birlikte İstanbul’a girer, kendisini imparator ilan eder.
Dahas sonra Kantakuzinos, İstanbul’da yerleşik Türk memurları tasfiye eder. Altını çizmek gereken şudur ki, İstanbul’da yerleşmiş ve devlet görevlerinde çalışan Türkler var:
“İmparator Kantakuzinos, saltanatta yalnız kalınca, ister Türk, ister Sırp olsun, başka ırktan olan idare memurlarını elinden geldiği kadar tebdil etti. Türkler, ikide bir karşı tarafa geçerek, Gelibolu yarımadasının köylerini zaptediyorlardı.”
I. MURAD DÖNEMİ
Murad’ın oğlu ile Ioannis’in oğlu ittifak yaparak babalarına isyan girişimi yaparlar. Murad bunu haber alıp oğlunun gözlerine mil çektirir. O dönem iktidar sahibi herkes herkesin gözlerine mil çektiriyor. Yine altını çizmek gereken şudur ki, hani iki ezeli düşman diye bellediğimiz Bizans ve Osmanlı şehzadeleri babalarına karşı birlik oluyorlar:
“Bu iki şehzadenin, birbiri ile görüşüp, ahbap olduktan sonra, babalarına karşı isyan ederek, Kunduzi’nin Murad'ın ve Andronikos’un da babası Ioannis’in yerine geçmek için ittifak ettiklerini Murad haber alıp, tahkikat yaptırttı. Binnetice işittiklerinin sıhhati tebeyyün ettikten sonra, oğlu Kunduzi’nin gözlerine mil çektirdi ve imparator Ioannis’e bir mektup göndererek, keyfiyetten haberdar etmekle beraber, bu sebepten dolayı oğlunun gözlerine mil çektirdiğini ve imparatorun da cürümde şerik olan Andronikos’un gözlerine mil çektirmiyecek olursa, aleyhinde harb ilân edeceğini bildirdi. Murad ile bir harbe tutuşmak istemediğinden veya aklının kısalığından oğlu Andronikos’un gözlerine mil çektirdi; bununla da iktifa etmiyerek Andronikos’un küçük yaşta olan ve ancak konuşabilen çocuğu Ioannis’e de aynı cezayı tatbik etti.”
I. BAYEZİD DÖNEMİ
İmparator, Bayezid’e haraç vermeyi kabul eder ve bununla birlikte Bayezid’in seferlerine destek olmayı taahhüt eder:
“Bayezid, Asyadaki küçük beylikleri ortadan kaldırarak, Bitinya, Frigia, Misia ve Karia’ya hâkim olduktan sonra, emelini ve gözlerini İstanbul’a dikti ve en önce Bizans imparatoruna elçiler göndererek, haraç vermesini ve düşmanları ile harbe tutuştuğunda imparatorun padişaha oğullarından birisini yüz askerle göndermeği taahhüt etmesini istedi. İmparator hiç bir kıraldan, aristokrat ve demokrat beylerden bir yardım görmediğinden, teklifleri kabul etti ve Bayezid Pamfilya (Antalya) taraflarına sefer yaptığı zaman, imparator işbirliği yapmak için, oğlu imparator Manuil’i, yüz askerle, iki defa gönderdi.”
Ioannis’in oğlu Manuel (sonraki imparator) Bayezid ile birlikte Türklere karşı sefere katılır. Evet, Türkün Türke karşı seferinde yanında Bizans kralının oğlu var:
“Bayezid Pamfilia’da Pergie şehrinde bulunan Türkler aleyhine sefer yapmak istediğinden, taahhüdünü ifa etmek üzere imparatoru davet etti. İmparator da muahede ahkâmına tevfikan, oğlu imparator Manuil’i yüz neferie gönderdi. “
Bayezid Manuel’i Bursa’da alıkoyar.
“Seferden avdet ettikten sonra, daha Manuil Bursa’da bulunmakta olduğu bir sırada, yezid, imparator Ioaıınis’e haber göndererek, Yaldızlı Kapı’da yeni inşa eylediği kaleyi hemen yıkıp, tahrip etmediği takdirde oğlu Manuil’in gözlerini çıkaracağım ve kör olarak İstanbul’a göndereceğini söyledi.”
İoannis ölür, Manuel kaçarak İstanbul’a gelip başa geçer.
Dukas’ın aşağıdaki ifadelerinden anlaşılabileceği gibi Bayezid döneminde İstanbul’da ticaret yapan müslümanlar var:
“Bunun üzerine Bayezid, imparator Manuil’e elçiler göndererek, İstanbul içerisinde Türklerin «kadı» tâbir ettikleri bir hâkimin daimî olarak bulunmasını arzu ettiğini bildirdi. Bu kadı, İstanbul’da ticaretle iştigal eden ve yahut o maksatla gidecek olan müslümanlar arasında meydana çıkacak olan muamelât ve ihtilâfları muhakeme ve hall-ü fasl edecekti.”
Bayezid’in ordusunda hıristiyanlar var:
“Bayezid’in kumandası altında bulunan Türk askerlerinin hepsi maaşlı olup, muhtelif cinslerden ve hıristiyanlardan ibaret ve miktarları onbini mütecaviz idi.”
Bayezid, Manuel’in yeğeni Ioannis’ten Silivri’yi ister. Yeğen İoannis zaten babasına ve kendine haksızlık edildiğini, tahtın varisi kendi iken mağdur olduğunu, bunun üzerine bir de Silivri’yi veremeyeceğini bildirir.
Bayezid bunun üzerine Ioannis ile işbirliği yaparak İstanbul’u talep etmeye başlar. İmparator Manuel köşeye sıkışır. İoannis, İstanbul dışında onbin Türk ile beklemektedir, yani Bizans’a isyan eden Bizanslılarla Osmanlılar aynı saftalar.
İmparator Manuil, gayet âkilâne ve müdebbirane bir karar verdi: O zaman onbin Türk ile beraber İstanbul haricinde bekleyen Ioannis'i çağırdı ve görüştü "ve yeminlerle yekdiğerine teminat verdiler.
Manuel ve yeğeni Ioannis anlaşırlar, Manuel tahtı yeğeni Ioannis’e birakır.
Timur ile savaşta Sırp kralının oğlu Stefanos 5000 askeri ile Bayezid’in yanındadır. Burada Timur’un ordusu ‘İskitler’diye geçmektedir.
“Lazaros'un oğlu ve Bayezid’in kayınbiraderi Stefanos, mağlûp olmamak için, beşbin mızraklı Sırp askerleri ile, îskitlere karşı cesaretle hücum etti.”
Stefanos’un Bayezid ‘in yanında savaşa katılması, 1. Kosava Savaşı sonunda Bayezid’in Lazaros’la yaptığı anlaşmaya dayanmaktadır:
“Sırp kıralı Lazaros’un ve Murad’ın katlinden sonra, hükümdarhğı eline alan Bayezid, Lazaros’un yerine kıral nasbolunan oğlu Stefanos ile müsalâha aktetti. İşbu sulh muahedesine göre, Sırplar Türklerin haraçgüzarı oldular. Teminat için ileri gelen bazı kimseleri Türklere rehine verdiler ve Türklerin yapacağı muharebelere, asker göndermek suretiyle, yardım etmeğe mecbur oldular.”
Sırbistan, savaşta yenildiği için Bayezid’e her savaşta ona destek olacağını taahhüt ediyor. Bunun sonucu olarak da Ankara Savaşına katılıyor. Paradoks şudur ki, düşmanına yenildiği için onun yanında savaşmak zorunda kalan bir ordu ya da komutan, düşmanının düşmanı ile canla başla mı savaşır, yoksa bu yükümlülükten kurtulmak için yanında savaştığı düşmanına karşı rakiple mi işbirliği yapar? “Kwai Köprüsü” filmi gibi bir durum. Stefanos birinciyi seçmiş ve Bayezid’in oğulları savaş alanını terkettiği halde savaşmaya devam edip, en son terketmiş.
BAYEZİD’İN OĞULLARI
Bayezid’in 5 oğlu; Süleyman, Mehmed, Mustafa, Musa, İsa’dır. Bunların herbiri Osmanlı tahtına çıkma zevkini tatmışlar. Hepsi kardeşlerine karşı başka devletler ile ittifak yapmışlar, yardım almışlar.
Mehmed ve İsa savaşır, İsa yenilir, Mehmed İsa’nın kafasını keser.
Süleyman Çelebi imparatordan yardım ister:
“Süleyman Çelebi, batı tarafına geçerek, İstanbul’a girdi ve imparatorun ayaklarına kapanarak, aşağıdaki ricalarda bulundu: «Ben senin oğlunum, sen ise benim babamsın. Bundan sonra aramıza ne fitne ve fesat, ne de rezalet girecek. Yalnız cetlerimden kalan yerler için beni «Trakya beyi yap» dedi. Henüz; rüşte erişmemiş olan kardeşlerinden birini ye Fatma Hatun adında bir yeğenini rehin olarak imparatora bıraktı. Bundan başka imparatora Selânik’i ve Zitnnio’ya kadar Strhnone nehri havalisi ile Mora’yı terketti.”
Musa, Sinop’da İsfendiyar’dan yardım ister, onun yardımıyla Ulah’a geçer, voyvoda Mirca ile görüşür, asker toplar.
Padişah olan Süleyman, Musa’nın üstüne asker yollar. Musa kazanır, Sofia’ya hakim olur.
Süleyman, Musa’nın Adrianupolis’e geleceği haberini alır ve İstanbul’a kaçmak üzere yola çıkar, yolda öldürülür. Osmanlı padişahının, kardeşine yenileceğini anlayınca kaçmak için ilk aklına gelen yer Bizans oluyor.
Musa tahta çıkar ve Sırmium’a sefer düzenler, Süleyman’ın Bizans’a bıraktığı yerleri geri alır, İstanbul’un fethi için hazırlıklar yapar. Ve İstanbul’u kuşatır.
İmparator Mehmed’ten yardım ister ve savaşı kazanırsa kendisini padişah yapacağını bildirir:
“İmparator Manuil, zalimin merhametsizliğini ve hıristiyanlar aleyhindeki şiddetli düşmanlığını nazarı itibara aldı ve henüz Bursa’da bulunan kardeşi Mehmed’e haber göndererek; Üsküdar’a gelmesini, oradan üç sıra kürekli kadırgalarla imparator tarafından İstanbul’a naklolunacağını, Allah'ın inayeti ve imparatorun yardımı ile, İstanbul’dan çıkarak, zalim ile harb etmesini istedi.”
“Şayet muharebenin talihi zalimin lehinde neticelenirse, İstanbul’un daima kendisine hüsn-ü kabul göstermeğe hazır bulunduğunu, şayet hâdiseler, arzu ettikleri gibi neticelenecek olursa, yani harb kendi lehinde neticelenirse, padişahlığı eline alacağını ve onun evlâdı gibi olacağım bildirdi.”
Mehmed ordusuyla İstanbul’da ağırlanır, Musa ile savaşır ve yenilip tekrar İstanbul’a sığınır. Yani, Türkler İstanbul’u kuşatıyor, kuşatmaya karşı Türkler İstanbul’u savunuyor.
“Mehmed Çelebi, imparatorun gönderdiği yukardaki haber üzerine, acele olarak ve kemal-i memnuniyetle, bütün kuvvetlerini alıp, Üsküdar’a geldi. İmparator ise Mehmed’in karşıya geldiğini haber alınca, evvelce hazırladığı kadırgalarla karşı tarafa geçti. Mehmed ile mülâki olarak, aralarında yeminli sözler alıp verdikten sonra, Mehmed’le beraber İstanbul’a geçti. İmparator Mehmed’in İstanbul’a gelişi şerefine üç gün şenlik yaptıktan sonra, dördüncü günü Mehmed, bütün askerleri ile beraber, az bir miktarda Bizanslı kuvveti alıp, şehirden çıktı ve Musa ile çarpışarak, mağlûp oldu ve şehre sığındı”
Mehmed, Musa ile bir daha savaşır ve yine yenilir, yine Bizans’a sığınır.
Üçüncü savaşı Mehmed kazanır, Musa bataklıkta ölür.
Mehmed, Edirne’ye gelip tahta oturur. Bizans ve çevre hıristiyan beyliklerle barış anlaşmaları yapar.
II. MURAD DÖNEMİ
Mehmed, diğer iki oğlunun imparatora emanet edilmesini vasiyet eder.
“Mehmed hastalanınca, (veziri olan) Bayezid’i davet ve son arzularım ihtiva eden vasiyetnamesini tanzim etti. Bayezid’e (vezir) dedi ki: «Bana nasıl kul olarak sadakatle çalışmış isen, oğlum Murad’a da o şekilde sadakatla çalışmanı, benden kalan beyliği kendisine teslim etmeni ve babasının sarayına yerleştirmeni emrediyorum.” Diğer iki çocuğunun da imparator Manuil’e teslim edilmesini ve imparatorun bu iki çocuğa vasi olmasını ayrıca emretti. Mehmed, âdetleri olduğu üzere, Murad’ın iki küçük kardeşini boğmak istemesi korkusu ile —ki korktuğu başına geldi—, bunların imparatora teslim olunmasını vasiyetnamesinde yazmış idi.”
Daha sonra imparator, Murad’dan iki kardeşini emanet olarak vermesini ister, Murad kabul etmez.
Bunun üzerine imparator, kendisinde rehin olan Bayezid’in oğlu Mustafa ile Cüneyd’i devreye sokar. (Cüneyd Bey, Aydınoğulları Beyliği’nde zaman zaman iktidar olmuş, döneminde hemen herkesle ittifak yapıp ihanet etmiş birisidir.)
Öte yanda Bayezid’in oğlu Mustafa, imparatora yeterince vaad ve rehin vermiştir. Manuel Mustafa’yı padişah yapmak ister. Bunun için Aydınoğlu Cüneyd’i da yanına çeker.
“işte o zamanlarda, görülen müstacel lüzum üzerine imparator Manuil on kadırga hazırlıyarak, Dimitrios Leondarios’a tevdi etti, İstanbul’dan Limnos adasına gönderdi. Limnos’ta nefyedilmiş bulunan Mustafa’yı ve ismi çok defa geçen Cüneyd’i alarak, kadırgalardaki askerî kuvvetlerle beraber, Gelibolu yarımadasına çıkarılmalarını ve Mustafa’yı, evvelce irtihal etmiş olan Bayezid’in hakikî oğlu ve babasından kalan şehir ve vilâyetlerin umumî varisi olarak, Trakya hükümdarlığına yerleştirilmesini emretti ve bu emir yerine getirildi.”
Mustafa ve Cüneyd, Gelibolu’yu zapteder. Murad, vezir Bayezid’i Mustafa’nın üstüne yollar. Vezir Bayezid’in ordusu Mustafa tarafına geçer, bunun üzerine vezir Bayezid teslim olup af diler. Cüneyd, Bayezid kendi damadının husyelerini kestirmiş olduğundan intikam olarak onun kafasını keser. Kardeşi Hamza’yı affeder. Özetlersek, Osmanlı padişahının amcası, Bizans ve Aydınoğlu Cüneyd ittifak yapıp Osmanlı ile savaşırken Osmanlı ordusu da ittifak tarafına geçer.
Mustafa padişah olarak Edirne’ye girer.
Mustafa ve Cüneyd, Dimtrios Leondarios’la Gelibolu’nun sahipliği konusunda tartışırlar ve Gelibolu’yu vermeyeceklerini söylerler.
Dimitrios, İstanbul’a döner. İmparator çok kızar. Murad’a Murad’ın iki kardeşinin rehin verilmesi karşılığı anlaşma teklif eder. Murad da İstanbul’a elçi yollar. İki çocuğun verilmesini kabul etmez.
Murad ve Mustafa Lopadion (Ulubat) da karşılaşır. Cüneyd’in kardeşi Hamza da Murad tarafındadır. Hamza aracılığıyla Cüneyd’e vaadler verilir. Cüneyd yine döneklik yapıp Mehmed tarafına geçerek savaş alanını terkedip İzmir’e gelir ve Aydınoğlu Mustafa ile savaşıp İzmir’i alır. Bunun üzerine Mustafa da savaş alanını terkeder.
Mustafa Gallipoli’ye gelir. Murad da gelir. Murad Phokai’deki Francialı’lardan yardım ister. Murad ve Francialı’lar Mustafa’yı yener. Yani Türkler ve Fransızlar Türkleri yenerler. Mustafa Adrianupolis’e, oradan da Ulah memleketine kaçar.
Öte yanda Murad’ın yanında da Fransızlar ve İtalyanlar var:
“Murad Edirne’ye giderken beraberinde şarktan ve garptan çok miktarda askeri vardı. Bir de yanında Ioannis Adurno, (Adurno’nun 800 Francia’lı silahşörü vardı) gemiilerin kaptanları ve iki binden fazla siyah tunçtan mamul zırh giyinmiş İtalyan askerleri vardı.”
Murad, Mustafa’yı yakalatıp idam ettirir.
“Nihayet, Mustafa’yı Murad’ın huzuruna getirdiler, o da Mustafa'nın bir câni gibi umumî bir meydanda asılması suretiyle idamım emretti. Bu suretle idam olunmak istenmesi, onun Osman'ın sülâlesinden, Bayezid’in oğlu olmadığını, halka karşı ispat için idi.”
MURAD’IN İSTANBUL’U KUŞATMASI
İmparator’un elçisi Teologos ikili oynar, ve Murad’a çalışır. Durum anlaşılınca Teologos işkenceyle öldürülür.
Osmanlı’da saray tercümanı olan Efes’li Pillis, Teologos’un ihanetini imparatora bildirdiğinden şüphelenilip işkence edilir, dinini inkar etmesi şartıyla affedilir ve sünnet edilir.
Murad 200 bin askerle İstanbul’a doğru harekete geçer.
Murad’ın yanında Voyvoda’nın yeğeni de kuşatmaya katılır:
“Milço’nun yeğeni, yani kardeşinin oğlu Dano esasen, Murad İstanbul’u muhasara ederken, kendisiyle beraber çalışıyordu ve Türklerle beraber taarruza giriştiği zaman, hile ile İstanbul’a girmişti.”
Dano daha sonra taraf değiştirip, Bizans’ı destekler.
“Dano, Milço’nun vefatım haber alınca, kim olduğunu imparatora bildirdi ve sonra Bizanslılar ile beraber çalışarak, Türkler aleyhine yararlıklar gösterdi.”
Manuel, daha önceden Murad’ın boğduramadan kaçırılmış olan kardeşi Mustafa’yı bol altın karşılığı satın almıştır. Karşı hamle olarak Mustafa’yı oyuna sürer. Murad kuşatmadan vazgeçer.
“Murad’ın İstanbul’u zaptetmek için, surlar dışında çarpışmalarla meşgul bulunduğu bir sırada, bir ulak gelerek, ona şunları söyledi: «Kardeşin Mustafa Bursa’ya girdi; şehir halkı onu iyi bir şekilde kabul etti ve padişah olarak alkışladı; oradan kalkarak, şarabdar llyas ile beraber, Iznik’e gittiler.» Murad, bunları duyunca: «Bizans imparatoru beni alt üst etmek için başıma bir Mustafa daha çıkardı» diyerek, imparatorla olan düşmanlığı bırakıp, şehrin zaptından vazgeçerek, yüz binlerce miktarında olan askerlerini terhis etti; muharebeden sarf-ı nazar ederek, Edirne’ye gitti.”
Murad, hızlı bir şekilde Bursa’ya gelip kardeşi Mustafa’yı boğdurur.
Daha sonra Murad Macaristan seferine çıkar, Dragulios ile birleşir.
Murad Sırp despotunun kızıyla evlenir. Buna ragmen Sırbistan’a sefere çıkar. Despot’un iki oğlunu rehin olarak alır ve gözlerini çıkarttırır.
Edirne’ye gelen Dragulios’u hapseder. (Daha önce Macaristan seferinde birlikte savaşmıştır). Dragulios’tan oğullarını isteri o da oğullarını getirtir. Oğullar rehin alınınca Dragulios serbest bırakılır.
Dukas’ın anlatttıklarından çıkarılacak içiçelikler buraya kadardır. Dukas, sonrasında İstanbul’un fethini anlatır.