Malumunuz köylerimizde ve mahallelerimizde ünlü yemekçi kadınlar vardı.
Bu kadınların yaptıkları yemekleri herkes beğenir, ne zaman bir cenaze veya düğün yemeği indirilecekse, bu yemekçi kadınlar çağrılır, bir dedikleri iki edilmezdi.
Yemek pişirilen alana kimse onlardan habersiz, ayağını dahi atamaz, oranın tek sorumlusu olurdu.
Yemek yaptığı evin çocukları dahi, o yemek yapılan yere giremezdi.
Köyün birinde yemekçi Halise teyze varmış ki; bırakın o köyü, çevre köylere dahi nam salmış, düğünü, cenazesi olan herkes, onu çağırırmış.
Bizim yemekçi Halise teyze nereye giderse gitsin, yanında torunu Ahmet'i muhakkak götürür, yanından hiç ayırmazmış.
Torun Ahmet kepçe kulak ve sümüklü olduğu gibi, biraz da safmış.
Ebesi yemek hazırlarken, Ahmet'in altına bir pala serer, eline ballı kaymaklı dürüm verir, tabak tabak etleri önüne yığarmış.
Ahmet bazen dışarıya oynamaya çıkıp, acıkıp da ebesinin yanına geldiğinde, ebesi, yanındaki arkadaşlarına da dürüm yaparmış.
Köyde çocuklar ikiye ayrılmışlar.
Bir kısım çocuklar,"Bizim Ahmet" deseler de bir kısım çocuklar " Yallı Ahmet" dermiş.
Bizim Ahmet diyenler, top oynadıklarında Ahmet'i kaptan seçer ve hatta gol atması için de ellerinden ne geliyorsa yaparlarmış.
Onlar için tek amaç Ahmet'in yanında bulunmak ve o ballı kaymaklı etli dürümden yiyebilmekmiş
Köyün çocukları her ne kadar Yallı Ahmet'i sevmeseler de yemek kepçesi onların elinde olduğunu bildiklerinden, acaba bize de bu kepçeden bir şeyler düşer mi beklentisindelermiş.
Yallı Ahmet güvercine serçe, kartala leylek, koyuna köpek dese dahi, çevresindekileri etli, ballı kaymaklı dürüm hatırına, ne derse desin hemen onaylarmış.
Köyün diğer çocukları, bunları nefretle izlermiş.
Gel zaman git zaman, bizim Halise teyze hastalanmış, yatağa düşmüş. Ölümle pençeleşirken, bizim Yallı Ahmet gelip ebesinin kulağına eğilip: "Kurban olayım ölme ebem, sen gidersen benim halim nice olur." diyormuş.
Derken Halise teyze hakkın rahmetine kavuşmuş, dünyalar yıkılmış Yallı Ahmet'in ve dürümcü arkadaşlarının başına!
Artık köyün aşçısı Sarı Ali'nin karısı benekli Sariye'dir.
Yallı Ahmet'in etrafındakileri birdenbire çark etmişler ve derhal saf değiştirip Benekli Sariye'nin torunu Hüdaverdi'nin etrafında yerlerini almışlar.
Yalakalıksa yalakalık, üstelik yalakalığın kralını yapmaya başlamışlar.
Yallı Ahmet de her ne kadar Hüdaverdi'nin yanında yer almak istese de Hüdaverdi'nin etrafında toplanan eski yalakaları, Yallı Ahmet'i oyuna almıyor ve "Sümüklü, kepçe kulak" diyerek dışlamaya başlamışlar.
Yalakalar, yalakalıklarını öyle geliştirmişler ki, Hüdaverdi'yi, bırakın kaptanlığı, takımın teknik direktörü yapmışlar...
Bir kepçe yemek, bir dürüm uğruna takla atan atanaymış.
Köyde bir cenaze veya düğün olsa, bizim Yallı Ahmet hep gider, o yemek pişirilen yerin karşısında oturur, acaba birisi bana bir dürüm verir mi umuduyla beklermiş
Onu gören diğer çocuklar: "Yal var yal, yen mi?" diye takılırlarmış...