Katılımcı parlamenter demokrasi için mücadele, Türkiye’nin demokratik geleceği için mücadeledir.
Özgür, çoğulcu ve karşılıklı saygıya dayanan demokratik bir Türkiye’ye inanıyoruz. Emekçi halklarımızın oluşturduğu, etik, barışçıl, dinamik, hoşgörülü, önyargı ve ayrımcılıktan uzak bir Türkiye istiyoruz.
Türkiye ilerici güçlerinin bir bileşeni olarak şu anda bizi bekleyen zorlukların derinliğini biliyoruz. Bunun ötesinde, son yıllarda yaşadığımız krizlerin temelinde tek adama dayanan otoriter sistemin çöküşünü görüyor ve onu aşmanın zorunluklarının da farkındayız.
Hiçbir durumda; otoriterliğe taviz vererek, demokratik kurumların aşınmasına göz yumarak veya Türk, Kürt, Ermeni halkları arasındaki mirasımız olan hümanist kardeşliğimize sırtımızı dönerek yanıt vermeye çalışmayacağız.
Türkiye’deki geçmiş darbelerin ilericiler üzerinde bıraktığı derin travmaları ve şimdi yaşanmakta olan otoriter rejimin yarattığı korku çemberini inkar edemeyiz. Bu tür tarihsel süreçlerin sonuçlarını iyi biliyoruz. 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde ülkeyi yöneten diktatörler, terörizmi körükleyerek politik temizlik yapmışlardı. Onların mirasçısı saray rejimi ülkemizin yaşamakta olduğu toplumsal kaosun tek sorumlusudur.
Benzer süreçler bizim gibi ülkelerin çoğunda mevcut. Bu yüzyılın başından beri krizlere yanıt verme iddiasıyla ülkelerini tecrit, şiddet ve ekonomik yıkıma sürükleyen otoriter deneyimlerin dünya çapında yankılarına tanık oluyoruz. Tarihte ve günümüzde faşist, Nazi liderleri ve diğer bazı otokratik rejimlerin, uluslarının özsaygısını ve güvenilirliğini kurtarma vaadi ile seçildiklerini asla unutmamak gerekir. Diktatörlüğü pekiştirmek için demokrasiyi kullanan saray rejiminin yirmi yıllık geçmişi benzer yöntemlerin kanıtlarıyla doludur.
Otoriter rejimin baş mimarı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın adaylığının siyasi bir seçimden çok, demokrasiye, özgürlüğe, bölge barışına, laikliğe ve modern mirasımıza açık bir tehdit oluşturduğunu haykırıyor ve yeniden aday olmasını istemiyoruz. Diktatörlükle uzlaşmayı öngören tüm girişimleri reddediyoruz. Özgürlüğü, hoşgörüyü ve ortak geleceğimizi savunmak için güçlerimizi birleştirmeye çağırıyoruz.
Bu nedenle, demokrasiyi savunmak amacıyla yan yana durmaya hazırız, yeni grup ve hareketleri birliğe çağırıyoruz. Ortak politikalarla ve birliğin gücüyle ihtiyacımız olan demokrasiye geçişi ve değişimi başarıya taşıyabiliriz. Önümüzdeki seçimler tarihsel bir dönüm noktasıdır.
Özgür, adil ve barışçıl seçimleri örgütlemek elimizde, demokrasiye geçişin kapılarını açmak ve değişimi başarıya taşımanın yolu doğru politikalar üzerinde kurulmuş birlikle mümkündür.
Seçim kararının alınması durumunda ülkemiz yüz yıllık cumhuriyet tarihinin en büyük zorluklarından biriyle karşı karşıya kalacak. Emekçi halklar demokrasinin en temel niteliği olan özgür ve adil seçimlerden birini test edecektir.
2023’e kadar herhangi bir tarihte yapılacak seçimler normal demokratik koşullar altında yapılmayacağından olağanüstü hazırlıkları gerektiriyor. Otoriter rejimin ilerici kamuoyuna yönelttiği tehditlerin, seçim sistemini gayrimeşru ilan etme girişimleri, temel kamu kurumlarına yönelik sürekli saldırılar, sivil güvenlik güçlerinin manipülasyonu, aday adaylara yönelik algı kampanyaları, Kürt halkına, aydın ve sanatçılara yönelik siyasi şiddetin artmasının ne anlama geldiğinin farkındayız.
Her şeye rağmen seçim tarihinin bir an evvel ilan edilerek özgür, adil ve barışçı seçimleri garanti altına almak, toplumun geniş kesimlerinin ortak iradesidir. Seçim sürecinin başlamasına paralel başlayacak tehdit ve engellemelerin bertaraf edilebilmesi öncelikle demokratik sorumlulukla çoğulcu ve kalıcı kampanyaların örgütlenmesini gerektirir.
Geniş seçmen katılımını teşvik etmek; dezenformasyon stratejilerine, yalan haberler ve nefret söylemi saldırılarına karşı durmak; başta emekçiler, Kürtler, kadınlar ve LGBT’ler olmak üzere ülkenin dört bir yanındaki adayların güvenliğini sağlamak; seçim kampanyalarındaki harcamaların şeffaflığı; oy kullanma hakkını güçlendirmek; ve son olarak, seçim sonuçlarına tam olarak saygı gösterilmesini sağlamak geniş bir ilerici ittifakı zorunlu kılıyor. Biz bu görevleri yerine getirmek isteyen ve demokrasiyi savunmaya kararlı ilerici güçlerle birlikte çalışmaya hazırız.
Türkiye sivil toplum örgütlerinin kolektif hareketinden oluşacak bir koalisyon oluşturmak, bu zorlukların üstesinden gelmek için tarihi bir adım olacaktır.
KATILIMCI PARLAMENTER DEMOKRASİ
Seçimler katılımcı parlamenter demokrasiyi örgütlemede bir fırsat olarak değerlendirilmeli. Seçim kampanyaları boyunca parçalanmış Türkiye kimliğinin onarılması ve kutuplaşmanın giderilmesi yolunda demokrasisinin önündeki engellerin aşılmasını sağlayacak güçleri bir araya getirmek için çaba harcamalıyız. Vatandaşların farkındalık yaratan katılımları, karar alma süreçlerini aydınlatma girişimleri, kapsayıcı ve kolay erişilebilir etkinlikler, siyasi arenayı ayrıcalıklı elitin egemenliğinden kurtarılmasına imkan sağlayacaktır.
Halkımız politika oluşturma sürecine nadiren dahil oluyor, politik karalara ve denetim süreçlerine müdahale konusunda pratik bilgi ve deneyime sahip değil. Bu durum, otoriter rejimin tek taraflı karar almasını kolaylaştıran verimli bir zemindir. Halkın politika oluşturmada, karar almada ve denetimde etkili olması, demokratik bir topluma doğru ilerlemenin en temel göstergelerinden biridir.
Siyasal temsilciler ile yurttaşlar arasında gitgide derinleşen bir uçurum oluşuyor. Azgın milliyetçiliğe, ötekileştirmeye ve seçmenlerin tutumlarında gitgide artan eşitsizliğe daha fazla sürüklenmeyi önlemek için halkın sorumluluk almasının, kapsayıcı ve sosyal olarak eşitlikçi bir Türkiye’yi gerçekleştirmenin çok önemli olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle, katılımcı demokratik süreçlerin halkın hayal kırıklığını giderebileceğine ve birlik ruhunu güçlendirebileceğine inanıyoruz.
Katılımcı demokrasi, Türkiye’nin geleceğini şekillendirebilecek Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yasal ve siyasi anlamda güçlendirilmesi demektir. Seçimlerden sonra yeni bir anayasa hazırlanarak referanduma sunulması değişim sürecinin başlangıcı olacaktır.
Parlamentonun yasamanın tek yetkili gücü haline gelmesi, yurttaşların kaderini yönetme gücüne erişebilmesi ve halkın egemenliğini temsil etmesi demokratik değişimin merkezini oluşturuyor.
Yerel yönetimler ve siyasi partiler yasaları değiştirilip seçim barajı kaldırılarak katılımcı demokratik kanallar geliştirilmeli, parlamentonun siyasi gücü artırılmalı, hesap verebilirliği ve meşruiyeti sağlamada etkin bir konuma getirilmeli, Cumhurbaşkanlığının bütçe hazırlama, hükümet kurma ve feshetme yetkileri parlamentonun kontrolüne verilmelidir.
Siyasal reformlar yurttaşların, ülkenin geleceğini tartışabilecekleri ve çözümler önerebilecekleri liderlerin mutlak egemenliğinden kurtulmuş gerçek partilere ilgisi artacaktır. Seçmenlerden gelen güvenle ülkenin geleceği şekillenecektir.
Demokrasiyi temel bir siyasi hedef gören bütün ilerici güçler, güvenle bu dönüşümün öncüsü olmalı ve demokratik birlik bayrağı altında birleşmiş gerçek bir demokrasi gücü haline gelebilmelidir.
Katılımcıların temsilini ve katılımını gözle görülür şekilde iyileştirebilecek, yurttaşlar ve siyasi temsilciler arasında derinleşen uçurumu giderebilecek, toplumun bütün katmanlarını kapsayan politika oluşturma düzeyleri geliştirilmelidir.
Demokratik usul ve süreçler konusunda sadece teorik değil, pratik bilgi edinebilme amacıyla bütün yurttaşlar için yerel, bölgesel veya ulusal düzeyde politika oluşturma süreçlerine düzenli ve aktif olarak katılabilme fırsatları yaratılmalıdır.
Katılımcı demokrasiye kapsayıcı ve yaratıcı unsurlar getiren yeni bir demokrasi düzlemi eklenmelidir. Türkiye’deki bütün yurttaşlar için erişilebilir bir dijital platform oluşturmayı öneriyoruz. Bu dijital platform, vatandaşların sivil toplum tarafından düzenlenen web seminerlerinin yanı sıra vatandaşların fikir ve projeleri de dahil olmak üzere demokratik haklar konusunda tavsiye ve bilgi almalarını sağlamalıdır.
Uzman destekli yurttaş toplantıları gibi ortak yaratıcı katılım biçimlerini öneriyoruz. Buna ilgili tüm sosyal ve yaş gruplarının üyeleri dahil edilebilir. Bu tür aşağıdan yukarıya yaklaşımlar, siyasi tavsiyeler için güçlü bir meşruiyet sunar. Uzmanlar tarafından desteklenen yurttaş meclisleri, hükümetler veya parlamentolar tarafından henüz düşünülmemiş fikir ve önerilerde bulunabilir ve politika oluşturma sürecine yurttaş odaklı yeni yaratıcılıklar bulunabilir.
Gerçek anlamda bir fark yaratabilmek için, yurttaş meclislerinin referandumlarla birleştirilerek veya doğrudan sosyal hareketlerle, siyasi aktörlerle ilişkilendirilerek gözle görülür bir etkiye sahip olabileceğine inanıyoruz.
Yerellik ilkesine bağlı kalarak Türkiye’nin her yerinde yurttaş meclisleri bölgesel ve yerel düzeyde teşvik edilmelidir. Bütün belediyelerde etkin yurttaş meclisleri yürütmek için mali kaynak ve bilgi sağlanmalıdır.
Bunu yapmanın amacı seçimlerin özgür ve adil olmasını; seçim sonuçlarına geniş çapta saygı gösterilmesini ve buna yönelik herhangi bir tehdidin hızlı ve kararlı bir şekilde önlenmesini sağlamaktır.
Bu manifestoyla bütün Türkiye toplumunu demokrasi mücadelesine var güçleriyle katılmaya çağırıyoruz. Medya, siyasal partiler, sendikalar, şirketler, dini kurumlar, örgütler, sosyal hareketler ve bütün yurttaşlar bu mücadelede etkin yer almalıdır. Ayrıca, özellikle seçim sürecinin adilliğini ve yasalara uygunluğunu güvence altına alması gereken Yüksek Seçim Kurulu’nu sorumluluğunun yeterince bilincinde olmaya çağırıyoruz.
Aşağıda imzaları olan bizler demokratik adil ve özgür seçim talebini kabul eden herkesle çalışmaya hazır olacağımızı bir kez daha tekrar ediyoruz.