Mehmet TAŞ

Mehmet TAŞ

mtas25@gmail.com

Günümüzde yoldaşlık

Devrimciler arasında yoldaşlığın ne anlama geldiğini bilmeyen yoktur sanıyorum. Sözlük anlamı; arkadaş, dost, eşlerden, ortak bir görüşü benimseyenlerden her biri, yola birlikte koyulanlardan birine göre öteki, yol arkadaşıdır. Komünistler için ise yoldaşlık, sözlükteki anlamından çok daha  derin ideolojik-politik içeriği olan bir kavramdır. Genel anlamıyla yoldaşlık, güvenebileceğin kişilerle, eylemde ortak bir ideolojiyi, ortak ilkelere ve hedeflere olan bağlılığı yeterince paylaşmak ve birlikte ömür boyu sürecek bir mücadele içinde olmaktır. 

Komünist partilerinde üyeler arasında eşitliğe dayalı özgür bir dünya hayali, komünizmi benimseyenler arasında kurulan sıkı bağlar yoldaşlığı gerektirir. Yoldaşlar egemen sınıfın baskısına karşı birbirlerini koruyup kollar, işkencede birbirini ele vermez, ellerindeki maddi olanakları paylaşırken kalpleri birlikte çarpar. Yukardan gelen kararlara harfiyyen bağlı kalmak, komün ve hücre disiplinine önkoşulsuz bağlanmak, birlikte yan yana yürüyen yoldaşların uyması gereken başlıca yazısız kurallardır. 

Komünizme bağlılık, ortak kolektif bir arzuyu gerektirir. Yoldaşlık örgüt demektir. Benzeşlik, eşitlik ve dayanışma ile belirlenen ütopik yoldaşlık öğesine büyük özen göztermek gerekir. Bu nedenle, yoldaş, siyasi mücadeleye girişen bir partide siyasi aidiyet figürü olarak, aile, arkadaş, komşu ve vatandaş ilişkilerinden özünde farklıdır.

Yoldaşlık ilişkisi, gerçeğe sadakatle, dünyadaki gerçeği somutlaştırmaya çalışan uygulamalara aracılık eder.  Temelde disiplin, sevinç, coşku ve cesaret nitelikleriyle tanımlanır. Komünist yoldaşlık, parti içinde erimeyi, kendini değil ötekini her şeyin üstünde tutmayı zorunlu kılan olağanüstü insani ilişkiler anlamına gelir.

Bugün bu ilişkileri gerektiren koşullar var mıdır? Eğer yoksa değişen koşullar ne tür ilişkileri gerektiriyor?

Sanal iletişim kanallarının etkileşim gücü, demokrasi mücadelesinin genişliği ve sosyalizm düşüncesindeki çeşitlilik ve aidiyetler yoldaşlıktan farklı olarak müttefik, paydaş, ortak, arkadaş ve dost gibi ilişki ağlarına geniş olanaklar açtı.

Düşüncede ve eylemde paylaşıma ve ortaklaşmaya dayalı birliktelikler parti ilişkilerinden daha gevşek ilişkiler üzerine kuruludur. Kısa ya da uzunca bir yolu birlikte yürüyenler asgari düzeyde paylaşımlar yaparak birbirleri arasında dayanışma köprüleri kurabiliyorlar.

Bu tür ilişkiler, sanal medya organlarında iletişim kurmak ve eylemler organize etmek amacıyla oluşuyor. Fiziksel olarak birbiriyle karşılaşmayan ama hemen hemen her gün mesajlaşan, belirtilen görüşlere beğenisini, kızgınlığını, üzüntüsünü imajlarla belirten, tartışmalara katılan, kampanyalarda isminin eklenmesini isteyen, çoğu zaman fiziksel ortamda bulunmayan kişiler aralarında dayanışma bağları oluşturuyor. Bu tür sanal birliktelikler yoldaşlık gibi sıkı bir dayanışmayı gerektirmiyor; müttefik ya da yandaş gibi daha az risk taşıyan ilişkiler oluyor.  Sayfa arkadaşlıkları, haber ya da Google grupları veya aynı kampanyada yer alan insanlar bir parti içinde olamadıkları gibi, gerçekleşecek büyük hayalleri de yoktur.  Ortaklaşmaya ve paylaşmaya dayalı dost ve arkadaşlığın bir alt aşamasında çırpıştırılan birlikteliklerdir bunlar.  

Bu tür ilişkiler, 1960 ve 70’li yıllarda devrimci partiler etrafında öbekleşen sempatizan gruplarındaki insan ilişkilerine de pek benzemiyor. O zamanlar başlangıçtaki gevşek bağlar zamanla yoldaşlığa dönüşüyordu ya da zayıf olduğundan kopup gidiyordu. Sanal âlemdeki imgesel bağların ise yoldaşlığa dönüşmesi pek düşünülemez. 

Bugün otoriter rejimin dayattığı zor koşullardan dolayı bazı politik hareketler sanalı ve gerçeği birleştirerek dayanışma bağlarını daha sıkı tutuyorlar. Çetin savaşımı gerektiren dil, kültür ve etnik kimliklerin özgürlük mücadeleleri hem eski hem yeni türden bağları gerektiriyor. Örneğin Halkların Demokrasi Partisi’ne (HDP) gönül vermiş parti militanları, kendi öz dilini konuşamayan, kendi kültürünü yaşayamayan Kürt veya Ermenilerin aralarında kurduğu ilişki, doğayı korumaya çalışan çevrecilerin ilişkileri, yoldaşlık ve paydaşlığı birleştiren yeni türden bir kategoride değerlendirilebilir.

İşte bu nedenlerle yoldaşlık eskisiyle mukayese edildiğinde epeyce kıyıya, kenara itilen marjinal bir kavram haline geldi. “Yoldaşlar” diye başlayıp “yarınlar bizimdir” diye biten konuşmalara pek rastlamıyoruz artık. Ortak savaşım ve özveri gerektiren sıkı politik sınıf bilincini zorlayan yoldaşlık ilişkileri inanç ve etnik bağlar karşısında çoğunca bir kenara itildiğinden epeyce geriledi. 

Eskiden sınıf ve etnik kimliğinden uzak insanların özgürlüğüne aidiyeti olmayan yoldaşların zorlu savaşımlarıyla ulaşılabileceğine inanılırdı. Ancak, kişisel farklılıklara kayıtsızlık göz önüne alındığında yoldaşlık, kesişimsel bir ortamda etkileme gücünü yitirdi.  Elbette bu bir çıkmazdı. Kadın, erkek, Kürt, Ermeni, Müslüman siyahi ya da beyaz olan yoldaşların parti içinde etnik kimliklerini temsil etme hakları yoktu, fakat toplumda ezilenlerin haklarını savunurken tarafsız da değillerdi. Bu nedenle komünist partilerinin yanı sıra öbür devrimci partilerin üyeleri de bu açmazı aşamadılar.

Zamanla sınıfları bölen sosyal hareketlerin getirdiği yeni tür bir yoldaşlık olan müttefiklik kabul gördü.   

Elbette sadece sınıflararası yatay kesişimlerin dayattığı aidiyetler yoldaşlığı zayıflatmadı. Yirmibirinci yüzyılın başlarında baş gösteren dev kitle gösterilerine, sokak ve meydan işgallerine katılan ve var olanı protesto etmekle sınırlı kalan o insanlar arasındaki bağlar paylaşımcı müttefiklerden oluşuyordu.  Atina’dan Seattle’a kadar, Paris’teki sarı ceketliler, Şili’deki gençler ve kadınlar, sokakları ateşe vererek saatlerce ve günlerce polisle çatışan bu insanlar partili ya da partisizdi; sanal ve fiziksel temaslarla ve çeşitli kimliklerden geliyorlardı.

Los İndignados, Siriza, Podemos, Momentum, Black Lives Matter’deki genç erkek ve kadınlar sadece müttefik miydi? Yeni nesil bir yoldaşlık olabilir mi?

Bütün bu hareketler geleneksel komünist ve sosyalist partileri geriletmekle kalmadı; partilerdeki donuk yoldaşlık ilişkilerinin pratikle uyuşmadığı, çelik disiplin yaratmadan yankı uyandıran, iktidarları sarsan eylemlerin yapılabilirliğini de gösterdi. Etkinliklere katılanların paylaşımcı ortaklık bağları yeterli olabiliyordu. Müttefik olmak, kişisel gelişimle belirlenen teknolojik gelişmenin dayattığı bir gerçekliktir. Eskiden disiplinle inşa edilen yoldaşlığın dayanışmanın benzeri paylaşım yapan müttefikler arasında yaratılabildiği doğrulandı.  

Ve son olarak, bir müttefik baskıya karşı mücadeleye girişen bir topluluğa ille de üye olmaksızın, teknolojik olanakları kullanarak uzak ya da yakın mesafeden ve kendi aidiyetini koruyarak destek verebilir. Bunun aksine, bir yoldaş ortak mücadelenin bir parçası, aynı safta savaşan birçok kişiden biridir. Artık yoldaşın aidiyeti ve ünvanı yoktur. Yoldaşlık bireysel bir kimliği değil, bir ilişkiyi belirler.