Kuşadası’ndaki yerel basının; çalışarak, üreterek, birilerini kullanmadan yükseldiğini görmek, en büyük hayalimdi.
Kuşadası’na, ilk ofset baskı makinesini getirmiş, burada matbaacılık yapmakta olan pek çok gencin mesleki eğitimine katkıda bulunmuş yerel basın mensubu olarak, kendi mecramdaki (basındaki) gelişmeleri üzülerek izliyorum.
Ortalık haber sitesinden geçilmiyor.
Bu kadar haber sitesinin olduğu yerde, gazetecilik kalitesinin de yüksek olması beklenir.
Tam tersine, gazetecilik anlamında, “fakr-u zaruret içindeyiz” demek daha doğru olur.
Ayakları üzerinde yükselmeye çalışan tek tük medya organını tenzih ederim.
Bunun ötesinde, sadece kişileri parlatmaya, onları övmeye ya da yermeye odaklı haberlerle, sosyal medya parsel parsel satın alınıyor.
Bir gün birilerine methiyeler düzenler, yarın başka birinin yarenliğini yapmakta çekince görmüyorlar.
Haber sitesinin ismini değiştirmek yeterli olabiliyor.
Bir başka üzücü konuyu ise şöyle dile getirmek istiyorum:
Yerel siyasetçiler, yerel medyayı kullanılıp, atılacak bir mendil olarak görmekteler.
Aynı mendili, bir süre sonra havada kapmayı da jimnastik başarısı olarak görmekteler.
Nerede bizim gençlik hayallerimiz, nerede şimdiki medya?
30 yıllık uğraşımızda, ne umduk, ne bulduk?
Kuşadası’nı nitelik olarak sıçratacak medya organı yaratmak uğruna bir ev parası vererek getirdiğimiz matbaa tesisleri şimdilerde ağlamaklı.
Hurufatlar üzgün ve hüzünlü.
Bir haber sitesi kadar değer etmeyen kavaletler (matbaa gereçleri) tozlu.
Bugünlerin belki de en hüzünlü öyküleri matbaalarda yaşanıyor.
Gençliğimizin pembe hayalleri, şimdi yorgun ve kırık bir hikâye.
Her ilçenin kalbinin attığı gazete matbaaları, artık eski anılarını bile hatırlamakta zorluk çekmekte.
Bu tesislerin bir güzel yanı da vardı.
En derin sohbetler burada yapılır, geleceğe yön verilirdi.
Bilgisayarlarla birlikte bu sohbetler de sona erdi.
Konuşmak eski ve değerli bir eylemdi.
Yazmak da onun tacı gibiydi.
Hey gidi günler hey…