Atilla AYTEMUR

Atilla AYTEMUR

andaytemur@ttmail.com

Ayhan Bilgen’in ‘yeni’ yolu

“… Sosyal adaletçi, dayanışmacı, emeği, özgürlüğü benimseyen, ama bir tarafıyla da ayağı Anadolu’ya basan, Anadolu geleneğine, kültürüne, mistisizmine dokunan, moral dünyayı, moral değerleri önemseyen bir yeni senteze ihtiyaç olduğu kanaatindeyim. Bu eksendeki bir arayışı, tartışmayı arkadaşlarımızla yürüteceğiz. Bu çizginin, ‘zamanı gelmiş fikir’ olduğuna inanıyorum.”

Tatsız bir yılı geride bırakıyoruz. Bizi bekleyenin de nasıl bir şey olacağını tam kestiremiyoruz. Salgın, ekonomik bunalım ve sözü bitmiş bir iktidarın yorgunlarıyız.

Umudunu koruyan ve yeni hedefler peşinde koşanlar da var.

Eski Kars milletvekili ve belediye başkanı Ayhan Bilgen geçtiğimiz günlerde politikalarını ve iç işleyişini eleştirdiği partisi HDP’den istifa etti. Yeni bir partinin kurulmasıyla sonuçlanabilecek çalışmalarını sürdürüyor.

“Siyasal birlikteliğini siyasal kaygılarla sonlandırdığını” belirten Bilgen, “Yolcu yolunda gerek! Uyarı ve eleştirilerimde yanılmayı umuyor, barış ve demokrasi için mücadele eden herkese başarılar diliyorum” diyerek, yollarını ayırdı.

Bilgen, çoğu HDP tabanından gelen ve etik sınırları zorlayan eleştiri ve yorumlarla karşılaştı. Halbuki, siyasi partilerde birliktelik ilelebet sürmeyebilir. İdeolojik, siyasi veya kişisel nedenler ayrılığa götürebilir. Zamanla fikirler, toplumsal ve siyasal okumalar değişebilir. Pozisyonlarda haklılık ve haksızlık da söz konusu olabilir. Anlaşmazlığı bir tür savaşa çevirmek, linç ve hakaretlere başvurmak, kimseye haklılık kazandırmaz. Herkesin tercih ettiği yolda yürümesi ve sorunun zamanın hakemliğine bırakılması en iyisi.

Ayhan Bilgen, İslami gelenekten, dayanışma örgütü Mazlum-Der’den gelip, Kürt hareketinin ve solun belirleyici olduğu HDP’nin kuruluşunda yer aldı. Yönetim organlarında önemli roller üstlendi. Onun siyasal serüveni, bir kesimin ülke siyasetindeki hikâyesini de anlatıyor.

Yazıya girişmeden önce başta Serbestiyet, Medyascope ve BBC Türkçe olmak üzere, kamuoyuna yansıyan röportaj, açıklama ve haberleri incelemeye çalıştım. HDP’den ayrılış gerekçelerini ve yeni hareketinin çerçevesini anlamaya çalıştım. Bunlardan bazılarına aşağıda yer verdim.

Ayhan Bilgen’in Kürt hareketi partileriyle yolu ilk kez 22 Temmuz 2007 seçimlerinde kesişti. BDP ve sol çevrelerin birlikte yürüttüğü “Bin Umut Adayları” seçim kampanyasında Konya’dan bağımsız milletvekili adayı oldu. Ardından, Halkların Demokratik Kongresi ve HDP’nin kuruluşunda yer aldı ve organlarında görev yaptı. 25. ve 26. dönemlerde Kars’tan milletvekili seçildi ve HDP Parti sözcülüğü yaptı. 2019 seçimlerinde ise yine Kars’tan belediye başkanı seçildi. Bir süre sonra Kobani olayları gerekçe gösterilerek tutuklandı ve yerine kayyım atandı. Birkaç ay sonra tahliye oldu.

İstifanın merkezinde “kimlik politikası” yatıyor

Yaklaşık on beş yıldır Kürt hareketinin yasal partilerinde siyaset yapan Bilgen, bugün kimlik politikasıyla Türkiye’ye seslenmenin mümkün olmadığını düşünüyor. Parti politika ve söylemlerinde Kürt kimliğinin ve taleplerinin baskın olmasını eleştiriyor ve ayrılığını büyük ölçüde buna dayandırıyor. 

Örneğin, 7 Haziran 2015’te 80 milletvekili çıkaran HDP’nin seçim sonrası politikalarının hatalı olduğu görüşünde. Geniş toplum kesimlerine ulaşılamadığını ve güven yaratılamadığını ileri sürüyor. Partiyi büyütme ve demokratik siyasetin merkezine oturtma adımlarının atılmadığını vurguluyor. Bu eleştirileri organlarda yaptığını, ama sonuç alamadığını belirtiyor. Suruç katliamına, Kobani ve Hendek olaylarına birçok bakımdan farklı baktığı, Roboski davasının mahkeme faslıyla yeterince ilgilenilmediğini düşündüğü de biliniyor.

Bunlardan hareketle “Tersten Türkiyelileşme yaşandığını,” partiye yönelik geniş ilginin hak ettiği ölçekte oya çevrilemediğini ileri sürüyor.

Ayhan Bilgen HDP’nin örgüt yapısını da eleştiriyor. İçe kapalı dar bir yapılanmaya sahip olduğunu düşünüyor. Söyleminde klişelerin hâkim olduğunu, iç hayatının ise liderlik kültünü beslediğini belirtiyor. Partinin Kandil ve İmralı yaklaşımını sorunlu gördüğü, özerk davranılmasını önerdiği de kamuoyuna yansıyan bilgiler arasında. İlave olarak imaj, işleyiş, kişi kültü yaratan iç atmosfer, kuşatıcı ağlar ve vazgeçilmeyen ritüellere dikkat çekiyor ve değişmesinin zor olduğunu vurguluyor.

Anlaşılan bu konular, üyeliğinin devam ettiği dönemde partisiyle Bilgen arasında kimi kamuoyuna da yansıyan tartışmalara neden oldu ve sonuç alınamayınca da kopuş gerçekleşti.

Siyasette “boşluk” ve kararsızlar

Ayhan Bilgen ve çeşitli kesimlerden olduğunu söylediği arkadaşları bugün partiye dönüştürmek üzere yeni bir oluşum için çalışmalar yapıyor. Partiler, sivil kurumlar ve kanaat önderleriyle görüşüyorlar. Daha sonra toplantıları halka açık yapmayı planlıyorlar. Seçim öne alınırsa, yollarına platform olarak devam edecekler, muhalefet zemininde ve toplumsal dinamiklerin siyasete katılımı için çalışacaklar. Seçim Haziran 2023’te yapılacak olursa, çok net olmasa da parti kurarak ilerleyecekleri tahmin ediliyor.

Bilgen, yapısal sorunları nedeniyle siyasetin tıkandığını ve boşluk doğduğunu ileri sürüyor. Bu çözülmezse bedelini herkesin ödeyeceği bir çöküşün yaşanacağını iddia ediyor.

Önemli bir kesimin mevcut siyasete güvenmediğini ve sessiz çoğunluğa katıldığını ileri sürüyor. İktidar karşısında muhalefeti yetersiz bulduklarını, siyaset yapma tarzlarını beğenmediklerini vurguluyor. Ona göre “kararsızlar” topluluğu, partilerdeki kültüre, hâkim çıkar ilişkilerine ve kişisel ranta dayalı zihniyete karşı. Bu kesimin kararsız değil, bilinçli, sorumlu ve ahlaki hassasiyeti olan, nitelikli siyaset arayan insanlar olduğunu belirtiyor.

“Genç bir lider çıkarsa peşine takılırız”

Bilgen’e göre bu topluluk, kimlik eksenli siyasetten uzak duruyor, kutuplaşma ve kamplaşmaya karşı çıkıyor. İlaveten, ekonomik sorunların çözümünde mevcut siyasi aktörleri yetersiz görüyor. Mevcut siyasette umduğunu bulamayan bu kararsız ve memnuniyetsizlerin, siyasette fanatizme ve dar hesaplara düşmeden ülke çıkarlarına hizmet edecek politikalara açık olduklarını belirtiyor. Bunları gözetecek yeni bir siyaset zemininin yaratılması gerektiğini vurguluyor. Bilgen, arkadaşlarıyla birlikte bu meseleye odaklandıklarını ve çözüm üretmeye çalıştıklarını belirtiyor.

Bu “kararsız kararlı” topluluğun, siyasette şöhret aramadıklarını söylüyor Bilgen. Mevcut partilere katılmamalarını biraz da buna bağlıyor. Sessiz çoğunluğun ve yerel aktörlerin siyasetin öznesi olması gerektiğini, biraz bununla bağlantılandırıyor. Hal böyle olunca, adı bilinen ve kendilerine siyasi oluşum arayan “eski” siyasetçilere mesafeli olduklarını açıklıyor. Kendisini de katarak, “Hepimizin özeleştiri yapması gerekiyor” diyor. “Toplumu siyasete katamadık. Hatalarımız oldu” diye, ilave ediyor. Şayet “Genç bir isim lider olarak çıkarsa peşine takılırız” şeklinde de açık çek veriyor. Yapmak istediklerini “denenmemiş, zor bir şey” olarak tanımlıyor.

Irak ve Suriye’yi kapsayan bölgesel oluşum

Bilgen, İslamcı gelenekten gelen bir siyasetçi olduğu için akla ister istemez “Müslüman sol” kavramı geliyor. Ne var ki Bilgen, “Müslüman sol” kavramının çok polemik doğuran bir kavram olduğunu söylüyor ve genel yaklaşımlarını şöyle özetliyor:

“Sosyal adaletçi, dayanışmacı, emeği, özgürlüğü benimseyen, ama bir tarafıyla da ayağı Anadolu’ya basan, Anadolu geleneğine, kültürüne, mistisizmine dokunan, moral dünyayı, moral değerleri önemseyen bir yeni senteze ihtiyaç olduğu kanaatindeyim. Bu eksendeki bir arayışı, tartışmayı arkadaşlarımızla yürüteceğiz. Bu çizginin, ‘zamanı gelmiş fikir’ olduğuna inanıyorum.”

Bilgen’in açıklamalarında dikkat çeken bir nokta, Irak ve Suriye’yi de kapsayan bölgesel bir oluşum düşüncesi…  Buna gerekçe olarak Türkiye’nin değişiminin bölgesel değişime bağlı olmasını gösteriyor. Bu ülkelerdeki kanaat önderleriyle de görüşmeler yapacaklarını belirtiyor. Fiiliyatta bunun nasıl bir şey olduğunu ve bu harekete ne getireceğini zaman içinde göreceğimizi sanıyorum.

Yazıyı bitirirken, siyasette boşluk ile üzerine siyaset ve strateji inşa edilmek istenen, seçmen skalasındaki kararsızlar alanıyla ilgili bir iki düşüncemi paylaşmak isterim.

Sessiz çoğunluğun sesi olmak…

Her seçim öncesinde siyasette boşluk gören, sessiz çoğunluğun sesi olmak isteyen, kararsızlara seslenmeyi hedefleyen girişimlere tanık oluruz. Ancak uzun ömürlü olanı pek çıkmaz.  Kararsızlara gelince, genellikle seçime birkaç hafta kala yüzde 10-20 arasında bir kararsız topluluğu oluşuyor. Kararlarını seçime birkaç gün kala veriyor ve sonuçlar üzerinde etkili oluyorlar. Kritik bir siyasal denge de söz konusuysa, bu kesim partilerin gözünü kamaştırıyor.  

Kararsız seçmenler iktidar partisinden ve etkisiz muhalefetten şikâyetçi olan karmaşık bir seçmen grubu. Bir partiye, fikre, ideolojiye ve topluluğa angaje olmayı pek uygun bulmuyorlar. Eleştirileri ve beklentileri bazen ütopik olabiliyor ve siyasal rasyonalitenin dışına da düşebiliyor. Bu nedenlerle, onları yekpare görmek, her düşüncelerinde isabetlilik anlamında keramet aramak doğru olmayabilir.

Diğer boyut ise siyaset sahnesine bu kesimin sözcüsü olma iddiasıyla çıkma girişimleridir. Örneğin, Yaşar Nuri Öztürk de “Sessiz çoğunluğun sesi olma” iddiasıyla Halkın Yükselişi Partisi’ni kurmuştu. 2018’de kapanıncaya kadar girdiği seçimlerde kayda değer bir sonuç alamadı. CHP’den ayrılıp Memleket Partisi’ni kuran Muharrem İnce ise yakınlardan bir örnektir. Seçim geçirmese de anlamlı bir çıkışı olamadı.

İstisna olan, ilk girdiği seçimde %7.25 oy alan Cem Uzan’ın Genç Parti’sidir. Ancak onun da 2001 krizi sonrasında merkez partilerinin çöktüğü ortamda, çok zengin bir iş insanı ve medya sahibi tarafından kurulduğunu hatırlamak gerekir.

Sonuç olarak, Ayhan Bilgen’in siyasette boşluk ve kararsızlar üzerine siyasal hareket inşa etmenin güçlüklerini gören bir yürüyüş tutturacağını umarım.

İyi yıllar…

NOT: Bu yazı ilk olarak Serbestiyet - www.serbestiyet.com  da yayınlanmıştır.