Saldıran ve işgal eden taraf Rusya olduğu halde, sosyalistler konuyu ağırlıkla “savaş karşıtlığı ve barış istemi” çerçevesinde ele aldılar. İşgalin üzerinde pek durmayıp, “Rusya ve ABD-NATO emperyalist yayılmacılığının rekabet ve hegemonya mücadelesinin yarattığı bir kötü sonuç” şeklindeki, iki bloklu denge formülüne rağbet ettiler. Belli ki, bu bildik formül, yarattığı düşünsel konforla, izahat ve ikna kolaylığıyla he zaman bir hayli çekicilik yaratıyor.
Rusya’nın Ukrayna’yı göstere göstere işgal etmesi, bu yetmezmiş gibi bir de nükleer şantaja başvurması, son dönemin en önemli uluslararası olayı.
Rusya, bu barbarlığına Ukrayna yönetiminin Batı’yla geliştirmeye çalıştığı yakın politik ve ekonomik ilişkileri gerekçe gösterdi ve bunu kendisine karşı tehdit olarak niteledi. Rus yanlısı kukla bir yönetim getirmek istediği belli olmakla beraber, bunu aşan bazı hedefleri olduğu anlaşılıyor. Nitekim “Ukrayna suni devlettir”, ”tarihen bizim toprağımız” veya “Sovyetlere ait nükleer teknolojiyi orada bırakamayız” gibi bahaneleri bunun işareti gibi.
Ukrayna, işgale yalnızca yönetimi ve ordusuyla değil, bütün halkıyla güçlü bir direniş gösteriyor. Haklı olarak da dünya çapında saygı görüyor. Gün geçtikçe gelişen uluslararası insani destek ve dayanışmalar onlara umut kaynağı oluyor.
İşgal başlayalı bir haftayı geçti ve nasıl sonuçlanacağını öngörmek de kolay değil. Avrupa Birliği, ABD ve NATO ülkeleri arasındaki ilişkiler, bu olay dolayısıyla önceki yıllarla kıyaslanmayacak ölçüde yakınlaştı. ABD ve Batı ülkelerinin aldıkları karşı tedbirlerle Rusya şimdiden ağır bir izolasyona mahkum edildi. Bundan böyle, dünyanın yeni bir siyasal dengenin içinde ve sert bir iklimde yol alacağı söylenebilir.
Bu işgali, sosyalist partiler ve çevreler de tartıştı. Önemli bir kesimi, Ukrayna’nın Rusya tarafından işgal edildiğini söylemekten sakınıp, konuyu “savaş karşıtlığı ve barış istemi” çerçevesinde ele almayı tercih etti. İşgali, Rusya ile ABD-NATO arasındaki rekabet ve emperyalist yayılmacılığın, hegemonya kavgasının yarattığı bir kötü sonuç olarak gördüler. Rusya tarafına Çin’i, ABD-NATO tarafına da AB ülkelerini ilave ederek, geleneksel iki bloklu dünya kavramsallaştırmasının sunduğu alışılmış izah ve “ikna” ediciliği yeterli gördüler. Klasik bloklar-arası hegemonya ve yayılma savaşının böyle bir değerlendirmeye cevaz verdiğini düşündüler. Rusya’nın kendinde gördüğü sınırsız hakkı fazla sorun etmediler. Ukrayna’nın egemenliğini ve kendi kaderini tayin hakkını pek görmeyip, yönetimin siyasal niteliği üzerine bazı iddialar öne sürdüler.
Yazıyı hazırlarken işgali takip eden iki gün içinde medyaya yansıyan açıklamalarından yararlandım.
Ukrayna’nın işgalini es geçenler
EMEP, emperyalist savaş değerlendirmesi yaptı ve barış çağrısında bulundu. Yaşananın ne haklı savaş ve ne de halkların savaşı olduğunu belirtti. Büyüme ihtimaline dikkat çekti. Bir tarafta ABD ve İngiltere yönetimleri ile NATO, diğer tarafta Rusya ve onu destekleyen Çin hükümetleri olduğunu ileri sürdü. Ukrayna’nın Rusya tarafından işgal edildiği yönünde bir cümle kurmadı. Emperyalistlerin bölgeden elini çekmesini, Donetsk ve Luhansk’da Rusça konuşan azınlığın gelecekleri hakkında kendilerinin karar vermesini istedi.
Türkiye için emperyalist savaş örgütü NATO’nun güvence olamayacağını, bu nedenle ayrılmasını ve bütün antlaşmaları iptal etmesini önerdi. İşçi ve emekçilerden de savaşa karşı çıkmalarını ve barış için sesini yükseltmelerini istedi.
SOL Parti de “emperyalist müdahale ve savaş” dedi ve karşı durma çağrısı yaptı. İşgal kavramına yer vermedi. Büyük devletlerin çıkarları için dünyayı korkunç bir savaşın eşine getirdiklerini öne çıkardı. Ukrayna halkına, Avrupa’ya ve Rusya’ya bedelinin ağır olacağı vurguladı. ABD ve NATO’nun Ukrayna’dan elini çekmesini, silah ve mühimmat göndermemesini istedi. Putin’in Sovyet tarihine bakışını ise şovenizm olarak değerlendirdi.
2014 Minsk Protokolüne sadık kalınması önerdi. Ukrayna’nın bağımsızlığına, egemenliği ve toprak bütünlüğüne dikkat çekti. Donbass’ta Rusça konuşanlar için kültürel özerlik, can ve mal güvenliklerinin sağlanmasını istedi. AK Parti iktidarını ise ABD ve NATO’nun dümen suyuna girmemesi için uyardı. Ukrayna’da ve bölgede kan dökülmemesi için partilerinin anti-emperyalist ve savaş karşıtı mücadeleyi sürdüreceğini vurguladı.
TKP bazı ülkelerin komünist partileriyle ortak bildiri yayınladı. Bildiride, Ukrayna’nın Rusya tarafından işgal edildiğine dair bir cümle yer almadı. “Ukrayna’da faşist ve milliyetçi güçlerin faaliyetlerini, anti-komünizmi ve komünistlere karşı zulmü, Rusça konuşan nüfusa karşı ayrımcılığı, Ukrayna hükümetinin Donbass’taki halka karşı silahlı saldırılarını kınıyoruz. Faşist gruplar da dahil olmak üzere Ukrayna’nın gerici siyasi güçlerinin, Avrupa-Atlantik güçleri tarafından planlarının uygulanması için kullanılmasını kınıyoruz” denildi.
Putin’in Sovyetlerin tarihi ve bazı liderler hakkındaki suçlayıcı değerlendirmesine “Rusya liderliğinin bölgede kendi stratejik planlarını haklı göstermek için Lenin, Bolşevikler ve Sovyetler Birliği’ne karşı başvurduğu anti-komünist söylemleri de kabul edilemez” şeklinde karşı çıkıldı. Rusya’nın “halkları ezmeyi hedeflediğini” belirtilip, Donetsk ve Luhansk’ın bağımsızlıklarının tanınmasına “Çarlık özlemi” denildi. ”Yayılmacı politikaların koltuk değneği milliyetçiliktir, ırkçılıktır, şovenizmdir. Putin’in Donetsk ve Luhansk’ın bağımsızlıklarını tanımasının bizim açımızdan tercümesi budur“ değerlendirmesinde bulunuldu.
HDP Merkez Yürütme Kurulu açıklamasında, olayı “NATO ve Rusya arasındaki egemenlik mücadelesi” olarak gördü. “Yıkım süreci” nitelemesiyle, savaş ve felaketin kapısının aralandığına işaret etti. Hem ‘işgal’ kavramını kullanmadı, hem de Ukrayna hükümetini “iki blok arası gerilimi artıracak tutumdan vazgeçmeye” çağırdı. İşgali “askeri müdahale” olarak değerlendirdi ve karşı çıktı. Uluslararası hukukun ihlaline dikkat çekti. “Askeri operasyonların” durmasını, müzakere kanallarının açılmasını istedi. Kiev’in diyalog girişimlerini destekledi. Minsk Anlaşması’na sadık kalınması çağrısı yaptı. AK Parti iktidarına da savaşın toplumlar için yıkım, yurtsuzlaştırma ve ölüm olduğunu hatırlattı. Barıştan yana rol oynamasını ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni uygulanmasını istedi.
Parti sözcüsü de “işgal tanımı yapmayıp, “Ukrayna askeri harekatının NATO ile Rusya arasında hegemonya savaşının yansıması” olduğunu ileri sürdü. Acilen ateşkes önerdi. Uluslararası güçlerin ve BM’nin Ukrayna’da barışın hakim olması için devreye girmesini istedi. Donbass’taki Donetsk ve Luhansk bölgelerinin bağımsızlık talepleri için de BM ve AGİT gibi kuruluşların devreye girmesini istedi ve orada yaşayan halka sorulmasına dikkat çekti. Kendi geleceklerini tayin hakkının halklara bırakılmasını önerdi.
TİP de Ukrayna’nın Rusya tarafından işgal edildiğini açık olarak ifade etmekten uzak durdu. Genel kavramların kullanıldığı dengeleme dili bu partinin de açıklamasında görüldü. Rusya’ya Ukrayna’dan elini çek çağrısı yaptı, barış ve istikrar için bir an önce kapsamlı müzakere yapılmasını istedi. Askeri çözüm arayışlarına, saldırganlığa, emperyalist ve yayılmacı girişimlere karşı olduğunu vurguladı. Bu kapsamda NATO’yu bir terör örgütü olarak değerlendirdi. Bu örgütün varlığının dünya barışı ve halklar için bir tehlike olduğunu öne çıkardı.
Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin ihlalini doğuracak talepler geldiği takdirde, AK Parti iktidarından kesinlikle reddetmesini, bölgedeki savaşı ve silahlanmayı destekleyici tutumlardan uzak durulmasını istedi.
Türkiye Komünist Hareketi (TKH), “Ukrayna’da yaşanan savaşın sorumluları aranacaksa önce ABD emperyalizmine ve sonra Ukrayna’daki Nazi yanlısı faşist darbe iktidarına bakılmalıdır” dedi.
Yazıyı hazırlarken Demokrasi İttifakı isimli platform, HDP’nin çağrısıyla, EMEP, Emekçi Halkın Partisi (EHP), Halkevleri, TİP ve daha birçok kurum ve çevrenin katılımıyla toplandı. Ortak açıklamada, Ukrayna’nın Rusya tarafından işgali cümlesine yer verilmedi. “Rusya ve ABD öncülüğündeki NATO’nun halkların iradesini yok sayan yayılmacı politikalarının tarafı değiliz” denildi. “Halklar bu iki odaktan birine taraf olmak zorunda değildir” vurgusu yapıldı. Haksız savaşları ve savaşa güç toplama çağrılarını reddediyoruz, denildi. Genel bir ifade olarak “Bütün savaş ve işgal güçleri bölgeden çekilmelidir” vurgusu yapıldı. Savaşa karşı barış ve kardeşlik çağrısı dile getirildi. “Türkiye ne NATO’nun ne de Rusya’nın savaş blokuna dahil edilemez” görüşü öne sürüldü.
İşgale işgal diyenler
Devrimci Sosyalist İşçi Partisi (DSİP) konuyla ilgili yayınladığı açıklamada “Ukrayna’da savaşa hayır!”başlığını kullandı ve Ukrayna’nın savaşı başlatan Rusya tarafından zorla işgal edildiğini belirtti. Bu gelişmelerin sorumlusu olarak ise hem ABD ve Avrupalı müttefiklerini, hem de Rusya’yı gördü. Böyle bir savaşta işçi sınıfının bir çıkarı olmadığını öne çıkardı.
Ukrayna topraklarında tarihen hakları olduğunu iddia eden Putin’i Rus milliyetçilerinin emperyalist yayılmacı yolundan gitmekle suçladı. ABD ve Batılı dostlarının NATO ve Avrupa Birliği vasıtasıyla doğuya doğru genişleme politikası izlediklerini belirtip, Rusya’nın sınırlarının yakınına askeri yığınak yaptığını vurguladı. NATO’yu da bu bakımdan işgalci olarak değerlendirdi. En ağır bedeli Ukrayna halkının ödeyeceğine dikkat çekip, işgale hemen son verilmesini ve savaşın durdurulmasını istedi.
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (YSP) “Ateşkes ilan edilmeli, Rusya ordusu geri çekilmelidir” başlıklı açıklamada yaptı. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısını kabul edilemez bulduğunu belirtti. İşin bu noktaya gelmesinde ABD ve NATO’nun rolü olsa da, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesini haklı çıkaramayacağını vurguladı. Ateşkes yapılmasını, Rus askerlerinin geri çekilmesini ve diplomasının devreye girmesini istedi. Rusya güçlerinin çekmediği takdirde yaptırım önleminin alınmasını belirtti. Acilen Ukrayna halkına insanı destek yapılmasını istedi.
İşgal öncesinde ise bu krizin kıvılcımını Putin’in çaktığını, silah gücüyle toprak ilhakını doğru bulmadıklarını açıkladılar. NATO ve AB’nin doğuya doğru genişlemesini ve ABD’nin bu husustaki zorlamasını doğru bulmadıklarını ifade ettiler. Kendi kaderlerini tayin hakkının emperyalist pazarlıkların ve savaşların konusu olmaması gerektiğini açıkladılar. Avrupa’nın silahsızlandırılmasını, NATO’nun dağıtılmasını istediler.
DİSK, konuyu Rusya’nın işgal girişimi ve sıcak savaş olarak değerlendirdi. NATO ile Rusya arasında denge kurma arayışı bu kuruluşun da açıklamasına yansıdı. NATO’nun Rusya’yı kuşatma amacıyla Ukrayna’yı bünyesine katıp silahlandırarak genişleme planının buna sebep olduğunu ileri sürdü. Rusya’nın saldırılarını durdurmasını, NATO’nun yayılmacı planlarından vazgeçmesini istedi. Farklı emperyalist projelerin ve yayılmacı hayallerin çatışmasının emekçilere, halklara ve dünyaya yıkım ve felaket getirdiğini vurguladı. Acilen silahların susmasını ve Rusya’nın saldırılarına son vermesini istedi. NATO’yu da yayılmacı planlardan vazgeçmeye çağırdı.
İHD yaptığı açıklamada, Rusya’nın saldırı ve işgalinin derhal son bulmasını istedi. Sorunların barışçıl yöntemlerle ve halkların katılımıyla çözülmesine dikkat çekti. NATO’ya ve üçüncü taraflara acıların istismarından, çatışma ve gerilimin tırmandırılmasından uzak durmaları için çağrı yaptı. BM ve benzeri uluslararası mekanizmaların yeni trajediler yaşanmaması için harekete geçmesi vurguladı. Sivillerin yaşam, barınma, alt yapı ve temel ihtiyaçlara erişim haklarına özel hassasiyet gösterilmesini istedi. İnsan hakları savunucuları ve gelişmeleri izleyen gazetecilerin çatışan taraflarca korunmasına dikkat çekti. Barış ve diyalog isteyenlere yönelik baskı ve şiddete meydan verilmemesi belirtti.
Sonuç olarak, Türkiye sosyalistlerinin eylem ve söyleminde işgal manzarası böyle görünüyor.
NOT:Bu yazı ilk olarak Serbestiyet - www.serbestiyet.com da yayınlanmıştır.