Atilla AYTEMUR

Atilla AYTEMUR

andaytemur@ttmail.com

Bunu da gördük: Üniversiteye haciz!

Aldığı kredinin borçlarını ödeyemediği gerekçesiyle, Halk Bankası tarafından hesaplarına haciz konulan bir özel üniversite çalışanlarına ve akademisyenlerine günlerdir maaş veremiyor. Bilim ve Sanat Vakfı bünyesinde 2008 yılında kurulmuş olan İstanbul Şehir Üniversitesi’nden söz ediyorum.

En olmadık mevzuların etrafında kıyamet koparan; söz üniversiteden açılınca yeri göğü inleten iktidar ve destekçisi medyanın bu önemli konuyu hiç görmemesi ve istikrarlı bir sessizlik içinde kalması dikkatimi çekiyor. Bugüne kadar yüksek öğrenime dair anlamlı bir iş yaptığına pek şahit olmadığım YÖK ise yasaların yetersizliğini öne çıkaran ve çözümü taraflara havale eden bir basın açıklamasıyla sorunu üzerinden atmaya çalışıyor. Bünyesinde Hukuk, İletişim, İnsan ve Toplum Bilimleri, İslami İlimler, İşletme ve Yönetim Bilimleri, Mimarlık ve Tasarım, Mühendislik ve Doğa Bilimleri fakülteleri, üç enstitü ve bir meslek yüksek okulu barındıran bu üniversitenin akademik bakımından kısa zamanda dikkat çeken bir noktaya geldiği ifade ediliyor.

Halen 306’sı tam, 114’ü yarı zamanlı 420 kişilik akademik kadrosu bulunan üniversitede ön lisans, lisans, yüksek lisans ve doktora programları etrafında yaklaşık yedi bini aşkın öğrenci öğrenim görüyor.
79 ülkeden 800’den fazla yabancı lisans öğrencisi de tercihini bu üniversiteden yana kullanmış durumda.
2019-2020 döneminin ortasında gelirlerine el konulmuş bir üniversite, çalışanlarına ve akademik kadrosuna ücretlerini nasıl verecek ve öğrenimi bu şartlarda nasıl sürdürecek?

Herkese yeniden yapılanma, ama Şehir’e el koyma

Malum, başta inşaat olmak üzere yavaşlayan ekonominin bütün alanlarında çarklar yeniden dönsün diye özellikle kamu bankalarının bütün imkanlarını ortaya döktükleri bir dönemden geçiyoruz. Başkanlık kabinesinin bütün yetkilileri ülke ekonomisinin toparlanması, işsizliğin azalması, enflasyonun düşmesi, döviz kurlarının istikrarlı hale gelmesi için her şeyin yapıldığını günde beş vakit söylüyor. Ödeme güçlüğüne düşen sayısız şirkete borçlarının yeniden yapılanması imkanı veriliyor.

Şehir Üniversitesi de düşünce üreten ve bu alanda istihdam yaratan bir kurum. Bu hizmeti daha iyi verebilmek için kampüs alanını yenilemek istiyor. Bu amaçla piyasa koşulları içinde ve ticari hukuk çerçevesinde Halk Bankası’ndan yatırım kredisi alıyor. Banka gereken ödemeyi zamanında yapmayınca faizi ödemekte zorluğa düşüyor. Bunu bertaraf etmek üzere usulünce bankaya sunduğu borcu yeniden yapılandırma teklifi kabul edilmiyor ve iki gün sonra tüm mal varlığına el konuluyor. Üstelik, 300 milyonluk TL olan borcuna karşılık gösterdiği 1. 2 milyar TL teminatı ise her türlü ticari hukuk kuralları ve teamüller bir yana itilerek kabul edilmiyor.

Asıl niyet ne?

Beş parasız kişileri olmadık işlemlerle kredilere boğup, mal mülk sahibi yapanlar nedense bu üniversitenin içine düştüğü güçlüğü fırsata çevirmenin hesabı içindeymiş gibi davranıyorlar. Nitekim, üniversitenin Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Dinçer bu hesaplı tavır karşısında “Ya bize hukuki haklarımızı kullanmak için izin verin, sorunlarımızı beraberce çözelim, çünkü borçlarımızı ödeyecek kapasiteye geldik. Yahut da öğrencilerimizi, öğretim üyelerimizi, üniversitemizin manevi şahsiyetini, itibarını zedelemeyin gelip alın” diyor.

Halk Bankası’nın bu ihtiyati haciz kararına karşı üniversite yönetiminin İstanbul 18. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne yaptığı itiraz henüz görüşülüp karara bağlanmış değil.
Yaygın kanaat Bilim ve Sanat Vakfı’nın kurucuları arasında Ahmet Davutoğlu’nun bulunmasının ve üniversitenin mütevelli heyet mensuplarından bazılarının ona yakın olmasının iktidar tarafından hoş karşılanmadığı ve bu nedenle olağan ticari bir sorunun banka tarafından akıl almaz noktaya taşındığı yönünde.
İktidar medyasının olayı görmezden gelmesinin sebebi de her halde bu olmalı.

Şehir’i siyasete kurban etmeyin!

Gündeme geldiğinde özel üniversitelerin kurulmasını desteklememiştim. Ama iktidar ve YÖK’ün elinde yüksek öğrenim bugün öyle bir perişan noktaya getirildi ki, özel mi yoksa kamu mu diye bakmak artık anlamını yitirdi. Ülkenin genç nesillerinin zamanın gerçeklerine ve ihtiyaçlarına uygun ,nitelikli eğitim ve öğrenime ihtiyaçları var. Şehir üniversitesinin de genç olmasına karşın özellikle sosyal bilimler sahasında çok önemli bir yeri doldurduğu ifade ediliyor. Onun çökertilmesinin emin olun kimseye bir yararı olmayacak.

Sonuç olarak, yüksek öğrenim ve bankacılık kanunları ortada olduğuna göre, bu üniversiteye de eşit, adil ve hukuka uygun davranılması beklenir. Ahmet Davutoğlu’nun Ak Parti’den kopup muhalif yeni bir oluşuma gitmesinin faturası kamu bankası marifetiyle Şehir Üniversitesi’nin öğrenci ve öğretim üyelerine, sonuç olarak yüksek öğrenim dünyamıza ödetilmemelidir. Ona duyulan siyasi tepkinin ifade edileceği alan siyaset alanıdır, yüksek öğrenim dünyası değil.

Son yıllarda yargının ve kamu bankalarının farklı olanlara iktidar sopası gibi kullanıldığına çok şahit olduğumuz için beklentimin fazlaca iyimser olduğunun farkındayım. Bazı köşe yazarlarının ifade ettikleri gibi, artık üniversitelere de kayyum atayacak noktaya sürüklendiysek vay halimize!