Hüseyin KÜÇÜKAYDIN

Hüseyin KÜÇÜKAYDIN

hkucukaydin@gmail.com

Kendi Toprağında Köle Olmak!

“Fındıktan sonra öderiz evvel Allah.” Doğu Karadeniz’de Samsun’dan Artvin’in batısına, uzanan bölgede, Sakarya-Bolu dolaylarında ve Batı Karadeniz’in kimi yerlerinden birinde yaşıyorsanız, tırnak içine aldığım cümleyi sayısız defa kurmuşsunuzdur. Bu ifade o yörelerin esnafı ile sakinleri arasında nesilden nesile aktarılan bir parola, genel geçer yaygın olarak kabul edilmiş bir vade sonudur.

 Düğünler, sünnet törenleri, evin başlıca eksikleri ve okul ihtiyaçlarının giderilmesi gibi hemen her şey bu vadeye, yani fındık hasat döneminin sonuna bırakılır. Sahil bölgesinden ve yüksek bölgelere değişen aralıklarla fındık hasadı her sene ağustos ayı içerisinde gerçekleşir.

Hasat dönemi yaklaşırken gözler fındık taban fiyatları için cumhurbaşkanına döner. Bu sene de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 7 Ağustos tarihindeki bakanlar kurulu toplantısı sonrasında açıkladı. Buna göre, Giresun kalite fındığın kilo alım fiyatı 84 TL, Levant kalite alım fiyatı ise 82.5 TL olarak belirlendi. Oysa birçok üretici ve üretici temsilcisinin belirttiği üzere bu açıklanan taban fiyatları üretim maliyetleri ile başa baş gelmiş durumda. Gün be gün artan işçi, ilaç, patoz fiyatları dikkate alındığında açıklanan fiyatların üreticinin hasat sonrası elinde pek de bir şey kalmayacağı bir tabloyu gözler önüne seriyor. Bu sene beklentisi 100 TL idi. İnsanlar bu şekilde hiç olmazsa emeklerinin karşılığında nefes alabilecekleri bir miktar gelir elde etmeyi umuyorlardı. Taban fiyatı önemli olsa da tek başına her derde deva değil; zira açıklanan taban fiyattan üreticinin elindeki fındığın zamanında alınıp alınmaması mesele. 2006 yılında üretici birliği olan Fiskobirlik fındık alımında aktör olmaktan çıkartıldı ve devlet fındık alımları Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) üzerinden yapmaya başladı. Üreticilerin randevu alarak ürünlerini teslim ettikleri bir sistem söz konusu. Ancak randevu ile ürün alım ve teslim edilen ürünlerin karşılığının üreticiye ödenmesi süreci uzayıp geciktikçe üretici elindeki ürünü tüccara satmak zorunda kalıyor. Bu seferde açıklanan rakamların çok altında ürünlerini ellerinden çıkarmak durumunda kalıyorlar. Fındıkta bir diğer sorun da adı konulmamış bir tekelleşme durumu; Ferrero, Zapsu ve TMO piyasayı domine ediyorlar. Zapsu’nun saraya yakınlığı malum, dolasıyla da TMO üzerindeki etkisini tahmin etmek zor değil. Ferrero ile ise rakip olsalar da (kendi menfaatleri için) gereken durumlarda ortak hareket ettikleri biliniyor.

Başlıca tarım ürünlerimizden buğdayda da benzer bir durum söz konusu, üreticinin TMO’dan randevu alıp ürettiği ürününü teslim etmesi gerekiyor. Lakin randevu almak söylendiği kadar kolay değil. Randevu alanlardan bir kısmı buğdayının yaş olduğu gerekçesiyle geri gönderiliyor. Ürününü teslim edebilenler ise karşılığını almak için bir ayı aşan sürelerde beklemek durumunda kalıyorlar. Oysa hemen hepsinin ödemesi gereken borçları, biçer paraları, saman ihtiyaçları, ÖTV ve daha nice vergiler eklenmiş mazotla depolarını doldurmaları gereken traktörleri var. Bunlar beklemiyor, beklemedikleri için de üretici tüccar kapısına gitmek durumunda kalıyor. 7500 TL ton başı TMO fiyatı olsa da tüccara ton başı geçen senenin fiyatı olan 5500’den ürününü satmak durumunda kalıyor. Her şeyin fiyatının katlandığı bir zamanda bir sene öncesinin fiyatları ile iş görmek, ev geçindirmeye çalışmak kimlere revadır birilerine sormak lazım.

Tüm bu zorluk ve haksızlıklara zaman zaman isyan ederek “bırakacağız ekmeyi-biçmeyi” deseler de nesillerce süren toprak bağını ve üretim alışkanlıklarını terk etmek hiç kolay değil, doğru da değil. Lakin bu topraklarda tarımdan geçinmek, ürettiğinin karşılığını almak günden güne zorlaşıyor. Üreteni bırakın teşvik etmeyi, cezalandıran mevcut iktidar politikaları işin rengini değiştirdi; üreticinin devam etse edemeyeceği, bırakayım dese kolay bırakamayacağı bir durum söz konusu.

Senelerce bu ülkede belli kesimler “Kominizim gelirse malınıza mülkünüze el koyacaklar.” Diyerek propaganda yapıldı. Ancak gelinen noktada buna bile gerek kalmadı; siz toprağınızı borç-harç ekip dikiyorsunuz, karşılığında ise karın tokluğunu açmayacak bir gelir ancak elde ediyorsunuz. Bir anlamda kendi toprağınızın kölesi gibi bir yaşam sürüyorsunuz..