İsmail DUYGULU

İsmail DUYGULU

ofisavukatlik@gmail.com

İğneyi kendimize batırmak

Bir ara Yeşil Yaşam İnisiyatifi grubunda bir tartışmada canım sıkıldı. İleri geri yaptığımız tartışmalarda, kimi grubun salt “ekoloji” grubu olduğunu, başkaca konular tartışılmaması gerektiğini; kimi bir yol arkadaşımızın “yandaş medya”ya[1] çıkıp görüş açıklamalarında bulunduğunu minvalde, sanki kendimiz daha “erdemli”li bir kimseymişiz gibi, yorumlar yapıyoruz. Kimi zaman da herhangi birisi hakkında linç yaparcasına kınama, saldırı beyanlarına rastlıyoruz. O kadar dar kafalı, at gözlüğü ile yorum ve yaklaşım içindeyiz ki, özgürlüğümüzü kendi kendimize sınırlandırmada yarışıyoruz. Oysa siyaset ya da sivil toplum çalışmaları gönüllü birlikteliklerdir ve kimsenin diğeri üzerinde tahakküm kurma ya da geliştirme hakkı yoktur. 

Yeryüzü Güncesi örneği

“Hepimiz, kim olursa olsun, insan ve doğa hakları ihlallerine karşıyız; demokrasiden, hak ve adaletten yanayız. Herhangi bir 'taraf'a yapılan bir haksızlık, hepimizi ayağa kaldırıyor.” diyen[2], yaratıcıları olarak Gülayşe Kocak[3] ile Muammer Bilgiç’in[4] olduğunu bildiğim Yeryüzü Güncesi diye bir grup var, bazı arkadaşlarımı orada da görüyorum ve keyif alıyorum. Çünkü grupta çok farklı düşünce ya da yaşam biçiminden arkadaşlar, birbirlerini anlamaya, empati yapmaya, “farklılıklarımıza rağmen nasıl bir arada yaşayabiliriz?” arayışını tartışıyor ve konuşuyorlar. Kendi aralarında didişenler de yok değil ama ana öge, görüşlerin pahlanması ve uzlaşı arayışı.

Zaman zaman kışkırtıcı yaklaşımlarımız bizleri konuşmaya, toplanmaya, siyasete yönlendirebilir, birbirimizi kışkırtalım da, ama kimse kimseye taş atmasın. O nedenle sadece bizim değerimiz olduğu için değil, Yeryüzü Güncesi’nde olduğu gibi bir islamcı[5], bir ülkücü[6] ya da bir Kemalist[7] ile nasıl olur da “aynı ülkede yaşayabiliriz?” sorusuna yanıt ararken,  kendi yol arkadaşlarımızla bunu yapamıyor olmak, hayrete düşürüyor insanı.

Kastım yeşil ve özgürlükçü sol politikaların[8] kapsadığı genişlik ve çoğulculukta yorum ve yaklaşım içinde olabilmek. Kimseyi ötekileştirmek ya da eleştirmek değil. Ancak madem ki yeşil ve sol düşüncenin özgürlükçü[9], ekolojist[10] bir düşünce olduğunu ileri sürüyoruz, doğaya bakın, o kadar çeşitlilik var ki, şunun şurasında bir grup ya da yelpazedeki insanlar dahi birbirine empati gösteremezken, doğa onca zıtlığına rağmen, müthiş bir ahenk içinde.

Yeryüzü Güncesi’nin verdiği iç huzuru, özgürlüğü, demokrasiyi kendisine ve arkadaşlarına, giderek topluma veremeyen bir örgütlenme, örgütlenme değil, öğütme olacak ya da kafa kol ilişkisiyle, donmuş dogmaların kabulüne yol açacaktır.

O nedenle Yeryüzü Güncesi grubunun çalışması ve arayışı çok anlamlı.

Demirtaş örneği

HDP’nin[11] önceki eş genel başkanlarından Selahattin DEMİRTAŞ[12], altı yıla yaklaşan bir zamandır tutuklu bulunduğu Edirne Cezaevi’nden yazdığı“İğneyi kendimize” başlıklı yazısında[13], “Siyasetin ve şiddetin bir arada olamayacağını bizim de bildiğimizi, bütün sorunlarımıza Türkiye’nin bütünlüğü içinde çözüm aradığımızı ve onurlu bir barış için ciddiyetle çalıştığımızı tüm Türkiye’ye en uygun dille, söylemle anlatmamız gerekir...  Bizim yapacağımız doğru hamlelere rağmen muhalefet algılara teslim olmaya devam ederse işte o zaman çuvaldızı onlara batırma hakkımız doğar...” dedi.

Bir grup insan, Demirtaş’ın son iki röportajında Kürt sorunu ve çözümü bağlamında yaptığı açıklamaları değerli gördüklerini ve “Bütün siyasi partileri, toplumsal kesimleri bu açıklamaları değerlendirmeye ve toplumsal barışı tesis etmek yolunda Demirtaş'ın bu yapıcı açıklamasını destekleyecek adımlar atmaya” davet ettiler[14]. Sevgili Oya Baydar[15] kaleme aldığı yazısında,[16] “Demirtaş'ın sunduğu tarihî fırsatı değerlendirebilecek miyiz?” diye sordu. Henüz etkin ve etkili bir cevap üretilemedi.

Uras örneği

Ufuk Uras[17], demokratik sol, yeşil siyasetin temel argümanlarından olan şiddeti ya da şiddetsizliği konuşup tartışmayı istedi[18], lince uğradı. Sosyalistlerin de bir helalleşme çağrısı yapmaya ihtiyacı olduğuna dair ifadenin, bu şekilde karşılık bulması[19] siyaseten de insani olarak da kabul edilebilir değil.

“Vay sen misin bunu diyen?”

Ülkücülerin Maraş'ta[20], İŞİD'in[21] Suriye’de[22] ya da herhangi bir erkeğin herhangi bir kadına yaptığı[23] veya devletlerin yaptığı katliam ya da şiddet[24] gibi daha bir çok örneğini verebileceğimiz örneklerde olduğu gibi, başkasının şiddetini kınayan yaklaşımın yanı sıra, önce kendi şiddetimizi sorgulamaya davete icabet edip etmemek herkesin kendi özgürlüğü. Ama ben, önce kendi şiddetini reddeden bir yaklaşımı daha anlamlı buluyorum. Çünkü önce kendini eleştirmeyi, önce zihniyet dönüşümünü kendinden başlatmayı ve yaşamayı, sonra toplumsal dönüşümden söz edebilirliği konuşmayan sol bir siyasi hareket, artık insanlığın gönlünde yer bulamaz. Ekonomik bir söylemle, piyasası olmaz, alıcı da bulamaz.

Nörolojik[25] ya da psikolojik[26] anksiyete[27] yansımasından ibaret şiddet eğilimlerinin yarattığı aksiyon ile bir yere kadar taraftar bulabilirsiniz.

“Yandaş medya”

Neymiş, “Uras, yandaş medyaya çıkıp, beyanatlarda bulunuyormuş!”

Bu tarz eleştiri getirenler, Georgi Dimitrov Mihaylov’un[28] “Faşizme Karşı Birleşik Cephe” kitabını[29] sindirerek okumuş olsalardı, sanırım bu tarz eleştiri yerine, daha iyisini nasıl yapabilirizi konuşurlardı. Günümüz koşullarında, hangi medya iktidara gerçek bir muhalefet yapabilir durumda? Bireyler olarak hangimiz iktidara gerçek muhalefet yapabilir durumdayız?

Korkudan korkmayanımız var mı?[30] Özgür müyüz, adil bir ülkede miyiz, vs. konulara dair soruların hiçbirisine net yanıtlar veremiyoruz. O nedenle siyasi arayışlarımız var ve siyaset yapmaya çalışıyoruz. Taner Akçam’ın[31] dediği gibi, “Tarihle yüzleşmek çok zor. Sol, solcular ötekilere ‘yüzleşin’ demeyi çok seviyorlar ama kendileri de benzeri zorluğa sahipler...”[32]

Uras'ın katkısı kadar siyasi hayatımıza katkısı olsa da insanlar dese ki, “O geri kaldı, ben bayrağı daha ileri taşıyacağım!”, bunu konuşabiliriz belki ama, sosyal ve siyasal hayatımıza Uras kadar katkı yapamamış arkadaşlar, kalkıp da Uras'a taş atıyorlar. Hayır, daha çok sevabın varsa at. Uras her yönüyle doğru mu, ayrı bir tartışma ama hangimiz hatasızız ki?

Ha bir de niye birbirimize taş atalım ki? Bırakalım içimizden yandaş medyaya çıksın birileri, görüşlerini orada söylesinler. Siz daha doğru mecralarda söyleyin. Kimse kimseye hain, kötü deme hakkına sahip değil. O nedenle, biraz insafla, farklılıkları algılayan, yaşamında hoş gören bir yorum ve yaklaşım içinde olabilmeliyiz. Bu bizim zenginliğimiz olmalı.

 Öcalan örneği

Örneğin birisi kalkıp, “Özgürleşme sürecinin amacı olarak devlet kurma paradigmasını tamamen terk eden”[33] Abdullah Öcalan'ın[34] dönüştüğü kadar dahi dönüşmüyorsa, dönüşmeye hazır değilse, tümüyle dogmatik olarak kendisini sınırlandırıyorsa, daha ne diyebiliriz ki?

Metafizik bir inanç insanının dogmatik olarak bir Tanrı inancına sahip olmasını anlayabiliriz. Ancak diyalektik materyalist bilimsel kuşkuculuğu taşıdığını iddia eden birisinin, inanç temelli, dogma düşüncelere sahip olmasını kabul edemeyiz.

Öcalan, “Daima başkalarının donmuş dogmalar haline getirdiği fikirlerin ötesine bakmaya çalıştım.” diyen[35] Murray Bookchin'inden[36] öğrenme mütevaziliğini gösterebilen bir insanken; her birimizde bir kibir, burnumuzdan kıl aldırmıyoruz.

Berktay örneği

Benzer şekilde Serbestiyet yazarlarından Halil BERKTAY[37] da içsel sorgulamalarını yazıyor.[38] “Dergi yazı kurulundan, bir gecede halk savaşına” başlıklı yazısı[39] ile bağlantılı yazılarında, açıkça iç sorgusunu yapıyor. Yumuşak bir üslûpla, “sizin bütün hayatınıza el koymaya, giderek altından kalkamayacağınız taleplerde bulunmaya başlayan” grup ve akımlara yakayı kaptırmanın tehlikelerine dikkat çekiyor. Kendi gençliğinin koşulları ile özgür iradeyi, bu arada verdiği kararını sorguluyor.

Berktay bu şekilde bir özeleştiri yolu ve yöntemi seçiyor. Katılırsınız katılmazsınız. Ama o kendisini böyle ifade ediyor. Siz de kendinizi ifadelendirin. Kalkıp da Berktay’a saldırıda bulunup, onu itibarsızlaştırmaya kalkışacağınıza, siz daha iyisini yapın.

Ömer Faruk örneği

Yani biraz görüşlerimizi pahlayarak yaklaşım göstermekte yarar var. İşte bu nedenle önce iğneyi kendimize batırmakla başlamalıyız, ne iğnesi, doğrudan çuvaldızı batırmalıyız ve kendimize gelmeliyiz. Sol, sosyalist, komünist örgütlerden farklı olarak neden yeşil soldasın ya da yeşilsin? Bunun ayrımında dahi değiliz.

Düşüncede tahakküm kurma konusunda, hatta başkasının düşüncesi ile konuşma konusunda üzerimize yok. Bu konuda Ömer Faruk[40] arkadaşın kitabına gönderme yapayım: “Başkası Adına Konuşmanın Haysiyetsizliği”[41]. Ömer Faruk artık kimseye bir şey anlatmaya çalışmıyor, sadece kitaplarını yazıyor. Müthiş bir tahammülsüzlük örneğinin sergilendiği en özgürlükçü ortamlarda dahi, insan nefes alamıyor.

Peki biz hangi partiye gidelim?

Bizi temsil eden, ifade eden parti hangisi?

Her birimiz bu şekilde atomize hale geleceğiz ve parça parça ayrı ayrı yerlerde yaşam sürdürmeye çalışacağız.

Ortada daha ehveni şer bir parti de yok. Sürekli yeniden yeniden bir araya gelme, sürekli kurduklarımızı yıkma uğraşı içinde yorulup, dinleniyor, yeniden bir hevesle başlıyor, sonra yeniden yıkıyor, yeniden yoruluyor, yeniden dinleniyor, yeniden başlıyoruz. Sisifos[42] Söyleni’ndeki[43] gibi, sürekli omuzladığımız taşı dağın tepesine çıkarıyor, oradan aşağıya geri iniyor, sonra yeniden çıkıyoruz. Üstelik onca işin ve taşın ağırlığı ile.

İşte bu nedenle iğneyi kendimize batırmak yetmez.

Önce sen nesin? Sen ne düşünüyorsan, O'sun! O halde, kendimizi zihniyet olarak değiştiremediğimiz, dönüşemediğimiz sürece, işte böyle yalpalar dururuz maalesef.

İçimizdeki erkeği, içimizdeki otoriteyi, içimizdeki grupçuluğu, içimizdeki ötekileştirmeyi, içimizdeki dışlayıcılığı, içimizdeki ırkçılığı, içimizdeki dogmatizmi, içimizdeki kibri öldürmeden, yıkmadan, dışımızda hiçbir şey yapamayız.

Artık biliyoruz ki insanlar olarak, parmak izlerimiz kadar farklıyız. Ömer Faruk’un deyimiyle, “Fark”ı inkâr eden argümanlarını 1880’ler öncesinden edinen totaliter düşünce mutlaklık iddiasıyla kendisini dayatır. Farklı düşüncelere kulaklarını tıkar. Oysa bu düşüncenin benzerleri daha önce Adolf Hitler Almanya’sında, Josef  Stalin SSCB’sinde, Benito Mussolini İtalya’sında, Muammer Kaddafi Libya’sında, Saddam Hüseyin Irak’ında, Pol Pot Kamboçya’sında, Ruhullah Humeyni İran’ında ve Mustafa Kemal Türkiye’sinde yaşandı.”[44] Şimdi bize, özgürlükçü ve yeşil argümanlar içinde farklılıklarımızı tanımayan, kendi görüşlerini dayatan yorum ve yaklaşımlar yansıdıkça, hala aşağıya düşen taşı omuzlayıp, dağın tepesine çıkarmakla meşgul olan Sisifos[45] durumunda hissediyoruz kendimizi.

Ömer Faruk’un Ursula Kroeber Le Guin’den[46] yaptığı alıntıda olduğu gibi siyasette, "Erkek düzüşmek için beynini, düşünmek için çükünü kullanır." sözü[47], sadece erkekler için yetersiz, siyasette kadınlar da düşünmek için cinsel organını kullanıyor. Sorun sadece erkeğin sorunu değil, ayrımsız olarak hepimizi ifade eden bir tespit. Kaldırabildiğimiz kadar kaldırıyor, kanırtabildiğimiz kadar kanırtıyor, bir türlü sakinleşemiyoruz.

Kautsky örneği

Marks’ın[48] Paris Komünü[49] deneyiminden hareketle ortaya koyduğu proleter devrimi[50] ve proleterya diktatörlüğü[51], Lenin[52] tarafından geliştirildi ve Ekim Devrimi[53] sonrası SSCB[54] örneğini bize yaşattı. Sovyetler Birliği'nde 1986 yılında uygulamaya konulan perestroyka[55] ve glasnost[56] ilkeleri yeterli olmadı ve 1991’li yıllarda gerçekleştirilen referandumda[57] Sovyetler Birliği’nin korunması halk tarafından ezici bir çoğunlukla uygun görülmesine rağmen, devamındaki gelişmeler birliğin dağılması ile sonuçlandı.

“Proleter Devrim ve Dönek Kautsky”[58] adlı kitabında Lenin, Karl Kautsky’nin[59] 1909 yılında yazdığı “İktidar Yolu”[60] broşüründe “Devrimler çağının yaklaştığını” söylerken; Ekim devriminden sonra kurulan Sovyet rejimini incelediği, “Proleterya Diktotaryası” adlı broşüründe[61] ise proleterya diktatörlüğünü eleştirmesinden hareketle, Kautsky’e açıkça hakaretlerde[62] bulunarak cevap veriyordu. Soldaki bu negatif tartışma kültürü sanırım ta oralara kadar dayanmaktadır.

1917 Ekim Devrimi'ni başlangıçta destekleyen Kautsky, daha sonraları tek parti diktasının dünyadaki sosyalist işçi hareketinin önünü tıkayacağını, demokrasinin bütün olanaklarından, onu ortadan kaldırmadan faydalanmak gerektiğini belirtmiştir. Kautsky, genel olarak demokratik devrimle yani evrimci bir tarzda aşama aşama sosyalizmin gerçekleşmesinin mümkün olabileceğini, demokrasi dışı yöntemlerin, işçi ve emekçi kitleleri hazır olmadıkları ileri bir aşamaya geçirmesinin bir anda ihtilalle mümkün olamayacağını ifade etmiştir.[63]

Kautsky tezlerinde haklı çıktı mı çıkmadı mı tartışmasından[64] ziyade, farklı fikirlere karşı gösterilen saldırgan tutumu sorguluyoruz. Lenin, “Sosyal-demokrasi, siyasal özgürlük için savaşımdan, bunun bir burjuva siyasal özgürlüğü olduğu bahanesi ile yançizmez. Sosyal-demokrasi, burjuva rejimin ‘onaylanması’nı, tarihsel açıdan gözönünde tutar. Feuerbach'a, Büchner, Vogt ve Moleschott'un materyalizmini onaylayıp onaylamadığını sordukları zaman, şöyle yanıtlar: ‘Ben materyalizmi geçmişe oranla onaylıyorum, ama geleceğe oranla değil.’ Sosyal-demokrasi de, burjuva rejimi, işte tastamam bu biçimde onaylar.”  derken[65], burjuva demokrasisinin gerisinde bir demokrasi değil, ilerisinde bir demokrasiye işaret eder. Evet sınıflar var olduğu sürece, arı burjuva demokrasisi emeği ile çalışarak yaşayanları aldatmaya yarayan liberallerin uydurma bir sözü ise de, arı burjuva demokrasinin gerisinde bir proleter demokrasisi de, önce proleterin düşmanı bir demokrasi olacaktır.

Ekim devrimi sürecini iyi okuduğumuzda, Türkiye’den doğru devrimin de yanlış anlaşıldığı ortaya çıkıyor. 1905 Rus Devrimi[66] koşullarının Rusya’sında Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi (RSDİP)[67], devrimci demokratik geçici hükümette yer alabilecek kadar temsil gücüne sahiplerdi ve hükümete katılmaktan geri duranlara karşı Lenin, “cumhuriyetçi devrimde en etkili payı alarak kirlenmekten korkmayın”[68] diyordu. 1917 Ekim devrimi, 1905 devriminin getirdiği bir sonuçtu. Türkiye’de henüz 1905 Rus devrimi aşamasına dahi gelinebilmiş değildir. O nedenle, Berktay’ın “Dergi yazı kurulundan, bir gecede halk savaşına” başlıklı yazısındaki koşullar ve özgür irade tartışması ve aldığı kararın yanlışlığı yönündeki yaklaşımı haklılık kazanıyor.

Eric Blank, “Kautsky Neden Haklıydı”[69] başlıklı makalesinde, üç önemli sonuç ortaya koyuyor:

“Birincisi, 1917 proleter devrimi modelini genelleştirmemek, dogmatik

varsayımlardan uzaklaşarak, muhalefetle bir blok oluşturulması, siyasi dogmalardan uzaklaşılması…

İkincisi, Kautsky’nin stratejisini uygulayarak, İkinci Enternasyonal döneminden beri kaybolan bir gelenek olan, siyasi rejimin demokratikleştirilmesi için mücadele edilmesi…

Son olarak, … solcuların seçim arenasını daha ciddiye almaları, radikal sola hakim olan apolitik gruplaşmaların kırılması, ana akım demokratik ilerici hareketlere tutarlı desteğin verilmesi, geniş ‘ilerici’ çevrelerin hareketlendirmesi, kitlesel işçi sınıfı siyasetinin geliştirilmesi…”

ÖDP örneği

Bunları kendimce, kendi içimdeki sesli düşünceler olarak ifadelendirmeye çalışıyorum.[70] Kimseyi eleştirmek, yermek değil kastım. Bir hareketlenme sağlamak ve kendimizi silkelemek. Tartışmamız geliştirici olursa iyidir. Sözlerimizin birbirini sönümlendirici ya da örseleyici, öğütücü olsun istemem. Bizde örgütler örgütlenme değil, öğütme sistemi gibi işliyor maalesef. ÖDP[71] de bunun en somut örneğini yaşadık. Benim gibi bağımsız, ekolojist, yeşil pespektifli arkadaşları “Bağımsız grubu” yaptılar, 1. kongreden hemen sonra biz gittik, sonra diğer gruplar birbirlerini gönderdiler ve işte size Sol Parti.

Yeşil Sol Parti örneği

Yeşil Sol Parti[72] de benzer süreci izliyor. Aramızdan ayrılan ve şimdilerde Yeşiller Partisini yeniden kurmaya çalışan arkadaşlarımızın gittiği gün kaybetmiştik aslında. Yeşil Yaşam İnisiyatifinde şimdi yer bulan arkadaşlarımız bu konuda gerekli çabayı ya da tavrı ortaya koymadı, koyamadı, geldik bugünlere ve parti içinde parti şeklinde bir inisiyatif olundu. Bugün Yeşil Sol Parti’de ciddi bir daralma içine girdi, sanki kendisini HDP’nin yedeği bir parti olmaya angaje etmiş ve bekler durumda. Kendi programı doğrultusunda yol aldığı yok. Hatta toplantılarına dahi, resmi üye olmayan yol arkadaşlarını davet etmiyorlar. Oysa Yeşil Sol Parti’nin mantalitesine göre resmiyet, kanunların getirdiği bir zorunluluktu. Aslalon hayattır ve fiili katılımdır.

HDP örneği

Demokratik bir halk iktidarını hedefleyen Halkların Demokratik Partisi (HDP)’nin[73] sivil siyaset içinde yer alması ve onun desteklenmesi bu anlamda öne çıkmaktadır. Ancak HDP’ye de kılcal damarlarını tıkayarak, ana damarlara yönelmekle ciddi bir hatanın içine düşmekte olduğunu hatırlatalım. Araba atın önüne konularak, yani Halkların Demokratik Kongresi (HDK)’nin işlevsizleştirildiği bir siyaset arenasında, yeni ve farklı bir HDP, amaca yeterli şekilde hizmet etmeyecektir. HDP’nin bileşenleri sönümlendikçe, bir gün HDP de sönümlenecektir. Organizmanın yaşamını sürdürmesi için, kılcal damarlarının koparılmaması, aksine zenginleştirilmesi gerekir. Kendine özgü durum bu iken, bundan dönülmüştür.

Örneklerimizi çoğaltabiliriz ama burada duralım.

Sarı öküzü vermeyecektik

Hangi aşamada olursa olsun, “sarı öküz”ü vermeyecektik.[74] Ama görünen o ki, her aşamada sarı öküz veriliyor. En son kendi kendimize kalıp, bağırmaya başlıyoruz. O halde buna bir dur demeli, farklı ve aykırı düşüneni, çoğulculuğu[75] savunmalıyız. Ancak hepimiz çoğunluğu savunuyor, azınlığı yok ediyoruz. Sonra da Ermenilere, Kürtlere karşı, vb. yapılan ayrımlara dair duyarlılıktan söz ediyoruz. Bu samimi bir yaklaşım olmuyor. Sanırım önce kendimizden başlayacağız, örneğin ben kendimden başlamayı tercih ediyorum. Yani zihniyetimi sorgulamayı ve kendi içimde değişmeyi ve sonra kendi örneğimden hareketle toplumsal dönüşüm gerçekleştirme yönünde bir anlayışı öne çıkarıyorum.

Kötülüklerin içinden gelenlerin dönüşümü daha anlamlıdır. Kendisini değiştiren insan olmak önemlidir. İşe buradan başlamak gerekir. Ki böyle düşünen birisi, kimseye boyun eğmez, özgür düşünür. Karşısındakini de anlamaya çalışır. Demokrat olmadan, demokrasiyi işletmeden, demokrasi istiyoruz. Bu bir hayal.

Kendini sınırlandırma

Güneşin altında ve hatta arkasında ne varsa tümü, insanlığı da, doğadaki tüm

diğer canlı ve cansız varlıkları da ilgilendiriyor. Hayatımızı, siyasetimizi, algılarımızı belirli bir konu üzerinde sınırlandırmadan yaklaşım gösterebilmeliyiz. Mesele sadece ekoloji değil, aynı zamanda hümanizm, komünizm, kapitalizm, sınıfsal çelişki ya da çatışmalar ya da başkaca her konu…

At gözlüğü ile bakmak yerine, daha geniş, çoğulcu (plüralist)[76] bir yaklaşım içinde olmayı daha doğruluyorum. Siyaseten en geri ve sağ yanımı burjuva, kapitalist sistemin tanıdığı insan haklarına[77] dayıyor, bunun daha ileri ötesinde bir hayatı tahayyül etmeye çalışıyorum.

İnsanın kafasının içi gerçek hapishanesidir. Kendisini özgürlükçü sol ya da yeşil düşünceyle tanımlayan arkadaşların dahi ne kadar kalıplı, köşeli olduklarını gördükçe, şaşırıyorum. Farklı fikirler ile bir arada olma yaklaşımı gösteremeyen bir kimlik, nasıl olur da düşünce, kanaat, inanç ve ifade özgürlüğünü savunabilir? Bu çifte standart bir ahlak anlayışı gibi, çifte standart bir anlayış olmaz mı?

Hakikaten önce kendimizden başlamalı, ben gerçekten dönüşmeye hazır mıyım, ne kadar köşeliyim, ne kadar dogmatik düşünüyorum? Ya da bu toplum içinde başkalarıyla birlikte yaşamak için, uzlaşmaya ne kadar hazırım?

Burjuva liberal demokrasinin gerisinde değil, ileri ötesinde bir demokrasiyi tasarlayarak hayata geçirebilmeliyiz. İşte bu noktadan sonra, Demirtaş’ın bir söyleşisinde söylediği, “Çanakkale Şehitliği'ne gitmeyi, onlar gibi yan yana durmamız gerektiğini göstermek isterim.”[78] sözünü ve diğerlerinin ne demek istediklerini daha iyi kavrayabiliriz, sanırım.

1 https://tr.wikipedia.org/wiki/Türkiye’de_medya
2 https://adaletzemini.org/23-mart-2021-arafta-dogum-gunu-gulayse-kocak/
3 https://www.biyografya.com/biyografi/14369
4 https://www.facebook.com/muammer.bilgic.161
5 https://tr.wikipedia.org/wiki/İslamcılık
6 https://tr.wikipedia.org/wiki/Ülkücülük
7 https://tr.wikipedia.org/wiki/Atatürkçülük
8 https://tr.wikipedia.org/wiki/Yeşiller_ve_Sol_Gelecek_Partisi
9 https://tr.wikipedia.org/wiki/Özgürlükçü_sosyalizm
10 https://tr.wikipedia.org/wiki/Ekoloji
11 https://tr.wikipedia.org/wiki/Halkların_Demokratik_Partisi
12 https://tr.wikipedia.org/wiki/Selahattin_Demirtaş
13 https://t24.com.tr/yazarlar/selahattin-demirtas/igneyi-kendimize,35866
14 https://t24.com.tr/haber/202-aydindan-demirtas-a-destek-silah-birakma-cagrilarini-da-iceren-onerilerini-degerli-buluyoruz,1048430
15 https://tr.wikipedia.org/wiki/Oya_Baydar
16 https://t24.com.tr/yazarlar/oya-baydar/demirtas-in-sundugu-tarihi-firsati-degerlendirebilecek-miyiz,36033
17 https://tr.wikipedia.org/wiki/Ufuk_Uras
18 https://www.rudaw.net/turkish/middleeast/turkey/13072022
19 https://serbestiyet.com/featured/roportaj-ufuk-uras-sosyalistlerin-de-bir-helallesme-cagrisi-yapmaya-ihtiyaci-var-97976/
20 https://tr.wikipedia.org/wiki/Maraş_Katliamı
21 https://tr.wikipedia.org/wiki/Irak_ve_Şam_İslam_Devleti
22 https://www.youtube.com/watch?v=L_FHHgCEZac
23 https://kadinininsanhaklari.org/wp-content/uploads/2022/06/WEB_Erkek_Siddeti_Nedir_KIH-YC.pdf
24 https://www.perspektif.online/devletin-siddetinden-siddetin-devletine/
25 https://tr.wikipedia.org/wiki/Nöroloji
26 https://tr.wikipedia.org/wiki/Psikoloji
27 https://tr.wikipedia.org/wiki/Anksiyete
28 https://tr.wikipedia.org/wiki/Georgi_Dimitrov
29 https://papatyakutuphanesi.files.wordpress.com/2012/10/fasizme-karsi_birlesik_cephe-g-dimitrov.pdf
30 https://tr.wikipedia.org/wiki/Korkudan_Korkmak
31 https://tr.wikipedia.org/wiki/Taner_Akçam
32 https://www.rudaw.net/turkish/middleeast/turkey/13072022
33 https://tr.anarchistlibraries.net/library/ocalan-ile-murray-bookchin-arasindaki-yazismalar
34 https://tr.wikipedia.org/wiki/Abdullah_Öcalan
35 https://tr.anarchistlibraries.net/library/ocalan-ile-murray-bookchin-arasindaki-yazismalar
36 https://tr.wikipedia.org/wiki/Murray_Bookchin
37 https://tr.wikipedia.org/wiki/Halil_Berktay
38 https://serbestiyet.com/author/yazarlarserbestiyet-com/
39 https://serbestiyet.com/gunun-yazilari/dergi-yazi-kurulundan-bir-gecede-halk-savasina-97324/
40 https://kidega.com/yazar/omer-faruk-150463/
41 https://m.bianet.org/biamag/siyaset/207163-dunyanin-guzelliklerine-layik-degiliz
42 https://tr.wikipedia.org/wiki/Sisifos
43 https://tr.wikipedia.org/wiki/Sisifos_Söyleni
44 https://m.bianet.org/biamag/siyaset/207163-dunyanin-guzelliklerine-layik-degiliz
45 https://tr.wikipedia.org/wiki/Sisifos
46 https://tr.wikipedia.org/wiki/Ursula_K._Le_Guin
47 https://m.bianet.org/biamag/print/207163-dunyanin-guzelliklerine-layik-degiliz
48 https://tr.wikipedia.org/wiki/Karl_Marx
49 https://tr.wikipedia.org/wiki/Paris_Komünü
50 https://tr.wikipedia.org/wiki/Proleter_devrim
51 https://tr.wikipedia.org/wiki/Proletarya_diktatörlüğü
52 https://tr.wikipedia.org/wiki/Vladimir_Lenin
53 https://tr.wikipedia.org/wiki/Ekim_Devrimi
54 https://tr.wikipedia.org/wiki/Sovyetler_Birliği
55 https://tr.wikipedia.org/wiki/Perestroyka
56 https://tr.wikipedia.org/wiki/Glasnost
57 https://tr.wikipedia.org/wiki/1991_Sovyetler_Birliği_referandumu
58 https://www.tkp-online.org/sites/default/files/ProletaryaDevrimiVeDönekKautsky.pdf
59 https://tr.wikipedia.org/wiki/Karl_Kautsky
60 https://yazilama.com/kitap/iktidara-giden-yol/
61 https://yazilama.com/kitap/proletarya-diktatorlugu/
62 “sefil, alçak, uşak, dalkavuk, aşağılık, dönek, muhbir,…”
63 https://tr.wikipedia.org/wiki/Karl_Kautsky
64 https://demokrasibirlikdayanisma.com/2021/11/03/kautsky-hakli-miydi-ceviri/
65 https://archive.org/details/v.i.leninburjuvademokrasisiveproletaryadiktatorlugusolyayinlari/page/n11/mode/2up?view=theater V.İ.Lenin, Burjuva Demokrasisi ve Proleterya Dikkatörlüğü, “Proleterya ve Köylülüğün Devrimci Demokratik Diktatörlüğü” Çeviren: Muzaffer Erdost, Sol Yayınları, 4. Baskı, Ankara, 2012, syf.13
66 https://tr.wikipedia.org/wiki/Rus_Devrimi_(1905)
67 https://tr.wikipedia.org/wiki/Rusya_Sosyal_Demokrat_İşçi_Partisi
68 https://archive.org/details/v.i.leninburjuvademokrasisiveproletaryadiktatorlugusolyayinlari/page/n11/mode/2up?view=theater V.İ.Lenin, Burjuva Demokrasisi ve Proleterya Dikkatörlüğü, “Proleterya ve Köylülüğün Devrimci Demokratik Diktatörlüğü” Çeviren: Muzaffer Erdost, Sol Yayınları, 4. Baskı, Ankara, 2012, syf.15
69 https://demokrasibirlikdayanisma.com/2021/11/03/kautsky-hakli-miydi-ceviri/
https://en.wikipedia.org/wiki/Jacobin_(magazine)
70 https://yesilgunebakan.net/makale/icindeki-vicdani-ayaklandir
71 https://portal.odp.org.tr/
72 https://yesilsolparti.org/
73 https://hdp.org.tr/tr/parti-programi/8/
74 https://t24.com.tr/yazarlar/leyla-alp/sari-okuzu-vermeyecektik,17209
75 https://tr.wikipedia.org/wiki/Çoğulcu_demokrasi
76 https://tr.wikipedia.org/wiki/Plüralizm
77 https://tr.wikipedia.org/wiki/İnsan_hakları
78 https://t24.com.tr/haber/demirtas-disarida-olsaydim-canakkale-sehitligi-ni-ziyaret-ederdim,1047329