Cömert MİRZA

Cömert MİRZA

comermirza@yesilgunebakan.net

Ne olacak bu Almanya’nın hali?

Bugün 8 Mayıs, dünyanın Alman Faşizm’inden kurtuluşunun 77. Yılı. Berlin’nin değişik semtlerinde bulunan, 2. Dünya Savaşı’nda ölen Sovyet  Askerlerine ait anıtlar, bugün ve 9 Mayıs günleri resmi ve sivil kurum ve kişiler tarafından çelenk bırakılıp anılıyor. Eyalet Polisi Ukrayna ve Rus bayraklarının taşınmasını yasaklayıp, herhangi bir olaya karşı anıtların çevresinde geniş güvenlik çemberi oluşturdu.

Sabine ile dünyayı tahlil etmiş, sıra yaşadığımız ülkeye gelmişken, o habire 3. Dünya Harbi çıkar diye sızlanıp duruyor. Ben se,  bir yandan ‘olabilir mi?’ diye düşünürken,  bana Kapitalden alıntılar yapıp, sistemin gideceği sular bitince, ucunda intihar da olsa, uç noktalara ulaşmış kapitalizmin bundan kaçınmayacağını, ve böyle bir savaşta ilk atom bombalarının Berline’e düşeceğini belirtip, Yeşiller’e beddualar ediyor,  tedirginliğime, tedirginlik katıyor.

Ben, bir 78’li, 12 Faşizmi’ni yaşamış biri. O bir Demokratik Almanya Cumhuriyeti  yetiştirmesi ve 7 yıllık Sosyalist Yugoslaviya deneyleri var, üstelik  Slavist... Tüm bu zorluklar bizleri yıldırmamalı ve yıldırmayacak da diyor bir ses içimden...arkasından başka bir bağırtı, ‘artan pahalılık, silahlanmaya ayrılan 100 milyar Euro. Ukrayna’ya yapılan hibeler. Artan gaz ve elektirik fiyatları. Kış gene gelecek ...ne olacak bu Almanya’nın hali?’

Ukrayna Savaşı iki ayı aştı. Yıkılan şehirler, ölen insanlar ve onyıllarca sürecek olan kin. Ve söylendiği gibi ‘Savaşta önce gerçekler ölür.’ Öyle de oldu. Rusya’nın harb ilanı ile birlikte, Alman medyasının nerede ise tümü Ukrayna propağandası yapmaya başladı. Birbirine benzer sahneler tekrarlanıp, Ukraynalıların ne muhteşem insanlar oldukları durmadan tekrarlanıyor. Sadece haber programlarında olsa neyse, komediler, shov programları gırla gidiyor. Bağış kampanyaları da cabası. Yetmedi. Üstüne üstlük, Sosyal Demokrat Cumhurbaşkanı Walther Steinmayer, Başbakan Olaf Schulz’a, Rusya ile iyi politik, ekonomik yapmış olan herkese ( eski Başbakan Merkel de dahil) karşı yapılan karalamalar devam ediyor.  Ülkenin önde gelen insan hakları sözcüleri, sanatçılar, yazarlar ve halk tarafından (200 bin kişi, tabiki ben ve Sabine de)imzalanıp, Başbakan’a sunulan, ‘muhalefete, ortakların Yeşiller ve Liberallerin baskısına boyun eğme, Ukrayna’ya ağır silahlar gönderme’ diyen dilekçeye ve imzalayanlara  ver yansın ediliyor medyada. Karşı çıkan iki parti var. Sol Parti ve Aşırı sağ AfD. (Bu partinin derdi AB. Almanya’nın tekrar eski haline dönmesini, Nato’dan çıkmasını istiyorlar ve tabiki silahlanmasını. Aynı 1.Dünya Savaşı sonrasının hayalleri. İngiltere ve Fransa’nın dayattığı ağır silahlanma olmayacak, küçük ve denetlenir bir ordu...  Almanlar bu dayatmaları yutmadılar. Eski subaylar vasıtası ile,  Sovyetler yöneticileri ile gizlice anlaşarak, Kazakistan’ da  yeni silahlar üretip, deneyip, gizli  bir ordu kurdular. Sonucu biliyoruz. Polonya’dan sonra ilk saldırdıkları ülke ’dostları’ Sovyetler oldu. AfD’de aynı rüyaları görüyor olabilir!) Bildiğiniz gibi, Başbakan Scholz, sonunda baskılara dayanamayarak  ağır silahların gönderilmesini onayladı.

Ukrayna Başkanı Zelensky durmadı. Berlin’de ki Büyükelçisi vasıtası ile, Almanya’ya fırça atıp duruyor. Scholz ve Cumhurbaşkanı ayağına gitmedi diye tepiniyor. Sanki, ‘söylerim ha...’ gibi, aralarında gizli bir anlaşma varmış da, istedikleri yapılmazsa, tüm sırları ortaya faş edecekmişçesine efeleniyor. Almanlar sabırlı insanlar, beklemesini bilirler!

Ben tam bunları dile getirirken, öğle haberlerinin ilk görüntüsünde Zelensky hazretleri ekranda endam edip, yeni isteklerini sıralıyor. Sabine dayanamayıp, ‘Bu soytarı bir de Yahudi olduğunu söylüyor. Nazilerle işbirliği yapan Ukraynalı Faşiştler, sadece Babı Yar’da 33 bin soydaşını vahşice öldürdüler...insanda biraz hafıza, onur olur. Halkına soykırım uygulayanların oyuncağ olmuş...

Sabine’yi yatıştırmak için televizyonu kapatıp, bir soru yöneltiyorum.

‘Almanya’nın Ruslarla derdi ne, bunun için iki defa savaş çıkardılar, burunları sürttü, ülkeleri kırk yıl ikiye bölündü, Doğu Avrupa’da büyük topraklar yitirdiler. Neden bu kin?

Yüzüme bakıp, sanki  bilmiyormusun diye bir müddet sustuktan sonra.

‘Alman kapitalizminin doymak bilmeyen pazar ve yeraltı zenginlikleri hırsı, dünya eğemenliği. Doğuya açılım ideolojileri depreşti yeniden. Doğu Avrupay’ı  para sayesinde yedeklerine aldılar. Şimdi, Avrupa’nın Amerikasına oynuyorlar. Bu defa da Rusları kızdırıp, savaşa girerlerse ellerindeki topraklardan da olacaklar.’

Dayanamayıp bir soru daha yöneltiyorum, mavi-gri  gözlerin haşmetini görünce.

‘ Ukraynalılar, biz Avrupa kültürüne sahibiz, Ruslardan ayrıyız. Bu nedenle AB’ye girmek hakkımız’ diyorlar?’

Bana ters, ters baktıktan sonra, ‘Benim üniversitedeki bölümüm Slav dilleri ve kültürü, tarihi. 25 yıldır bu konuda ders veriyorum. Ukraynalı diye bir millet yok. Binlerce yıldır eğemenlerin oynadığı oyun. Böl ve yönet. Hangi Avrupa kültürü? 500 yıllık sömürgeler, savaşlar, dinsel, dilsel kırımlar... Eğer Rönesans dönemi kastediliyorsa, kapitalizm onun canına çoktan okudu. Ayrıca, Avrupa kültürünün kurucuları arasında Yahudiler ve Fransızlar, İtalyanlar ve Ruslar ilk sırada gelirler. Hangi Avrupalının kültürüne dahil bu Ukraynalılar? Alman, Fransız, İtalyan...? Dilleri Rusça, dinleri aynı, soyları Rus. Bolşevikler Rusya’nın bu bölümünü ve Kruşçev 1962’de Kırım’ı bağışlamasalardı, bugün bu ülke ve Beyaz Rusya olmayacaktı. Aynı taktik. Biraz okşa, böl ve kolayca yönet. Ukraynalılar sanıyorlar ki AB’ye girince lüks içinde, sorunsuz yaşayacağız. Bunun ilk bedelini ödüyorlar. Nato’ya girip, Rusya’nın önünde siper olmak isteği ne hale getirdi. Almanya başta, Batı Avrupa gittikçe ihtiyarlıyor. Alman ve Avrupa sermayesinin Hristiyan, fiziki olarak kendilerine benzeyen, tüketim krizine tutulmuş insanlara  ihtiyacı var. Almanya, bu yolla emellerine ulaşma, yani Doğu’ya açılma,yani  Rusya’nın pazarlarını ele geçirme hayalleri kuruyorlar ve fena halde yanılacaklar. Yeşiller ise, ikinci defa  Avrupa’da Nato’nun borazanını çalıyorlar. Yugoslavya’nın bombalanmasını desteklemeleri yetmedi, şimdi de Rusya’ya sefer çağrıları yapıyorlar. Nerede kaldı o kuruluş idellerindeki barışçıl ve adil bir Almanya?’

Söyleyecek söz bulamıyorum. Kalkıp, masadaki tabakları topluyorum.