Pencereden dışarıya, serpiştirerek yağan kara bakıyorum. Arka fonda radyodan haberler okunuyor. Bilinen zırvalıklar diyerek, biran önce bitip, tekrar müzik çalmasını beklerken, ‘Bürgergeld, Eyaletler Meclisin’den geçmedi, Anamuhalefet Partisi CDU yasallaşmasını engelledi...’ sözleri kafamda birkaç kere dönüyor.
Aylardır abartarak açıklanan, aslında iki iktidar ortağı Sosyal Demokratlar ve Yeşiller’in 2010 yılında, büyük vaadlerle iktidara gelip, neoliberalizmin Almanya ayağı, Başbakan Helmut Kohl ve partisi CDU’nun, onbeş yıllık iktidarında yapmaya cesaret edemediği ‘pis işi’ başarı ile yerine getirdiler. Fabrikalar sürekli işçi değil, kiralık firmadan çalışanlar devşirdiler, hizmet alanında sekiz saatlik işler yerine, dört saatlik ‘mini işler’ yaygınlaştırıp, sosyal hakların ya ödenmemesi, ya da minimuma indirildi. İki yıllığına ücretler arttırılmadı ve düşük ücretli işe almalar gırla gitti. Amaç: Alman işverenlerine daha çok sermaye birikimi sağlamak ve uluslararası alanda ‘rekabet gücünü arttırmak.’
Yasanın mimarı olarak, o dönem Volks Wagen ceosu bay Hartz olan ve tarihe onun adıyla geçip, Hartz IV yasaları olarak milyonları yoksullaştıran, umutsuzluğa iten kanunu, PDS (şimdiki Sol Parti) hariç, diğerlerinin desteğini alarak parlementodan geçti. Ve ilk seçimde, seçmen bu iki partiyi cezalandırıp, Angela Merkel dönemini başlattı. ‘Yönetmek şef işi’ diyerek, dönemin başbakanlığını yapan Sosyal Demokrat Gerhard Schröder, (2010 yılındaki Sosyal Demokrat, Yeşiller iktidarında) bir daha seçilmeyince kapağı GAZPROM’a atıp, milyoner oldu. Şu Ukrayna Savaşı olmasaydı, hala görevine devam ediyordu. Maalesef, şimdilik işşiz! Sosyal Demokratlar ve Yeşiller tekrar iktidar olunca, ‘bir yasa, bin ayıp örter’ misali, geçmişte yaptıklarını ‘düzeltme’ yoluna gittiler ve aylarca dillerden düşmeyen, herşeyi sihirbazın çubuğu gibi, bir anda değiştireceğine inanılan ‘Bürgergeld’ (Vatandaş parası) yasası sahneye çıkartıldı, SPD ve Yeşillerin alkışları, brovo sesleri arasında...
‘Vatandaşparası’ olarak Alman İşçi Sınıfı Tarihine geçmeye hazırlanan yeniliklere bakalım: Eski kurallar büyük ölçüde geçerli olmak kaydı ile, ev kirası ve büyüklüğü her yıl değil, ilk iki sene kontrol edilmeyecek. Ailede meslek yapan gençlerin anne, babaları işsizlik yardımı alıyorlarsa, onların eğitim gelirlerinden kesinti yapılmayacak. Eski yasada tek işşiz için bankada parası, hisse senedi vs mal varlığı, araba dahil 10 bin Euroyu geçemeyecekti. Yeni kanunda ise; 60 bin Euroya kadar değerli malı olacak. Evli kişiler için bu miktar 100 bin Euroya kadar çıkıyor. Bir ‘iyilik’ daha yapılmış: İşsizlik yardımı 53 Euro arttırılmış.(450 Euro’dan 502 Euro’ya çıktı) Tırısa geçen fiyatlar karşısında, devenin kulağı bile etmiyor.
Bunda ne var, CDU (Hristiyan Demokratlar Birliği) niye karşı çıkıyor demeyin. Sermayenin önemli partneri olan CDU, bu düzenlemelerin işsizleri daha rahat yaşatacağını ve bu durumda ülkedeki iş ihtiyacının karşılanamayacağını, yani tembelleştireceğini öne sürüyor.Yasa Eyaletler Meclisi’nden geçemeyince, CDU’nun isteklerine uygun bazı değişiklikler yapıldı. İki yıllık kontroller bir yıla, mal varlığı (para vs dahil) yüzbinden 40 bine, eşin mal varlığı 15 bine indirildi. Verilen işi gerekçesiz redetme, alınan işsizlik yardımının uzun veya kısa vadeli kesilme nedeni olacak. Habersiz ülkeyi, şehri terketmemek, heran İşçi Bulma Kurumuna çağrılmaya hazır ve nazır olacaksınız. Her ay iş başvuruları yaptığınıza dahil kanıtlar sunacaksınız.(Elinize verilen çizelgede, hangi işyerine yazılı veya telefonla vs başvurduğunuzu, ya işyerinin mühürü olacak veya konuştuğunuz sorumluyu, telefon numarasını yazacaksınız). İşsiz ailenin çocuklarının aldıkları mesleki yardımdan da kesinti yapılacak. Yıllık izin yapma hakkı, eskisi gibi üç hafta ile sınırlı kalıyor. Değişiklikler Eyaletler Meclisi’de onaylanarak, 1 Ocak 2023 yılında uygulanmaya başlanacak.
Evet, Almanya’da gençler son zamanlarda meslek eğitiminden çok, üniversiteye gitmeyi tercih ediyorlar. Gelecekte daha iyi bir yaşantı sürdürmek için. Haklılar. İşsizler arasında kaçak çalışma, aynı zamanda da işsizlik parası da alıp, bütçeyi denkleştirenlerin sayısı da az değil. Pekela, ne yapmalı diye soracağınızdan eminim. Oğlum, insanları çalıştırmanın iki yönteminden söz ediyor: Bir teşvik, iki zorlama. Demokratik ülkelerde zorlama ancak savaş veya felaket zamanlarında mümkün deyip, en iyi yolun motivasiyon, çalışmanın karşılığnın ‘verilmesi’ ve iş güvencesi diyor. Tamamen katılıyorum. Ancak, serbest piyasa koşullarında, bu herzaman mümkün olurmu? Cevabını sizler verin.