Almanya’da, gerek Federal gerek Eyalet seçimleri öncesi olsun, gündemi meşgul eden konulardan biri, ‘uyuşturucu satışı serbest bırakılsın mı?’ oluyor. Hükümetler kurulup, üzerinden bir müddet geçtikten sonra, önce aralıklarla istek belli kesimlerde tekrarlanıyor , sonra küllenip, bir dahaki seçim propagandası başlıyana kadar buzluğa konuyor.
Bu konuda yazmak benim için kolay olmadı. ‘Herkes ne yapacağına kendi karar verme özgürlüğüne sahip olmalı’ prensibine sahip birisiyim. Diğer yandan da, metro girişlerinde, trenlerde dilenen, sokakta perişan bir durumda oturup, uyurgezer bir vaziyette dikilen gençleri görünce de, ‘lanet olsun böyle özgürlüğe’ diyen bir ikilem yaşıyor insan, yani ben.
Her daim olduğu gibi, 26 Eylül seçimleri öncesi de bu konu, yani ‘uyuşturucu serbest satılsın ‘isteğini dile getirenlerin öne sürdükleri başlıca iki neden vardı: 1. Zaten istenildiği anda, her köşe başında bulunuyor. Serbest olursa, devlet vergi alır, bundan nemalanan mafya da ortadan kalkar. 2. Alkol da bir nevi uyuşturucu, onu niye serbest bırakıyorsunuz?’ Bu kesimlerin içerisinde, artık torun sahibi olmuş 68 kuşağının yanısıra, Yeşiller Partisi’nin çiçeği burnunda milletvekilleri ve partili, partisiz Sol cennah, bazı Sosyal Demokratlar da mevcut.
Karşı çıkanlar ise, serbest bırakılırsa, genç kesimlerin uyuşturucuyu rahatlıkla elde edip, esrarla içmekle kalmayacaklarını ve daha ağır uyuşturuculara giden yolun parke taşlarının devlet eli ile döşeneceğini söyleyip, zaten değişik miktarlarda olsa da, esrarın her Eyalet’te 6 gramdan, 15 grama kadar bulundurulmasının serbest olduğunu belirtip, ‘Hollanda kırk senedir serbest bıraktı, sonuçta kullananlar azalmadı, tersine gençler arasında gittikçe bağımlılar artıyor. Uyuşturucu mafyası legalleşecek, onu kontrol etmek imkansız hale gelecek.’ Yukarıdaki karşı çıkışları Polis Sendikası ve Federal Hükümet’in Uyuşturucu ile Mücadele Dairesi dile getiriyor.
Konu ile ilgilenen ‘sag-nein-zu-drogen.de (uyuşturucuya hayır de) devletçe desteklenen kuruluşun araştırmalarına göre, Uyuşturucu kullanımı Almanya’da, 60’lı yıllardan itibaren tanınmış rock-pop müziği ve basında çıkan haberler sonucunda gittikçe merak uyandırıp, yaygınlaşmaya başlamış. Dünyada 208 mılyon insanın illegal uyuşturucu kullandığı ve bunun pazarının yıllık cirosunun 390 mılyar Dolar olduğu belirtiliyor. Avrupa Birliğı ülkelerinde geçen yıl uyuşturucuya verilen para 30 Milyar Euro.’ Almanya’da geçen yılın istatistikleri henüz açıklanmadı.
Yukarıdaki sayılar ürkütücü. Buna legal uyuşturucu alkolin kaç milyar katkıda bulunduğu hariç. Proleterya metroda elinde bira şişesi evin yolunu tutuyor. Almanya’da 9,5 milyon kişinin ‘akşamcı’, kayıtlı alkolik sayısının 1,77 milyon olduğu belirtiliyor. 2,3 milyon insan da ilaç (psikolojik) bağımlısı. Onaltı yaşına giren her genç bira ve şarap satın alıp, içebiliyor. Federal Hükümet’in araştırması korkunç sonuçlar veriyor. Gençler (15-20 yaş grubu) arasında yapılan araştırmalarda, yüzde 75’nin defalarca alkol içtikleri ve yüzde 32’sinin enaz bir kere afyon kullandıkları belirtiliyor. Geçen yıl alkolden 74 bin kişi hayatını kaybetmiş.
Uyuşturucu ve alkol veya bu alandaki ilaçları kullanan kişilerle yapılan, ‘neden içiyorsun, neden uyuşturucu kullanıyorsun ?’ sorusunun karşılığı, yetişkinlerde yalnızlık ve can sıkıntısı başta geliyor. Bu ülkede 11 milyon kişi yalnız yaşıyor. İnsani ilişkilerde ibre sürekli düşüyor. Marketlerde ihtiyar Almanların ne kadar yalnız olduğunu anlamak için, alışveriş arabalarında satın aldıkları içkilere ve kasiyerle birkaç laf etmek için dakikalarca centleri saymalarına bakmak yeter. Genç insanlarda ise, ’Hayatımda bir değişiklik yapmak isteği, diğerleri gibi görünmek, sorunlarımı unutmak ve rahatlamak, can sıkıntısı, kendimi yetişkin hisetmek, merak ve sistemi protesto etmek’ sayılan nedenler.
Bir arkadaş anlatmıştı. 12 Eylül Askeri Darbesi’nden kısa bir süre öncesinde, Türkiye’den radikal sol gruplardan birkaç kişi Berlin’e geliyorlar ve üst düzeyde bir Alman sol grubu ile buluşacaklar. Bu arkadaşın bulunduğu derneğe gelip, kendilerine çeviride yardımcı olmasını rica ediyorlar. İşgal evlerinden birinde buluşuyorlar. Almanlar Türk solcularına bira ikram ediyorlar, bizimkiler alkol kullanmadıklarını belirtip, teşekkür ediyorlar. Almanlar bira eşliğinde konuşmayı sürdürüyorlar ve bir müddet sonra esrarlı sigaralar sarıp sununca, Türklerin bet benizleri atıyor ve çevirmene dönüp, ‘Yoldaşlara söyle, biz Türkiye’de ne içki içeriz ne de uyuşturcu kullanırız. Bunu yapanı da örgütten atarız.’
Almanya’ya ilk geldiğim zaman gittiğim yürüyüşlerde, kadınlı erkekli solcu Almanların ellerinde bira görünce epeyi yadırgamıştım. Şimdi mi? ‘Ceheneme giden yollar iyi niyet taşları ile döşeli.’