Üç Ekim günü Almanya’nın birleşmesinin 32. yılı kutlandı. Her yıl başka bir şehirde düzenlenen törenin yeri, bu defa Doğu Eyaleti Thürüngen’in başkenti Erfurt’a nasip oldu. Cumhurbaşkanından, bakanlara, parti şeflerinden, önemli şahsiyetlere kadar, tüm devlet erkanı oradaydı. Önce kilisede, değişik dinlerden temsilcilerin birleşmeyi kutsayıp, davetliler vidanlarına duş aldırdıktan sonra, elli metre ilerideki şehir tiyatrosuna geçilip, günün önemine uygun bale gösterisi izlenip, konuşmalar yapıldıktan sonra, çatılarda keskin nişancıların, meydanda bol sayıda bariyer ve köpekli polislerin nöbet tuttuğu yemekli eğlenceye sıradan fanilerin içeri girmelerini bırakın, binaya yaklaşmaları bile mümkün olmadı. Ancak devlet televizyonlarından verilen naklen yayınla yetinmekle teselli edildiler!
Yapılan tüm konuşmalarda, ülkenin ne kadar zor bir durumda olduğuna değinilerek, halka itidal ve enerji tasarufu çağrısında bulunuldu. Oysa, beş yüz metre ötede toplanan kalabalıklar, şavaş politkasını, zam yağmurunu protesto edip, kışın kendileri için soğuk, Sosyal Demokrat, Yeşil, Liberal Hüümet için sıcak geçeceğinin hazırlıklarının başladığını duyuruyorlardı.
Yazının başlığı, Almanya’nın içinde bulunduğu durumu ifade ediyor. Federal Hükümet’in politikasına tepkiler gün geçtikçe artıyor. ZDF adlı devlet televiyonun, heray sonu yayınlanan ‘Politik Barometro’ anketlerinde, sözkonusu partilerin gittikçe oy kaybettiğini, Hükümeti Batı Eyaletlerinde destekleyenlerin oranı yüzde 53, Doğu Eyaletlerinde ise yüzde 31’e indiği belirtilmekte.
Birçok şehirde, hergün birkaç yürüyüş, protesto, miting görmek mümkün. Artan enflasiyon sonucu tırısa kalkmış fiyatların duracağı görülmüyor. Özellikle yiyecek maddelerinde artışlar yüzde 34 ile 56 arasında. Gas, elektrik ve benzin gibi, ekonominin olmazsa olmazlarının fiyatları, yaklaşan kış için insanları karamsarlığa itiyor. Enerji fiatlarının artması, sadece sıradan insanı tedirgin tmiyor. Orta ölçekteki yan sanayi ve küçük işyerlerinde iflasların önünü açmakta. ‘Karlsruher Institut für Teknologie’ adlı kuruluşun verilerine göre, bu yılın sonuna kadar enflasiyon yüzde 18 olacak. Bir yüksek sanayi ülkesi olan Almanya, hammaddesinin büyük kısmını dışarıdan sağlamakta. Artan dolar ve enerji üretim fiyatlarına da yansımak zorunda. Maliyeti yükselecek olan ihracaat mamüllerini nasıl, ne kadar dünya piyasalarına sürebilecek, henüz bilinmiyor. Bu durum, yüzbinlerin işşizliğine kapı aralamakta.
Medyada halkla yapılan röportajlarda, insanlar gelecek kaygısına düşmüş. Başbakan Scholz ve Ekonomi Bakan Habeck’in yaptıkları, ‘...birazda kendimizden verelim, tasaruf edelim...’ açıklamalarına karşı öfke yükseliyor. Tüm resmi tasaruf çağrılarına karşı, halkın buna uymadığı istatistiklere yansımakta. Bazı büyük ev şirketleri siyasilerin çağrılarına uyup, henüz kaloriferleri açmadı, o kadar!
Hükümet Ukrayna Savaşı’nı finanse etmek ve silah şirketlerine yeni siparişler verirken, halkı teselli için, her hafta yeni bir ‘yardım paketi’ açıklamakta. Söz verilen yardımlar henüz kimseye yansımadı. Son günlerde yapılan bir duyuruda, 200 milyarlık yeni ‘enerji paketi yardımı’ ‘müjdesi’ geldi. Ancak, bu paranın kime, ne kadar dağıtılacağı, kaynağının nereden sağlanacağı, günler geçmesine, muhalefetin tüm çağrılarına karşı, henüz açklanmadı. Elbette büyük lokma, benzin vergisinde olduğu gibi, gene ‘büyük abilere’ gidecek.
Enerji krizi ve zamlardan etkilenen önemli bir kuruluş da sağlık sektörü. Almanya’da hastaneler özelmiş gibi çalıştığından, artan enerji fiyatları gelir gideri karşılayamamakta. Marburger Bund denen doktorlar birliğinin yaptığı çağrıda, böyle giderse, personelden, enerji giderlerinden tasarufa gidilecği, bunun da hasta bakımını, ameliyatların aksayacağını söyleyip, biran önce tedbir alınması ve şimdiden biriken borçlarının ödnmesi çağrısında bulundu. Hem de koronanın tekrar başlayacağı sonbahar ve kış mevsiminde!
Yetmişli yıllarda attığımız ‘Ekmek, Gül, Özgürlük’ sloganımız, Almanya’da ‘Kalorifer, Ekmek, Barış’ oldu. Dem değişiyor, sloganlar ve istekler de.