Yukarıdaki cümle bana değil, olmadık zamanda sürpriz açıklamalarda bulunan Federal Çevre ve Doğal Hayatı Koruma Bakanlığı’na ait. Geçtiğimiz hafta, söz konusu bakanlıkça yapılan bir araştırmanın sonuçları yayınlandı. Ankette, vatandaşlarla Almanya’nın değişik eyaletlerinde, yüz yüze konuşmalarda, insanların hala çok fazla et tükettikleri sonucuna varıldı. Fabrikasyon şeklinde yapılan hayvancılığın çığırından çıkmakta olduğu belirtilerek, , kısa sürede verilen hormon-gen teknolojisi ile karışık yemler sayesinde, olması gereken sürede değil, hayvanına göre birkaç ay içerisinde büyütülen hayvan ( daha doğrusu et yığını)sürüleri, kanatlı hayvanlar ve ürünleri daha ucuza, sağlıksız mal olup, ucuza satılmakta, tüketimi de bu oranda artmakta.’
Şu anda bir kilo domuz eti marketlerde 3, diğer hayvanların kilosu 5 Euroya alıcı ile buluşmakta. Bir tavuğun fiyatı ise, en çok beş Euro. Tabi ki bio etlerin, yani ahırlarda, kümeslerde günlerini daracık, yerlerde geçirmeyen, siyasi deyimle, ‘tutsak olup, yarı açık cezaevinde yetişen, hormonsuz beslenen’ hayvanların kilo fiyatı üç kata kadar çıkabiliyor. Yumurta da bundan nasibini almakta. Şanslı olup, yumurta halinde iken, gününü etrafı tellerle çevrili alanda, geceleri kapatıldığı kafeste rahatça uzanan, katkısız yemle beslenme ayrıcalığına sahip tavukların evladı olarak dünyaya gelen yumurta. endüstriye bir şekilde üretilen soydaşı 10 Cente satılırken, o 30 veya 50 Cente, yani olması gereken değere piyasada boy gösteriyor. Bant üretimi yapılan kuluçkahanelerde horoz olarak dünyaya gelmiş bir civcivin yaşama şansı yok. Yılda ortalama yok edilen 45 milyon civciv kervanına katılıyor.
Konumuz ete dönelim. Çevre Bakanlığı’nın açıklamasında:
- Fabrikasyon usulü hayvan üreticiliğinin, yemciliğin getirdiği sorunlar büyük. Yem için alanların tarıma değil, sadece hayvanlara yönelik ekilmesi. Bunun da doğal hayata, insan beslenmesine olumsuz etkileri. Federal Almanya’nın 16 Eyaletinde çiftçiler toprakların üçte ikisini yem ürünü için kullanıyor. Sadece Almanya’da değil, bu ülkeye yem satan Latin Amerika başta diğer ülkelerde tropikal ormanların yem alanları için yok ediliyor. Doğal hayat söndürülüyor. Dünyanın ciğerleri adım, adım parçalanıyor. ( paranın gözü kör olsun!)
- Gereğinden fazla su kullanılması ve bunun da o ülkelerin su kaynaklarında azalma ve kuraklık nedeni olmakta.
- Çok sayıda hayvan demek, sera gazları olan Co2, Metan, Gülmegazı gibi, atmosfere, canlılara zarar veren, kuraklığa ve aşırı sıcaklığa neden olunması demek. Ve sonuçta; gezegenimizin rezervlerini sorumsuzca tüketmek. ( Yani, öbür tarafa gitmemizin yollarını kendi ellerimizle, hem de birkaç kilo daha fazla et yemek için döşememiz demek.)
- Tarımda kullanılan kimyasalların doğanın yanı sıra, insan sağlığına uzun sürede verdiği zararların önüne geçmek zorundayız.
- Herkesi hayvanlara, doğaya saygılı olmaya davet edip, sağlıkları için daha az, daha kaliteli, yetişen et tüketmeye çağırıyoruz’ diyor Sosyal Demokrat Bakan Hanım Svenja Schulze
Açıklamanın devamında, ‚Almanya’da yaşayan her birey, yılda 57,3 kilo et tüketiyor. Küçük çocuklar ve fazla yiyemeyen yaşlıları çıkarırsak, ortalama 70-80 kilo et demek. Dünya Sağlık Örgütü’nün tespitlerine göre, tüketilmesinin kansere neden olduğu hazır etler ( sucuk, salam, sosis, konserve etler) bunun dışında.‘
Küçücük iyi bir haber: Geçen yıl başlayan Corona nedeni ile, toplumun yüzde 37’si artık hergün evde yemek yapıyormuş ve bunların yarısı da organik et, süt, peynir, yumurta tüketiyor.
İkinci iyi haber ise: Bir yıl içinde kırmızı et tüketimi kişi başına 750 gram azalmış, ancak kanatlı hayvan eti tüketimi 180 gram artmış.
Bakanlığın açıklaması devam ediyor. '2020 yılında toplam 8,5 milyon ton et üretilmiş ( ithal edilen de dahil). Bir önceki yıla oranla yüzde 1,6 daha az. Domuz eti yemeyenleri sevindiren bir açıklama ise, 2019 senesinde söz konusu hayvanın etinin üretiminde yüzde 2,4 azalma var. Sığır ve küçük baş hayvan etinde yüzde 2,7 azalma. Tavuk ve diğer kanatlılar gene şanslarına küssün, beyaz et üretimin de yüzde 1,7 artış olmuş.
Çevre ve hayvan örgütleri Federal Hükümetin açıklamaların eleştirerek, ‚ Sosyal yardım alanların gelirlerinde artış yapılarak daha çok organik alış veriş imkanı sağlanmasını, (bana göre çoğu bu miktarı alkole yatıracak), doğanın tahribatının önlenmesi için daha az üretimi, hakları gözetilerek hayvan yetiştirilmesinin biran önce yasal olarak uygulanması ile biraz daha temiz atmosfer, sağlıklı insan‘ çağrısında bulundular.
Çok iyi bir haber: Almanya’da et yemeyen, yani vejeteryan ve veganların sayısı 8 milyona ulaşmış. 82 milyonluk bir ülkede 10 milyonluk bir kitle. (beni de saymayı unutmayın. Tam 30 yıldır et yemeden yaşıyorum). Ve gençler arasında et yemezlik gittikçe artıyor.