Cömert MİRZA

Cömert MİRZA

comermirza@yesilgunebakan.net

Önce kendinden başla

Endüstri ülkelerinde yaşayan ‘Adem ve Havva’nın çocukları eve geldiklerinde bir ikilemle karşılaşırlar. ‘Bugün yemek yapsam mı.’ Yemek olayını sadece karın doyurma olarak anlayanlar, yolda gelirken köşedeki Imbis’ den (büfe) bir ekmek içi döner veya kızartılmış, üstüne bol salça sosu sürülmüş sosis ve yarım litrelik bira ile bu görevi yerine getirirler. (Almanlar her gün yemek yapmaktan hoşlanmazlar. Hafta sonu sıcak yemek yapar, akşam yemek yerine kahvaltı yapmayı tercih ederler).
Bundan hoşlanmayıp, yemek yapmak istemeyenler, internet üzerinden, durmadan çoğalan sitelerden birine istediklerini ısmarlarlar.. Bir de bu iki grubun dışında kalan bir kesim var ki, (maalesef soyları gittikçe tükeniyor) evde yemek pişirmeyi seviyor. İşte bu fanilere yönelik remi ve özel gruplar (tabi ki gönüllü) yayınlar yapıp, daha sağlıklı ve aynı zamanda çevre dostu beslenme üzerine önerilerde bulunuyorlar. Mesela internet üzerindeki sitelerinde, organik alış veriş yapılan dükkanlarda sunulan, bedava dergilerde hem de tarifleri ile birlikte yemek yapmayı sürekli hale getirmek istiyorlar. 
Mahatma Gandi’nin, ‘Bir şey değiştirmek istiyorsan, önce kendinden başla’ ünlü deyişini hatırlatan, ‘Sonuç almak için, harekete geç’ çağrısı ile beslenme alanında kendini değiştirmek isteyenlere aşağıdaki çağrıda bulunuyorlar.
İlk adım olarak öneren kurumlar, Bunun adını ‘Planetary Healt Diyet, (Gezeneksel Sağlık Diyeti) koymuşlar. Ve değişik ülkelerden 37 uzmanın önerdiği günlük beslenme şekli şöyle: 300 gram sebze, 200 gram meyva, 50 gram karışık çerez, 250 gram sütlü mamüller (süt dahil), 28 gram balık, 14 gram kırmızı et, 29 gram beyaz et (tabi ki, her gün bu etli mamüllerin yeri değişebilir, yani hepsi birlikte tüketilmek zorunda değil), haftada 1 yumurta, 232 gram buğday veya unlu mamüller.’
Sorabilirsiniz: ‘Bunun için sürekli hesap makinasını ve teraziyi hazır tutmalımıyım?’ Hayır. Ancak başlangıç için dikkat etmeli, zaten evde yemek yapıyorsanız, kişi başına yukarıdaki malzemeleri hesaplamanız mümkün. İlk günler zor gelebilir, zamanla alışırsınız. Yoksa, siz sağlıklı beslenip, kendinizi ve dünyamızı bu halinden kurtarmak istemiyormusunuz? Cevabınız olumlu ise, okumaya devam.
Meyve ve sebzelerinizi sezonluk olanlardan seçin. Yani kışlıkları kışın, yazlıkları yazın tüketin. Tıpkı elbiselerimiz gibi. Nasıl yazın palto giymiyorsak, vücudumuzun kışın domates, hıyar ve çileğe... ihtiyacı yok. İmkanınız varsa, yakın bölgelerden gelen malzeme alın. Konservelerden mümkün olduğunca kaçının. İçlerinde çok sayıda kimyasal maddenin yanısıra, besleyici özelliği çok az. Katı yağlardan uzaklaşın. Lezzetli olsalar da. 
Bitmedi. Kendinizi yukarıdaki beslenme tarzına alıştırırken, günlük yaşamınızda yapmanız gereken başka değişiklikler de var.
Alış verişinize ya yürüyerek, ya da bisikletle gidin. Hem daha çok hareket etmiş olursunuz, aynı zamanda da çevrenize örnek olursunuz. Evde enerji tüketimine dikkat edin. Mesela bir lambayı yakarken, diğerini kapatın. Elektrikli aletlerinizi yenilerken az enerji tüketenleri seçin. Gereksiz yere buzluk vs kullanmayın. En önemlisi de; işe, eşe dosta giderken, mümkün olduğunca toplu taşıma araçlarını tercih edin.  Ayırmak mümkünse, çöplerinizi ayrıştırın. (Gerçi Türkiye’de sağ olsunlar çöp toplayıcıları bu işi görüyorlar. Onlara iyi davranmak lazım). Alış veriş için yanınızda bir bez çanta veya ninelerimizin, dedelerimizin yaptığı gibi bir file bulundurun. Naylon ambalaj değil, kağıt tercih edin.
Elbiselerinizi alırken de dikkat etmeniz gereken noktalar var. Öncelikle doğal maddelerden, mesela pamuklu, yünlü tercih ediniz. İkincisi, bunların çevreye zarar vermeyen boyalardan, maddelerle imalat edilip, edilmediğini sorun (bilmiyorum, bu kural Türkiye’de geçerli mi!). Çocuk işçiliğinin, sömürüsünün bol miktarda kullanıldığı ülkelerden gelen ucuz giyim, oyuncak ve diğer eşyaları almaktan sakının. Az alın, kaliteli olsun. Bir İngiliz Lord’un deyimi ile; ‘Ucuz eşya alacak kadar zengin değilsiniz.’